3. Hukuk Dairesi 2016/20284 E. , 2018/7627 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :AİLE MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, düğünde takılan ziynetlerin, eve hırsız girebileceğinden bahisle davalının ailesine teslim edildiğini, her biri 22 ayar 23 gram olmak üzere toplam 10 bileziğin iade edilmediğini, bileziklerin aynen iadesini mümkün olmadığı takdirde bedelinin fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı, davacının evden ayrılırken altınları götürdüğünü savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Türk Medeni Kanunu’nun 6.maddesi uyarınca; "Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür." Gerek doktrinde, gerek Yargıtay İçtihatlarında kabul edildiği üzere ispat yükü hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer. Öte yandan, ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimse, iddia ettiği olayı kanıtlaması gerekir.
Davacı kadın, dava konusu edilen ziynet eşyalarının saklanmak üzere davalının ailesine verildiğini ve talep etmesine rağmen kendisine iade edilmediğini ileri sürmüş, davalı koca ise ziynetlerin kadın tarafından götürüldüğünü savunmuştur. Hayat deneylerine göre olağan olanın bu çeşit eşyanın kadının üzerinde olması ya da evde saklanması, muhafaza edilmesidir. Başka bir anlatımla bunların davalı tarafın zilyetlik ve korumasına terk edilmesi olağan durumla bağdaşmaz. Diğer taraftan ziynet eşyası rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen türden eşyalardandır. Bu nedenle evden ayrılmayı tasarlayan kadının bunları önceden yanında götürmesi gizlemesi her zaman mümkün olduğu gibi evden ayrılırken üzerinde götürmesi de mümkündür. Bunun sonucu olarak normal koşullarda ziynet eşyalarının kadının üzerinde olduğunun kabulü gerekir. Aksini ispat yükü davacı kadındadır.
Somut olayda davacı kadın; iddiasının ispatına yönelik tanık dinletmiştir. Davacı tanıklarından ... davacının amcası olup ifadesinde, davacıya ait 10 adet bileziği davalı kocanın babası hırsızlıktan korunmak için bankada emaneten kasada muhafaza ettiğini kendisine söylediğini, iade edilip edilmediğine dair bir şey duymadığını beyan etmiştir. Buna göre davacı tanığının beyanları davacı tarafından duyduklarına değil, bizzat davalının babasının beyanlarına dayanmaktadır.
O halde davacı, altınların hırsızlıktan korunmak amacıyla davalının babası tarafından emaneten kasada saklandığını ispatlamıştır. Aksinin ispatı davalıya düşmektedir. İspat yükü kendisine ait olmayan davacının yemin teklifi sonuç doğurmaz. Kaldı ki somut olayda davacı vekili, delilleri arasında açıkça yemin deliline de dayanmamıştır.
Mahkemece, bu yön gözetilmeden, ispat külfetinin tayininde yanılgıya düşülerek yazılı olduğu şekilde davacıya ispat külfeti yüklemek, mahkemece yemin delili hatırlatılarak ve yeminin eda edilmediğinden bahisle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bu husus bozmayı gerektirmiştir.
O halde, mahkemece yapılacak iş; davacıya ait olan bileziklerin davalı tarafta kaldığının anlaşılması karşısında davanın kabulüne karar vermek gerekirken aksi düşüncelerle davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı görülmüştür.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün davacı yararına HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 05.07.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.