1. Hukuk Dairesi 2015/18729 E. , 2018/14649 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece asıl davanın reddine, birleştirilen davanın ise açılmamış sayılmasına ilişkin olarak verilen karar asıl davada davacı ... ... vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."un raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Asıl davada davacı ..., mirasbırakanı ...’in 53 ada 49 parsel ile 122 parsel sayılı taşınmazları davalı kızı ...’ye, 91,337,188 ve 189 parsel sayılı taşınmazları davalı diğer kızı ...’e, 120 ada 44 parsel ile 87 ve 88 parsel sayılı taşınmazları önce ara malik ...’a, ondan da davalı kızı ...’e satış suretiyle, 120 ada 8 parsel sayılı taşınmazı ise davalı ...’e temlik ettiğini, işlemin mirasçılardan mal kaçırma amacıyla ve muvazaalı olarak yapıldığını ileri sürerek, davalılar adına olan tapu kayıtlarının iptali ile terekeye iadesine, mirasbırakanın banka hesabındaki bedelin paylaştırılmasına, 53 ada 49 parsel ile 122 parsel sayılı taşınmazlar üzerindeki limon bahçelerinden elde edilen gelir yönünden ecrimisile karar verilmesini istemiş, yargılama sırasında 30.04.2013 tarihli dilekçe ile ecrimisil ve paraların paylaştırılmasına ilişkin talebini atiye terk ettiğini bildirmiştir.
Birleştirilen davada davacı ..., mirasbırakanı ... tarafından davalılara muvazaalı ve mal kaçırma amacıyla temlik edilen 250 ada 110 parsel, 53 ada 49 parsel ile 122 parsel sayılı taşınmaz yönünden miras payı oranında tapu iptal ve tescile karar verilmesini istemiştir.
Davalılar, asıl ve birleştirilen davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, iddianın ispatlanamadığı gerekçesiyle asıl davanın reddine, birleştirilen davanın ise açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; mirasbırakan ...’in 18.02.2007 tarihinde öldüğü, geriye mirasçı olarak çocukları ..., ... ile kendisinden önce 18.05.2003 tarihinde ölen kızı ...’nin çocukları ..., ... ve ...’ın mirasçı olarak kaldıkları, 53 ada 49 parsel sayılı taşınmazı 20.02.1995’de 65.000.000 ETL’ye davalı kızı ...’ye, 122 parsel sayılı taşınmaz mirasbırakan tarafından ...’ya, ondan da 31.10.1996’da 220.000.000 ETL’ye ...’ye, 250 ada 110 parsel sayılı taşınmaz 07.11.1994’de 25.000.000 ETL’ye ...’ye, 120 ada 8 parsel sayılı taşınmaz 07.12.2005’de 55.000.000 ETL’ye ...’e, 377 parsel sayılı taşınmaz 100 TL’ye, 188 parsel sayılı taşınmaz 50 TL’ye, 189 parsel sayılı taşınmaz 210 TL’ye 91 parsel sayılı taşınmaz 250 TL’ye 29.12.2005’de ....’e aynı akitle, 87 parsel sayılı taşınmaz 150 TL’ye, 88 parsel sayılı taşınmaz 400 TL’ye, 120 ada 44 parsel sayılı taşınmaz 13.200 TL’ye 16.11.2005’de mirasbırakan tarafından önce ...’a, ondan da 29.12.2005 ...’e satış suretiyle temlik edildiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK) 237., (Borçlar Kanunu"nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu"nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ile durumun aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince; 20.12.2002 tarihli mirasbırakanın da imzasının yer aldığı belge içeriğine göre; 53 ada 49 parsel sayılı taşınmaz ile 250 ada 110 parsel sayılı taşınmazın davalı ...’ye, dava dışı 2600 parsel sayılı taşınmazın ½ payının davalı ...’e, ½ payının davacı ...’e satış suretiyle temlik edildiğinin mirasbırakan ve tüm çocukları (..., ... ve ...) tarafından kabul edildiği, 8 parsel sayılı taşınmazın mirasbırakan tarafından ...’e temlik edildiği, mirasçılardan ... tarafından açılan tapu iptal ve tescil davasında temlikin muvazaalı olduğu gerekçesiyle iptal tescile karar verildiği ve hükmün kesinleştiği ancak diğer taşınmazlar yönünden hükme yeterli araştırma yapılmadığı anlaşılmaktadır.
Öte yandan, tapu iptal tescil davaları kayıt maliki veya maliklerine karşı açılır. Usul hukukumuzda davaya dahil diye bir müessese bulunmayıp, bir kimseye dahili dava yoluyla taraf sıfatı verilemeyeceği gibi, hakkında hüküm kurulmasına da olanak yoktur.
Tüm bu açıklamalar karşısında ... ve ... aleyhine açılan dava ile 250 ada 110 parsel ile 49 parsel sayılı taşınmaz yönünden açılan davanın reddine karar verilmesinde bira isabetsizlik yoktur. Asıl davada davacının bu yönlere ilişkin temyiz itirazlarının reddine.
Davacının sair temyiz itirazlarına gelince; mahkemece muvazaa yönünden yeterli inceleme yapılmadığı gibi, 8 parsel sayılı taşınmaz yönünden de güçlü delil göz ardı edilmiştir.
Hal böyle olunca, 8 parsel sayılı taşınmaz bakımından muvazaa olgusunun hükmen saptandığı gözetilerek davanın kabul edilmesi, diğer taşınmazlar yönünden dinlenen tanıklar yeniden çağrılarak, temliklerin mal kaçırma amaçlı olup olmadığı (mirasbırakanın davacıya da taşınmaz temlik ettiği gözetilerek) açıklığa kavuşturularak, varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir.
Asıl davada davacının yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 19.11.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.