1. Hukuk Dairesi 2016/436 E. , 2018/14584 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ... "un raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava aldatma (hile) hukuksal nedenine dayalı tapu iptal tescil talebine ilişkindir.
Davacı, maliki olduğu 10 parselde bulunan 9 nolu bağımsız bölümü 110.000,00 TL bedelle davalıya sattığını, işlem sonrası bankada parasının ödeneceğine dair güven yaratıldığını, ancak davalının bankada 15.000,00 TL kredi çıktığını belirterek bedeli ödemediğini, hile ile taşınmazı üzerine aldığını ileri sürerek dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, dava konusu taşınmazı satın almak için dava dışı ... ile anlaştıklarını, bedelin bir kısmını peşin ödediğini, taşınmazın kendisine teslim edildiğini, şirketin ve şirket yetkilisi ...’nın borçları nedeniyle taşınmazın danışıklı olarak davacıya devredildiğini, harici satış sözleşmesi uyarınca 15.000,00 TL bakiye borcun ödenmesi karşılığında işlemin iradi olarak yapıldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, TBK"nun 235. maddesi gereğince bedel ödenmediği takdirde taşınmazın sicil kaydının davacıya döneceğine ilişkin ihtirazi kayıt konulmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillere göre; dava konusu 782 ada 10 parsel sayılı taşınmazdaki 9 numaralı bağımsız bölümün ... adına kayıtlı iken 24.02.2012 tarihinde dava dışı ..."ya, ondan 08.03.2012 tarihinde davacı ...’a, davacı tarafından da 1.11.2013 tarihinde davalı ...’ya devredildiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; aldatma, genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hata da yanılma, aldatma da ise yanıltma söz konusudur. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) 36/1. (818 sayılı Borçlar Kanunun (BK) 28/1.) maddesinde açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse yanılma (hata) esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir.
Öte yandan, aldatma her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Aldatmanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir.
Bu ilkeler ışığında somut olaya bakıldığında; davacı aldatma hukuksal nedenine dayanmış, ancak mahkemece TBK"nun 235. madde hükmüne dayalı olarak uyuşmalığın satış bedelinin ödenmemesinden kaynaklı olduğu kabul edilmek suretiyle sonuca gidilmiştir.
Hâl böyle olunca; yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde iddia ve savunma doğrultusunda, aldatma iddiası bakımından araştırma ve inceleme yapılması, tarafların bildirdikleri ve bildirecekleri delillerin eksiksiz toplanması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davacının açıklanan nedenden ötürü yerinde bulunan temyiz itirazının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 15/11/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.