20. Hukuk Dairesi 2019/6300 E. , 2020/461 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Hazine ve Orman Yönetimi tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı ... vekili 08.02.2010 tarihli dilekçesiyle ... köyü 327, 328, 329, 331, 332, 337 ve 388 sayılı parsellerin tapu sicilinde müvekkili adına kayıtlıyken Orman Yönetimi tarafından açılan davanın kabulü ile parsellerin tapu kayıtlarının kısmen iptaline ve orman niteliğiyle Hazine adına tapuya tesciline ilişkin ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 24/12/2003 gün ve 2000/389-587 E.-K. sayılı kararının Yargıtay denetiminden de geçtikten sonra kesinleştiğini, taşınmazların tapu kayıtlarının iptali nedeniyle oluşan fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 10.000,00.- TL zararın kararın kesinleştiği tarihten itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı Yönetimlerden alınarak kendisine verilmesini istemiştir.
Mahkemece her iki davalı yönünden söz konusu taşınmazların tapu iptali ve tescil davalarının hukuka uygun olarak görüldüğü ve verilen kararların kesinleştiği gerekçesiyle davanın esastan reddine karar verilmiş, hüküm davacı gerçek kişi vekili tarafından temyiz edilmekle Dairenin 19/09/2011 gün 2011/6974-10122 E.-K. sayılı kararı ile “1) Tapu sicilinin tutulmasından doğan zararlardan Devlet sorumlu olup, davanın davalı sıfatıyla Hazine aleyhine açılması gereklidir. Orman Yönetiminin davalı sıfatı bulunmayıp, aleyhine açılan davanın husumetten reddi doğru olduğundan, davacı gerçek kişinin buna yönelik temyiz itirazları yerinde görülmediğinden reddi gerekmiştir.
2) Davacı gerçek kişinin Hazine aleyhine açılan davanın reddine ilişkin hükme yönelik temyiz itirazlarına gelince;… 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 1007. maddesinde (743 sayılı TKM m.917) yer alan “Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur. Devlet, zararın doğmasında kusuru bulunan görevlilere rücu eder” hükmü gereğince, tapu sicilinin yanlış tutulması nedeniyle zarara uğrayan kişinin bütün zararlarından devlet sorumludur. Tapu kaydının iptali nedeniyle, tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse, tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar; tapu kaydının iptali nedeniyle, tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı, zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı, zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak ise, aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 05.03.2003 gün ve 2003/19-152 E.- 2003/125 K.; 29.09.2010 gün ve 2010/14-386 E.- 2010/427 K.; 15.12.2010 gün ve 2010/13-618 E.- 2010/668 K. sayılı kararı),
Diğer taraftan, davanın niteliğine göre tazminat miktarının belirlenirken öncelikli konu, tapusu iptal edilen gayrimenkulün niteliğinin ve değerinin hesaplanması olup, arazi niteliğindeki taşınmaza başka deyişle tarım alanlarında net gelir esas alınarak, arsa niteliğindeki taşınmazlar içinde emsal karşılaştırması yapılarak değer belirlenmelidir.
Açıklanan hususlar gözetilerek, tarafların iddia ve savunmaları sorulup delilleri toplanıp oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, yerinde olmayan gerekçeler ile davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır” denilerek bozulmuştur.
Mahkemece bozma kararına uyulmasının ardından yapılan yargılama sırasında, çekişmeli taşınmazların 26.07.2006 tarihinde ilan edilen 2/B çalışmalarında P (V) nolu 2/B parseli kapsamına alındığı gerekçesiyle orman olan vasıfları tarla olarak değiştirilmiş ve 529, 530, 531, 532, 534, 536 ve 533 parsel sayısı altında Hazine adına tapuya tescil edilmiş iken davacı tarafça yapılan 6292 sayılı Kanun kapsamındaki satış başvurusu doğrultusunda da bedeli karşılığında 2015 ve 2016 yıllarında davacıya satılarak adına tescil edilmiştir.
Mahkemece, davacıya 6292 sayılı Kanun kapsamında yapılan taksitli satış sözleşmelerindeki değerler dikkate alınarak serbest muhasebeci mali müşavir bilirkişiden davacının gerçek zararının belirlenmesi yönünde rapor alınmış ve davacı taraf 28.12.2016 havale tarihli dilekçesi ile harç da yatırmak suretiyle dava değerini bilirkişi raporunda belirlenen değere yükseltmiş ve toplam 160.570,32 TL"nin 10.000,00 TL"sini dava, bakiye kısmının da 06. 01.2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan alınarak davacıya verilmesini istemiştir.
