20. Hukuk Dairesi 2016/5290 E. , 2017/9483 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı ... Yönetimi ve ... tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı ... vekili, dava dilekçesinde hudutlarını bildirdiği Turnasuyu köyünde bulunan toplam iki parça taşınmazın, tapuda kayıtlı olmadığını, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının müvekkili yararına oluştuğunu iddia ederek Medenî Kanunun 713. maddesi hükmüne göre müvekkili adına tescili istemiyle dava açmıştır.
..., Medenî Kanunun 713/6. maddesi uyarınca çekişmeli taşınmazın ... adına tapuya tescili istemiyle karşı dava açmıştır.
Mahkemece, davaların kısmen kabulüne, fen bilirkişiler tarafından düzenlenen krokili raporda (A) ve (B) harfleri ile işaretlenen sırasıyla 5.196,17 m² ve 5.734,74 m² yüzölçümlü taşınmazların davacı ..., (C) harfi ile işaretlenen 1.138,32 m² yüzölçümlü taşınmazın orman niteliği ile ... adına tapuya tescillerine karar verilmiş, ..., ... ve Orman Yönetimi tarafından temyiz edilen hüküm, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 07.11.2012 gün ve 2012/10229 E. - 12200 K. sayılı kararı ile bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; "...Çekişmeli taşınmazın (C) işaretli bölümünün kesinleşen orman sınırı içinde kaldığı saptanarak bu bölüme ilişkin davanın reddine karar verilmiş olmasında isabetsizlik bulunmadığından temyiz itirazlarının reddi ile bu bölüme yönelik hükmün onanmasına, çekişmeli taşınmazın (A) ve (B) bölümlerine yönelik yapılan araştırma ve incelemenin hükme yeterli olmadığı, hükme esas alınan uzman bilirkişi kurulu raporunda (A) ve (B) bölümlerinin 1954 tarihli hava fotoğrafında orman sayılmayan yerlerden olduğu belirtilmesine rağmen, aynı bilirkişi kurulu tarafından Dairenin 04.05.2011 günlü geri çevirme kararı üzerine hazırlanan raporda 1954 tarihli hava fotoğrafına göre, taşınmazın (A) işaretli bölümünün de ağaçlık niteliğinde olduğu, ilk raporda yanlış değerlendirme yapıldığının açıklandığı, yakın tarihli memleket haritasının incelenmediği, bunun yerine incelenen 1986 tarihli amenajman planında dahi (A) bölümünün orman alanında kaldığı, ziraat uzmanı raporunun da taşınmazın niteliğini açıklamaktan uzak olduğu, raporda taşınmazın kısmen fındık, kısmen orman ağaçları ile kaplı olduğu belirtilmişse de, hangi bölümde hangi bitki örtüsünün olduğunu gösteren bir kroki çizilmediği, bu krokiye göre ağaçların cinsi, yaşı, sayısının açıklanmadığı, o halde; mahkemece yeniden yapılacak keşifte, daha önceki keşiflerde incelendiği bildirilen en eski tarihli memleket haritaları ve bunların yapımına esas alınan hava fotoğrafları ile dava tarihinden 15-20 yıl önce çekilmiş hava fotoğrafları ve orijinal renkli memleket haritaları stereskop aletiyle ve üç boyutlu olarak incelettirilip taşınmazın niteliğinin ne olduğunun belirlenmesi, üzerindeki ağaçların sayısı, yaşı, cinsi, dağılımı, baskın ağaç türünün ne olduğu ziraat uzmanına krokili rapor üzerinde açıklattırılması, orman sayılmayan bölümlerde zilyetliğin ne zaman başlayıp nasıl sürdürüldüğü, kimden kime geçtiği ve ekonomik amacına uygun olup olmadığı, maddî olaylara dayalı ve ayrıntılı olarak sorulup saptanması" gereğine değinilerek taşınmazın (A) ve (B) bölümlerine yönelik temyiz itirazlarının kabulü ile bu bölümlere yönelik hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Yargıtay bozma kararı sonrası mahkemece, davanın kısmen kabulü ile fen bilirkişisi Ekrem Kışla"nın 17/02/2014 tarihli raporuna ekili krokisinde (B) harfi ile gösterilen yerin tapu kaydının iptali ile aynı adada son bulan parselden sonra yeni bir parsel numarası verilmek suretiyle davacı adına fındıklık vasfı ile tapuya kayıt ve tesciline, (A) harfi ile gösterilen yer için açılan davanın reddine karar verilmiş, hüküm ..., ... ve Orman Yönetimi tarafından temyiz edilmekle Dairenin 16/02/2015 gün 2014/7618 E. - 2015/559 K. sayılı kararı ile bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; “İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye, alınan uzman orman bilirkişi raporuna göre tescili istenen (A) harfli bölümün öncesi itibariyle memleket haritası, hava fotoğrafı ve amenajman haritasında orman sayılan yerlerden olduğu, tescili istenen (B) harfli bölümün ise öncesi itibariyle orman sayılmayan yerlerden olduğu ve adına tescil kararı verilen kişi yararına 3402 sayılı Kanunun 14. maddesinde yazılı kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının oluştuğu anlaşılmakla, hükmün esasına ilişkin temyiz itirazları yerinde görülmediğinden reddine karar vermek gerekmiştir.
