4. Hukuk Dairesi 2013/5990 E. , 2014/2595 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Alanya 3. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 12/05/2009
NUMARASI : 2008/85-2009/248
Davacı F.E.. vekili Avukat İ. Y.. tarafından, davalılar ... Türk T.A.Ş. vd aleyhine 18/02/2008 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın reddine dair verilen 12/05/2009 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, haksız şikayete dayalı manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece dava reddedilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, davalı A.. S.."un mağaza sorumlusu olarak çalıştığı davalı şirkete ait markette yaptığı alışveriş neticesinde aldığı ürünlerin bedelini ödemesine rağmen davalı şirket çalışanlarının verdiği ifade ile hakkında hırsızlık suçundan soruşturma başlatıldığını, soruşturma sonucu savcılık tarafından hakkında takipsizlik kararı verildiğini, yaşanan bu süreçte kişilik haklarının saldırıya uğradığını belirterek, manevi tazminata hükmedilmesi talep etmiştir.
Davalı, yasal şikayet hakkını kullandığını, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Yerel mahkemece, davalı şirketin veya ihbarda bulunan şirkette çalışanların davacıya özel bir kini ya da husumetinin bulunmadığı, davalı şirketin kendi ticari itibarını zora sokacak böyle bir iddia ve şikayeti haksız ve gereksiz yere yapmış olmasının hayatın olağan akışına uygun olmadığı, soruşturma aşaması ve ifadeler gözetildiğinde şikayet hakkının yasal sınırları içinde hareket edildiği kabul edilerek, davanın reddine karar verilmiştir.
Şikayet hakkı, diğer bir deyimle hak arama özgürlüğü; Anayasa’nın 36. maddesinde; “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir” şeklinde yer almıştır. Hak arama özgürlüğü bu şekilde güvence altına alınmış olup; kişiler, gerek yargı mercileri önünde gerekse yetkili kurum ve kuruluşlara başvurmak suretiyle kendilerine zarar verenlere karşı haklarının korunmasını, yasal işlem yapılmasını ve cezalandırılmalarını isteme hak ve yetkilerine sahiptir.
Anayasanın güvence altına aldığı hak arama özgürlüğünün yanında, yine Anayasanın “Temel Haklar ve Hürriyetlerin niteliği” başlığını taşıyan 12. maddesinde herkesin kişiliğine bağlı dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve özgürlüklere sahip olduğu belirtildikten başka, 17. maddesinde de, herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip bulunduğu da düzenleme altına alınmış bulunmaktadır. Türk Medeni Kanunu’nun 24. maddesinde, kişilik haklarına yapılan saldırının unsurları belirtilmiş ve hukuka aykırılığı açıklanmıştır. 25.maddesinde ise, kişilik haklarına karşı yapılan saldırının dava yolu ile korunacağı açıklanmış, BK"nun 49. maddesinde ise saldırının yaptırımı düzenlemiştir.
Hak arama özgürlüğü ile kişilik haklarının karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin bu iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Daha az üstün olan yararın, daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Hak arama özgürlüğü, diğer özgürlüklerde olduğu gibi sınırsız olmayıp kişi salt başkasını zararlandırmak için bu hakkı kullanamaz. Bu hakkın hukuken korunabilmesi ve yerinde kullanıldığının kabul edilebilmesi için şikayet edilenin cezalandırılmasını veya sorumlu tutulmasını gerektirecek yeterli kanıtların mevcut olması da zorunlu değildir. Şikayeti haklı gösterecek bazı emare ve olguların zayıf ve dolaylı da olsa varlığı yeterlidir. Bunlara dayanarak başkalarının da aynı olay karşısında davalı gibi davranabileceği hallerde şikayet hakkının kullanılmasının uygun olduğu kabul edilmelidir. Aksi halde şikayetin hak arama özgürlüğü sınırları aşılarak kullanıldığı, kişilik değerlerine saldırı oluşturduğu sonucuna varılmalıdır.
Somut olayda; davacının davalı şirkete ait markete alışveriş yapmak için gittiği, alışverişini bitirip aldığı malların karşılığını ödedikten sonra davalı şirket çalışanları tarafından markette 6 adet ürünün yerinde olmadığı ve bu ürünlerin bedelinin ödenerek kasadan geçmediğinin farkedildiği, yapılan araştırma neticesinde davacının bahse konu ürünlerden 2 adedini kasadan geçirdiği ve diğer 4 adet ürünü ise çantasına koyduğunun tespit edilmesi üzerine davacı hakkında şikayetçi olunduğu, yapılan soruşturma sırasında kaybolan 4 adet ürünün davacı tarafından alındıktan sonra mağazanın başka bir yerine bırakıldığı diğer iki adetinin ise davacı tarafından satın alındığı ve faturasının bulunduğunun anlaşılması üzerine atılı suçun davacı tarafından işlenmediği gerekçesiyle davacı hakkında hırsızlık suçundan takipsizlik kararı verildiği, dosya kapsamına göre, davalı şirket çalışanlarının dikkatsiz ve özensiz davaranışları nedeniyle davacı hakkında ciddi bir suç olan hırsızlık suçundan soruşturma yürütüldüğü ve davacının gözaltına alındığı, davalı şirket çalışanlarının yeterince araştırma yapmadan davacı hakkında şikayetçi oldukları anlaşılmaktadır.
Yukarıda gösterilen ilkeler ve somut olayın saptanılan olguları göz önünde tutulduğunda; davalı şirket çalışanlarının şikayetinin haksız bulunduğu ve hukuken korunamayacağı açıktır. Davacının kişilik hakları saldırıya uğramış; davalılar yönünden ise, hukuka uygunluk nedeni gerçekleşmemiştir. Bu bakımdan, davalıların tazminat ile sorumlu tutulmaları gerekir. Mahkemece, delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek davanın reddi doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenlerle BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 18/02/2014 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün onanması görüşünde olduğumdan sayın çoğunluğun bozma kararına katılmıyorum. 18/02/2014