Abaküs Yazılım
20. Hukuk Dairesi
Esas No: 2019/1911
Karar No: 2020/435

Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2019/1911 Esas 2020/435 Karar Sayılı İlamı

20. Hukuk Dairesi         2019/1911 E.  ,  2020/435 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

    Taraflar arasındaki tazminat davasından dolayı yerel mahkemece verilen yukarıda gün ve sayısı yazılı hükmün; Dairenin 17/05/2018 gün ve 2018/228 E. - 2015/3928 K. sayılı ilâmıyla onanmasına karar verilmiş, süresi içinde davalı Hazine vekili tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla, dosya içindeki tüm belgeler incelenip gereği düşünüldü:
    K A R A R
    Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin ... ilçesi, ... köyü 105 parselin kamulaştırılması sonucu maliki olduğunu, tapuya kayıtlı taşınmazın ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/64 E. - 2012/552 K. sayılı hükmü ile orman olduğundan bahisle davacı adına olan tapu kaydının iptal edilerek orman vasfı ile davalı Hazine adına tapuya kayıt ve tescil edildiğini, bu nedenle mülkiyet haklarına zarar verildiğini, Hazinenin yapılan kadastro işlemine süresinde itiraz etmediğini, Devletin kusursuz sorumlu olduğunu, bu nedenle 1.000.-TL"nin mahkeme kararının kesinleştiği tarihten itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
    Yargılama sırasında davacı taraf davasını ıslah ederek 167.982,12.-TL"nin ıslah edilen miktar yönünden ıslah tarihinden itibaren faiz yürütülerek davalıdan tahsilini talep etmiştir.
    Mahkemece yapılan yargılama sonucu; davacının davasının kabulü ile 167.982,12.-TL"nin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, alacağın 1.000,00.-TL"sine 10/02/2014 tarihinden itibaren, 166.982,12 TL"sine 13/10/2015 tarihinden itibaren yasal faiz yürütülmesine karar verilmiş, hüküm davalı Hazine tarafından temyizi üzerine Dairenin 17/05/2018 gün ve 2018/228 E. - 2015/3928 K. sayılı ilamıyla onanmış, davalı Hazine vekili tarafından karar düzeltme isteminde bulunulmuştur.
    Dava, TMK"nın 1007. maddesi gereğince tazminat istemine ilişkindir.
    Mahkemece kurulan hüküm usul ve kanuna aykırıdır. Şöyle ki;
    4721 sayılı Türk Medenî Kanununun 1007. maddesi gereğince, tapu sicilinin yanlış tutulması nedeniyle zarara uğrayan kişinin bütün zararlarından Devlet sorumludur. Tapu kaydının iptali nedeniyle, tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse, tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar; tapu kaydının iptali nedeniyle, tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı, zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı, zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse, aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 05.03.2003 gün ve 2003/19-152 E. - 2003/125 K.; 29.09.2010 gün ve 2010/14-386 E. - 2010/427 K.; 15.12.2010 gün ve 2010/13-618 E. - 2010/668 K. sayılı kararı). Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise, tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup, bu tarih ise zararın meydana geldiği yani taşınmazın tapusunun iptal edildiği tarihtir. Zararın meydana geldiği tarihe göre, tapusu iptal edilen gayrimenkullerin niteliği ve değeri belirlenmelidir.
    Somut olaya gelince ormanlar özel mülkiyete konu olamayacak ise de,1976 yılında tapulama ile 105 parsel olarak dava dışı 3. kişi adına tescil edilerek, tapu kütüğünün oluşturulduğu, satış yoluyla çekişmeli taşınmazın 1979 yılında davacıya geçtiği, daha sonra ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/64-2012/552 E.K. sayılı kararıyla taşınmazın davacı adına olan tapu kaydının iptal edildiği, bu şekilde tapu sicilinin hatalı olarak tutulduğundan, TMK"nın 1007. maddesi kapsamında Devletin kusursuz sorumluluğunun bulunduğu ve davacının gerçek zararının karşılanması gerektiği kuşkusuzdur. Davacının zararı, tapu iptal kararının kesinleştiği 10/02/2014 tarihinde oluşmuş olup, mahkemece bu tarihin değerlendirme tarihi olarak esas alınmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
    Davanın niteliğine göre tazminat miktarı belirlenirken, öncelikli konu, gayrimenkulün niteliğinin ve değerinin hesaplanması olup, arazi niteliğindeki taşınmazlarda, başka deyişle tarım alanlarında net gelir esas alınarak, arsa niteliğindeki taşınmazlar için ise emsal karşılaştırması yapılarak değer belirlenmelidir. Değerlendirme tarihi itibariyle taşınmazların niteliği arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.