Ancak, Medenî Kanunun 713. maddesi hükmü kapsamında açılan tescil davalarında davalı konumunda bulunanların aynı dava içerisinde Medenî Kanunun 713/6. maddesi hükmü kapsamında karşılık tescil talebinde bulunabileceği, bu çerçevede davalı Hazinenin tescil talebinde bulunduğu halde, mahkemece bu husus gözardı edilerek davacı gerçek kişi tarafından tescili istenen (A) harfli bölüme ilişkin dava reddedildiği, Hazinenin tescil talebi hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemiş olması doğru olmadığı gibi, dosya kapsamındaki belgelerden çekişmeli taşınmazın (B) harfli bölümünün tapulama harici bırakıldığı, bu bölümün tapu kaydının bulunmadığı anlaşılmakla tapusuz olan çekişmeli taşınmazın (B) harfli bölümünün Medenî Kanunun 713. maddesi hükmü uyarınca davacı adına tesciline karar verilmesi gerekirken yanlış değerlendirme ile (B) harfli bölümün tapu kaydının iptali yönünde hüküm kurulmuş olması ve tapusuz taşınmazın tesciline ilişkin olan davada davalılar kanunî hasım durumunda bulunduğundan, aleyhlerine yargılama gideri ve vekâlet ücretine hükmedilmiş olması ile kişinin açtığı davanın red nedeni ortak olduğundan davalılar lehine tek vekalet ücreti hükmedilmesi gerekirken, ayrı ayrı hükmedilmiş olması da yerinde olmayıp bozmayı gerektirmiştir.
Ayrıca, davalı köyün 6360 sayılı Kanunun yukarıda belirtilen hükümleri gereğince tüzel kişiliği kaldırılarak mahalle olarak Gülyalı İlçesinin Belediyesine katılması nedeniyle görülmekte olan davada taraf sıfatı kalmadığından katıldığı ilçe belediyesinin davada taraf olarak bulunması yasal zorunluluk haline gelmiştir. Bu nedenle, 6360 sayılı Kanunun geçici 1. maddesinin 13. fıkrası gereğince işlem yapılarak davada taraf teşkili sağlanmalı, taraf delilleri toplanıp oluşacak sonuç kapsamında hüküm kurulmalıdır. ” denilmiştir.
Mahkemece bozma kararına uyulmasının ardından davanın kısmen kabulüne, fen bilirkişisi Ekrem Kışla"nın 17/02/2014 tarihli raporuna ekili krokisinde (B) harfi ile gösterilen yerin davacı adına fındık bahçesi vasfı ile tapuya kayıt ve tesciline, (A) harfi ile gösterilen yer için davacının davasının reddine Hazinenin davasının ise kabulü ile (A) harfli bölümün orman vasfıyla ... adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş, hüküm davalı ... Yönetimi tarafından (B) harfli bölüme yönelik olarak ... tarafından ise esasa ve yargılama giderlerine yönelik olarak temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, Medenî Kanunun 713. maddesi hükmü uyarınca tapusuz olan taşınmazların tescili istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazların bulunduğu yörede 1976 - 1977 yılları arasında 6831 sayılı Kanunun 1744 sayılı Kanun ile değişik hükümlerine göre yapılıp kesinleşen orman kadastrosu ve 2. madde uygulaması vardır. Genel arazi kadastrosu işlemi, 1968 yılında yapılıp kesinleşmiş, kesinleşme tarihi ile davanın açıldığı tarih arasında 20 yıllık süre geçmiştir. Çekişmeli taşınmaz orman niteliğiyle tespit harici bırakılmıştır.
Dosya kapsamına ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince işlem yapılarak hüküm kurulmuş olmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Ancak, dava, Medenî Kanunun 713. maddesine dayalı olarak tescil istemiyle açılmıştır. Açılan tescil davasında, davalılar Medenî Kanunun 713/3. maddesi uyarınca yasal hasım konumundadır. Kanundan doğan zorunluluk nedeniyle yasal hasım konumunda olan davalılar karar ve ilâm harcı ile yargılama giderleri ve vekâlet ücretinden sorumlu tutulamazlar. Mahkemece davalılar aleyhine karar ve ilâm harcı, yargılama gideri ve vekâlet ücretine hükmedilmiş olması doğru değil ise de, bu husus hükmün bozulmasını ve yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hükmün düzeltilerek onanması uygun görülmüştür.
Bu nedenle, kararın hüküm fıkrasının 5, 6 ve 8. bentleri hükümden çıkartılarak bunun yerine 5. bent olarak "5- Kabul edilen dava değeri üzerinden belirlenen 409,86 TL nispi harçtan, peşin alınan 81,80 TL harcın mahsubu ile bakiye kalan 328,06 TL"nin davacıdan alınarak Hazineye irat kaydına,” 6. bent olarak "6- Davalılar davada yasal hasım konumunda olduklarından yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına ve aynı nedenle, davacı yararına vekâlet ücreti takdirine yer olmadığına," cümleleri yazılmak suretiyle düzeltilmesine ve hükmün 6100 sayılı Kanunun geçici 3. maddesi atfıyla HUMK"nın 438/7. maddesine göre düzeltilmiş bu şekliyle ONANMASINA, temyiz harcının iadesine 15/11/2017 gününde oy birliği ile karar verildi.