Mahkemece Orman Yönetimine karşı açılan davanın pasif husumet ehliyeti yokluğundan reddine, diğer davalı Hazine aleyhine açılan dava ve ıslah talebinin kabulü ile, toplam 160.570,32 TL tazminatın 10.000,00 TL"sinin dava, bakiye kısmının ise ıslah tarihi olan 28.12.2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş; hüküm davalı Hazine vekili tarafından esasa ilişkin olarak, davalı Orman Yönetimi tarafından ise vekalet ücretine ilişkin olarak temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, tapu kaydının mahkeme kararı ile iptal edilmesi nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı TMK"nın 1007. maddesi uyarınca tazmini isteğine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile usûl ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, Harçlar Kanununun değişik 13/j maddesi gereğince Hazineden ve 7139 sayılı Kanunun 33. maddesi uyarınca Orman Yönetiminden harç alınmasına yer olmadığına 05/02/2020 gününde oy çokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Davacı ... vekili 08.02.2010 tarihli dilekçesiyle ... köyü 327, 328, 329, 331, 332, 337 ve 388 sayılı parsellerin tapu sicilinde müvekkili adına kayıtlıyken Orman Yönetimi tarafından açılan davanın kabulü ile parsellerin tapu kayıtlarının kısmen iptaline ve orman niteliğiyle Hazine adına tapuya tesciline ilişkin ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 24/12/2003 gün ve 2000/389-587 E.-K. sayılı kararının Yargıtay denetiminden de geçtikten sonra kesinleştiğini, taşınmazların tapu kayıtlarının iptali nedeniyle oluşan fazlaya ilişkin hakları
saklı kalmak kaydı ile şimdilik 10.000,00.- TL zararın kararın kesinleştiği tarihten itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı Yönetimlerden alınarak kendisine verilmesini istemiştir.
Yerel mahkeme tapu iptallerinin hukuka uygun olduğu gerekçesi ile tazminat verilmemesi yönünde hüküm kurmuş, bu hükmün temyiz edilmesi üzerine Dairemizce TMK 1007. maddedeki şartların oluştuğu ve tazminat verilmesi gerektiği gerekçesi ile karar bozulmuş, yerel mahkeme bozmaya uymakla bu husus ihtilaf olmaktan çıkmıştır.
Mahkemece bozma kararına uyulmasının ardından yapılan yargılama sırasında, çekişmeli taşınmazların 26.07.2006 tarihinde ilan edilen 2/B çalışmalarında P(V) nolu 2/B parseli kapsamına alındığı gerekçesiyle orman olan vasıfları tarla olarak değiştirilmiş ve 529, 530, 531, 532, 534, 536 ve 533 parsel sayısı altında Hazine adına tapuya tescil edilmiş iken, davacı tarafça 6292 sayılı Kanun kapsamında yapılan satış başvurusu doğrultusunda da bedeli karşılığında 2015 ve 2016 yıllarında davacıya satılarak adına tescil edilmiştir.
Mahkemece, davacıya 6292 sayılı Kanun kapsamında yapılan taksitli satış sözleşmelerindeki değerler dikkate alınarak serbest muhasebeci mali müşavir bilirkişiden davacının gerçek zararının belirlenmesi yönünde rapor alınmış ve davacı tarafın 28.12.2016 havale tarihli dilekçesi ile harç da yatırmak suretiyle dava değerini bilirkişi raporunda belirlenen değere yükseltmesi üzerine toplam 160.570,32 TL"nin 10.000,00 TL"sini dava, bakiye kısmının da 06.01.2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan alınarak davacıya verilmesi yönünde hüküm kurulmuştur.
Dava TMK nın 1007. maddesinde düzenlenen tapu sicilinin tutulmasından kaynaklanan tazminat davasıdır. Dairemizin yerleşik içtihatlarına göre buradaki zarar tapunun iptal edilmesi nedeniyle kişinin uğramış olduğu mal varlığındaki azalma miktarına göre belirlenmektedir.
Dava konusunu oluşturan taşınmazların tapusu iptal edilip orman yapıldıktan sonra 2006 yılında yapılan çalışma ile 2/B kapsamına alındığı, hak sahibi davacı olduğu belirlenerek dava konusu yerler davacıya taksitle satılıp mülkiyeti davacıya devredildiğine göre tazminat miktarı davacının bu taşınmazları 2/B kapsamında Hazineden satın alırken ödemiş olduğu miktar ile sınırlı olmalıdır. Zira taşınmazların mülkiyeti davacıya geri döndüğü göz önüne alındığında artık tazminat miktarı taşınmazın değeri değil, bu taşınmazları idareden satın alırken ödemiş olduğu bedel miktarına dönüşmüştür. Mahkemece bu yönde yaptırılan zarar hesabı yerindedir. Ancak faiz başlangıç tarihinin belirlenmesinde yanılgıya düşüldüğü kanaatindeyim. Tazminat olarak belirlenecek miktarın taksitle ödenmiş olduğu da göz önüne alındığında taksitlerin fiilen ödendiği tarihten itibaren o miktar üzerinden faiz işletilmesi gerekir. Bu nedenle 10.000TL için dava tarihinden (08.02.2010) itibaren faiz işletilmesi doğru olmadığı gibi kalan kısım için ise, ıslahtan önce ödenen taksitler için ıslah tarihinden, ıslahtan sonra ödenen taksitler için her bir taksitin fiili ödeme tarihi dikkate alınarak faize hükmedilmesi gerektiği kanaatinde olduğumdan sayın çoğunluğun onama yönündeki kararına katılmıyorum.