    Mahkemece hükme dayanak yapılan bilirkişi raporunda değerlendirme tarihi doğru şekilde tapu iptal kararının kesinleştiği tarih olarak alınmış ve arsa niteliğinde olan taşınmaz için emsal satışlara göre değer belirlenmişse de, değerlendirme tarihinden önce 2008 yılında satışı yapıldığı anlaşılan 268 m2 yüzölçümlü ... ilçesi 240 ada 11 sayılı emsal parselin 1/6 hissesinin 08/02/2008 tarihinde 14.000.-TL"ye satıldığı belirtilmiştir. Dairenin iade kararı üzerine getirtilen satış akit tablosundan ise emsal taşınmazın 1/6 hissesinin 2.333.-TL"ye satıldığı görülmektedir. Mahkemece emsal taşınmazın raporda belirtilen tarihteki satışına ilişkin, satış akit tablosu getirtilerek bilirkişi raporu denetlenerek hüküm kurulması gerekirken bu yönde araştırma yapılmamıştır.
    Bunun yanı sıra; hükme esas alınan raporda emsal incelemesi yapılmak sureti ile dava konusu taşınmazın değeri belirlenmiş ise de; emsal olarak incelenen taşınmazlara ilişkin imar durumu, düzenleme ortaklık payının düşülüp düşülmediği, dava konusu ve emsal taşınmazın değerlendirme tarihine ilişkin m2 emlak vergi değerleri araştırılmamış, bilirkişi raporunda emsal taşınmazların 3 dava konusu taşınmazdan 3 kat daha değerli olduğu belirtilmiş ise de; bunun nedeni ayrıntılı olarak açıklanmamıştır. Kaldı ki, dava konusu taşınmaz ile aynı bölgeden bulunamaması halinde yakın bölgelerden ve değerlendirme tarihinden önce ve yakın zaman içinde satışı yapılan taşınmazların tespit edilerek emsal olarak değerlendirilmesi gerekirken ... ilçesi, ... köyünde bulunan taşınmaz için, ... merkezinde bulunan taşınmazların emsal olarak alınması ve yine Dairemizden dava konusu taşınmazın bulunduğu ... mahallesinden ilişkin geçen emsal dosyalarda, emsallere göre yapılan değerlendirmelere göre m2 fiyat yönünden bariz farklılıkların bulunmasının gözetilmemiş olması da doğru değildir.
    Bu nedenle, mahkemece arsa niteliğinde bulunan dava konusu taşınmaza yönelik olarak, emsal satışların değerlendirme tarihindeki karşılıklarının fiyat artış endekslerinin uygulanması suretiyle tespiti, bundan sonra emsal ile dava konusu taşınmazın eksik ve üstün yönlerinin neler olduğu ve oranları açıklanmak, taşınmazdan DOP payının düşülmesinin gerekip gerekmediği belirtilmek, taşınmaz üzerinde var ise muhdesatın bayındırlık resmi birim fiyatları esas alınarak yıpranma payı düşülmek suretiyle gerçek zararın belirlenmesi gerektiğinden, taraflara, dava konusu taşınmaz ile aynı bölgeden bulunamaması halinde yakın bölgelerden ve değerlendirme tarihinden önce ve yakın zaman içinde satışı yapılan benzer nitelikli ve yüzölçümlü satışları bildirmeleri için olanak tanınması, gerekli görülürse re"sen emsal getirtme yoluna gidilmesi ve bu emsallere göre değer biçilmesi için konunun uzmanı bilirkişilerden oluşturulacak bilirkişi kurulu vasıtasıyla keşif yapılarak, denetlemeye olanak veren bilimsel verileri içeren rapor alınması, emsal alınan taşınmazlara ilişkin resmi satış akit tablolarının tapu müdürlüğünden getirtilmesi, emsal taşınmazlar ile çekişmeli taşınmaza ait Arsa Metrekare Rayiç Bedeli Takdir Komisyonu tarafından belirlenen emlak vergisine esas olan m² değerleri, ilgili Belediye Başkanlığı Emlak Vergi Dairesinden istenmesi, tazminat istemine konu taşınmaz ile emsal
    alınan taşınmaz/taşınmazların satış tarihleri itibariyle imar düzenlemesi sonucu oluşmuş imar parselleri olup olmadıkları, imar parseli iseler düzenleme ortaklık payının düşülüp düşülmediğinin, düşülmüş ise oranının belediye başkanlığı imar ve tapu müdürlüklerinden sorulması, dava konusu taşınmazın, emsal taşınmazlara göre üstünlük oranı yönünden bilirkişi kurulu raporunun denetlenmesi, 10/02/2014 tarihi itibariyle davacının gerçek zararının belirlenmesi, oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak yazılı şekilde hüküm kurulması yerinde değildir.
    Bu itibarla, yukarıda açıklandığı gibi mahkemece verilen karar usul ve kanuna aykırı olup, kararın yukarıda belirtilen nedenler ile bozulması gerekirken, yanılma sonucu yazılı şekilde onandığı anlaşıldığından, davalı vekilinin karar düzeltme itirazının kabulü ile Dairemizin önceki onama kararının kaldırılmasına ve yerel mahkeme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı vekilinin karar düzeltme itirazlarının kabulü ile Dairemizin 17/05/2018 gün 2018/228 E. - 2018/3928 K. sayılı onama kararının KALDIRILMASINA ve yerel mahkeme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA 04/02/2020 günü oy birliği ile karar verildi.








    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi