14. Hukuk Dairesi 2017/1154 E. , 2017/2706 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 31.05.2013 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil, 03.02.2015 gününde verilen dilekçe ile ipoteğin kaldırılması ve haczin fekki talebi üzerine yapılan muhakeme sonunda; asıl davanın kabulüne, birleştirilen davanın kısmen kabulüne dair verilen 06.10.2015 günlü hükmün Yargıtayca, duruşmalı olarak incelenmesi davalı ... vekili, davalı ... Faktoring vekili ve duruşmasız olarak davalı SGK Başkanlığı vekili tarafından istenilmekle davalı ... vekiline 7 gün içerisinde nisbi harcı tamamlamak üzere mahkemece çıkarılan muhtıranın 27.01.2012 tarihinde tebliğ edildiği, davalı vekilince 7 günlük süre geçtikten sonra harcın 16.02.2012 tarihinde yatırıldığı anlaşıldığından duruşma isteminin reddine, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
KA R A R
Davacı, maliki olduğu 7 parsel sayılı taşınmazı kredi kullanmak amacıyla ve davalıdan geri almak şartıyla 29.05.2006 tarihli satış ile davalıya devrettiğini, kredi borcunun bittiğini ancak davalının taşınmazı devre yanaşmadığını belirterek tapu iptali ve tescil, birleştirilen dava ile de dava konusu taşınmaz üzerindeki haczin ve ipoteğin fekkini istemiştir.
Davalı ... vekili davacının dosyaya sunmuş olduğu 29/05/2006 tarihli sözleşmenin müvekkili bağlamadığını, belgedeki yazıların, imza ve parafların müvekkile ait olmadığını, yazılı delilde sözleşmeye taraf olanların imzalarının bulunmasının gerektiğini iddia ederek, davanın reddini savunmuştur.
Davalılar... Factoring vekili ve SGK vekili, iyiniyetli 3. kişi olduklarını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece tapu iptali davasının kabulüne, davalı ... adına tapuda kayıtlı 61 ada 7 parsel 10 nolu bağımsız bölümün tapu kaydının iptali ile davacı adına tesciline, birleşen davanın davalısı Pamuk Factoring yönünden davanın kısmen kabulüne, tapuda 01/10/2007 tarih 25347 yevmiye nolu 250.000,00 TL bedelli ipoteğin 140.188,59 TL"lik miktarın iptali ile ipoteğin 109.811,41 TL asıl alacak üzerinden dava tarihinden itibaren aylık % 1,10 faiz yürütülmek suretiyle ipoteğin devamına, davalı SGK yönünden davanın kabulüne, Kastamonu SGK İl Müdürlüğü"nün 29/08/2014 tarih 2014/808 sayılı hacizlerin fekkine karar verilmiştir.
Hükmü davalı ... vekili, davalı ... vekili ve davalı SGK vekili temyiz etmiştir.
İnançlı işlemler, inananın teminat oluşturmak veya yönetilmek üzere mal varlığı kapsamındaki bir şey veya hakkını, inanılana devretmesi ve inanılanın da inanç anlaşmasındaki koşullara uygun olarak inanç konusu şeyi kullanmasını, amaç gerçekleştiğinde ise belirlenen şekilde inanana iade etmesini içeren işlemlerdir.
İnançlı bir işlem ile inanan, sahibi olduğu bir mülkiyet veya alacak hakkını inanılana kazandırıcı bir işlemle devretmekte ancak borçlandırıcı bir sözleşme ile de onu bazı yükümlülükler altına sokmaktadır.
İnançlı işlemin taraflarını, inanan ve inanılan oluşturur. Bir hakkı ya da nesneyi, güvendiği bir kişiye inançlı olarak devreden kimseye “inanan” adı verilir. Devredilen hak veya nesneyi, kendisine ait bir hak olarak kendi yararına, doğrudan doğruya ve dolaylı olarak kullanan kişiye de “inanılan” denir. İnananın, inanılana inançlı olarak kazandırdığı hak ya da nesne ise “inanç konusu şey” olarak nitelenir. İnançlı bir işlemde, kazandırıcı işlemin tarafları ile borç doğuran anlaşmanın tarafları aynıdır.
