21. Hukuk Dairesi 2014/15838 E. , 2015/1390 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Davacı, iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme bozmaya uyarak ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davacı ile davalı vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
K A R A R
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillere, kanuni geciktirici nedenler ile temyiz kapsam ve nedenlerine göre davacının tüm davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki sair temyiz itirazlarının reddine,
2-Dava, sigortalının iş kazasından sürekli iş göremezliği nedeniyle maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece, Dairemiz bozma ilamına uyulmasına karar verilerek yapılan yargılama sonucunda 18.641,79 TL maddi ve 7.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 01.12.2007 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
Dosya kapsamındaki kayıt ve belgelerden; olayın Kurumca iş kazası kabul edilerek davacının sürekli iş görmezlik oranının % 7.3 olduğunun belirtildiği, hükme esas bilirkişi kusur raporunda davacı işçinin % 30 oranında ortak kusurunun bulunduğu, bozma ilamından önce alınan 28.11.2011 tarihli bilirkişi hesap raporunda davacının maddi zararının asgari ücret üzerinden yapılan hesaplama sonucu 15.104,69 TL, Ticaret Odası verilerine göre asgari ücretin 1.5 katı üzerinden yapılan hesaplama sonucu 21.726,78 TL, MMHO verilerine göre asgari ücretin 2.05 katı üzerinden yapılan hesaplama sonucu 29.016,68 TL olduğunun belirtildiği, Mahkemece 27.12.2011 tarihli hüküm ile 21.726,78 TL maddi ve 7.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verildiği, iş bu kararın taraf vekillerince temyizi üzerine, Dairemizin 14.01.2013 tarihli ilamı ile, davacı vekilin tüm, davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine ve bilirkişi hesap raporunda asgari ücret üzerinden yapılan maddi zarar hesabının hükme esas alınarak sonuca gidilmesi gerekirken Ticaret Odası tarafından bildirilen emsal ücrete göre yapılan maddi zarar hesabına itibar edilerek hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olması nedeniyle bozulmasına karar verildiği, bozma ilamından sonra alınan 28.11.2013 tarihli hesap raporu ile asgari ücret üzerinden yapılan hesaplama sonucu davacının 18.4641,79 TL maddi zararı bulunduğunun tespit edilmesi üzerine Mahkemece maddi tazimnat isteminin bu miktar üzerinden hüküm altına alındığı anlaşılmaktadır.
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda “usuli kazanılmış hak” kavramına ilişkin açık bir hüküm bulunmamaktadır. Bu kurum, davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez, ana ilkelerinden biri haline gelmiştir. Anlam itibariyle, bir davada, mahkemenin yada tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir.
Mahkemenin, Yargıtay’ın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış hak doğabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usuli kazanılmış hak gerçekleşebilir. Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur (04.02.1959 gün ve 13/5 sayılı YİBK).
Kazanılmış haklar Hukuk Devleti kavramının temelini oluşturan en önemli unsurlardandır. Kazanılmış hakları ortadan kaldırıcı nitelikte sonuçlara yol açan yorumlar Anayasanın 2.maddesinde açıklanan “Türkiye Cumhuriyeti sosyal bir hukuk devletidir” hükmüne aykırılık oluşturacağı gibi toplumsal kararlılığı, hukuksal güvenceyi ortadan kaldırır, belirsizlik ortamına neden olur ve kabul edilemez.
Yargıtay içtihatları ile kabul edilen “usuli kazanılmış hak” olgusunun, bir çok hukuk kuralında olduğu gibi yine Yargıtay içtihatları ile geliştirilmiş istisnaları bulunmaktadır:
Mahkemenin bozmaya uymasından sonra yeni bir içtihadı birleştirme kararı (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı YİBK) ya da geçmişe etkili bir yeni kanun çıkması karşısında, Yargıtay bozma ilamına uyulmuş olmakla oluşan usuli kazanılmış hak hukukça değer taşımayacaktır.
Somut olayda, bozma ilamı kapsamına göre 28.11.2011 tarihli bilirkişi hesap raporunda asgari ücret üzerinden yapılan hesaplamanın hükme esas alınarak sonuca gidilmesi gerekirken davalı yararına oluşan usuli kazanılmış hakka aykırı şekilde bozma ilamından sonra alınan 28.11.2013 tarihli hesap raporuna itibar edilerek karar verilmesi doğru olmamıştır.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde davalı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
Ne var ki, bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden H.M.K.’nun geçiçi 3. maddesi uyarınca H.U.M.K.’nun 438/7. maddesi uyarınca hüküm bozulmamalı, düzeltilerek onanmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hüküm fıkrasının SİLİNEREK, YERİNE;
“1- Davanın kısmen kabulü ile,
2-15.104,69 TL maddi tazminatın, 01/12/2007 kaza tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte,
3-7,000 TL manevi tazminatın, 01/12/2007 kaza tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte, davalı ... nden alınarak davacıya verilmesine,
4- Fazlaya ilişkin istemin REDDİNE,
5-Alınması gereken harç daha önce alındığından alınmasına yer olmadığına,fazla yatırılan harcın talep halinde davalıya iadesine,
6- Davacı tarafından yapılan 348,00 TL yargılama giderinin davalı, ... nden alınarak davacıya verilmesine,
7- Davacı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihindeki AAÜT gereğince hesaplanan 2.652,56 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-Davalı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihindeki AAÜT gereğince hesaplanan 2.594,22 TL nispi vekalet ücretinin davacı taraftan alınarak davalı tarafa verilmesine,” rakam ve sözcüklerinin tamamen YAZILARAK, hükmün bu düzeltilmiş şekli ile ONANMASINA, aşağıda yazılı temyiz harcının temyiz eden davacı ile davalıya yükletilmesine, 27/01/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.