İnançlı işlemde inanılan, hakkını kullanırken kararlaştırılan koşullara uymayı, amaç gerçekleşince veya süre dolunca hak veya nesneyi tekrar inanana (veya onun gösterdiği üçüncü kişiye) devretmeyi yüklenmektedir. İnançlı işlem, kazandırmayı yapan kişiye yani inanana belirli şartlar gerçekleşince, kazandırmanın iadesini isteme hakkı sağlayan bir sözleşmedir. Bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi halinde bunun dava yoluyla hükmen yerine getirilmesi istenebilir.
İnanç sözleşmesi, 05.02.1947 tarihli ve 20/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca ancak, yazılı delille kanıtlanabilir. Bu yazılı delil, tarafların getirecekleri ve onların imzalarını taşıyan bir belge olmalıdır.
Açıklanan nitelikte bir yazılı delil bulunmasa da, yanlar arasındaki uyuşmazlığın tümünü kanıtlamaya yeterli sayılmamakla beraber bunun vukuuna delalet edecek karşı tarafın elinden çıkmış (inanılan tarafından el ile yazılmış fakat imzalanmamış olan bir senet veya mektup, daktilo veya bilgisayarla yazılmış olmakla birlikte inanılanın parafını taşıyan belge, usulüne uygun onanmamış parmak izli veya mühürlü senetler gibi) “delil başlangıcı” niteliğinde bir belge varsa 6100 sayılı HMK’nın 202. maddesi uyarınca inanç sözleşmesi “tanık” dahil her türlü delille ispat edilebilir.
Yazılı delil veya “delil başlangıcı” yoksa inanç sözleşmesinin ikrar (HMK m. 188) yemin (HMK m. 225 vd) gibi kesin delillerle de ispat edilmesi olanaklıdır. Davacının yemin deliline dayanması halinde mahkemenin davacıya bu hakkını hatırlatması gerekir.
Türk Borçlar Kanunun gerek temsile gerekse vekalet sözleşmesine ilişkin hükümlerine göre; vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkilerinin sınırları içinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma yetkisi vermez. Vekil, temsil yetkisini kasten vekalet verenin zararına kendisi veya iş ve elbirliği yaptığı kişi yararına kullanmışsa yapılan işlem temsil yetkisinin sınırları içinde kalsa dahi vekalet vereni bağlamaz. Ayrıca, vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilerek vekil ile sözleşme yapan kimse hakkını kötüye kullanan kötü niyetli kişi durumundadır.
Somut olayda; davalı ... 25.05.2006 tarihli 545 yevmiye numaralı vekaletname ile ..."e 10 numaralı bağımsız bölümü satmak konusunda yetki vermiştir. Davacı ile ...arasında imzalanan 29.05.2006 tarihli adi sözleşme ile ".. Konut kredisi kullanılmak için tapu işlemlerinin ...tarafından yapılacağı, tapu satışı ile ilgili ..."ya herhangi bir bedel ödenmeyeceği, satışın bankadan kredi kullanmak için gerçekletirildiği, kredi ödemesi bittiğinde aslı sahibi ..."ya iade edileceği..." kararlaştırılmıştır. Söz konusu sözleşme davacı ile davalının vekili ...arasında imzalandığından davalı sözleşmesinin geçersiz olduğu yönünde savunmada bulunmuş ise de davalı vekili temyiz dilekçesinde davalı ile davacı arasında inanç sözleşmesi olduğu vakasını kabul etmiştir. Bu durumda mahkemece yapılması gereken iş eski Türk Borçlar Kanununun 81. maddesi ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun 97. maddesi uyarınca davalının çekmiş olduğu krediden davacıya ödendiği somut delillerle tespit edilen miktarın mahkeme tarafından belirlenerek davalıya ödenmek üzere depo edilmesine karar vermek olmalıdır.
Ayrıca .... ile davalı arasındaki ipotek sözleşmesinin muvaazalı olup olmadığı mahkeme tarafından araştırılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda yazılı nedenlerle hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin yatırılan harcın istek halinde yatıranlara iadesine, 04.04.2017 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.
-KARŞI OY YAZISI-
Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve dosya içeriğine göre, mahkeme kararı ve dayandığı gerekçeler usul ve yasaya uygun bulunduğundan, yerinde olmayan temyiz itirazlarının reddiyle hükmün onanması görüşündeyim, sayın çoğunluğun bozma görüşüne katılmıyorum.