1. Hukuk Dairesi 2021/888 E. , 2021/2251 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı ... tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."nun raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, vekâlet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil istemine ilişkindir.
Davacı, dava dışı 10197 ada 121 parsel sayılı taşınmazını satışa çıkardığını, ...14. Noterliğinin 10/02/2015 tarihli vekaletnamesi ile davalı ...’yi vekil tayin edip 7000-TL satış bedelini aldığını, daha sonra davalı ...’un satış evraklarında yanlışlık yapıldığını bildirmesi üzerine yeniden kendisi ile buluştuğunu ancak 10264 ada 14 ve 10197 ada 115 parsel sayılı taşınmazlarının devri için de vekaletname düzenlettiğini, yaşlılığından ve iyi niyetinden faydalanılarak işlem yapıldığını, bilgisi dışında, herhangi bir bedel ödenmeksizin taşınmazların temlik edildiğini ileri sürerek dava konusu taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiş, aşamada ölümü üzerine mirasçıları davaya devam etmişler, 17.03.2016 tarihli dilekçe ile davacı vekili davalı ... yönünden açılan davadan feragat ettiklerini bildirmiştir.
Davalı ..., emlakçı olduğunu, dava dışı 121 parselin 20.000,00-TL bedelle devri için davacı ve davalı ... ile anlaştığını, satış bedelini ödediğini ancak daha sonra taşınmazın farklı bir yerde olduğunun anlaşıldığını, bunun üzerine dava konunu 14 parselin de devrine karar verildiğini, bu taşınmaz için de 25.000-TL ödeme yaptığını, satış bedeli olarak verdiği paranın iadesi halinde taşınmazları geri vereceğini; davalı ..., davalı ... ile birlikte davacıdan 12197 ada 121 parseli satın almak istediklerini, ancak davacı ve davalı ...’un ...’e farklı bir taşınmazı gösterdiklerini, bunun üzerine davalı ...’un ellerinde 3 adet daha taşınmaz olduğunu ve değişim yapılacağını söylediğini, bu teklifi kabul etmediğini, diğer davalı ...’in ise kabul ederek 25.000-TL daha ödeme yapmak sureti ile 10264 ada 14 parseli aldığını; davalı ..., her üç taşınmaz için toplam 39.000 TL civarında ödeme yapıldığını, aracı olduğu için kâr payını aldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davalı ..."in iyiniyetli olmadığı gerekçesi ile 10264 ada 14 parsel yönünden davanın kabulü ile tapu iptal ve tescile karar verilmiştir.
Hemen belirtmek gerekir ki, her ne kadar mahkemece, davanın hata/hile hukuksal nedenine dayalı olarak açıldığı belirtilerek sonuca gidilmişse de, vekaletin hile ile alındığı iddiasının, vekalet görevinin kötüye kullanıldığı iddiasını da içerdiği kuşkusuz olup, çekişme konusu 10264 ada 14 parsel sayılı taşınmazın davalı ... tarafından vekalet görevi kötüye kullanılmak suretiyle davalı ..."e devredildiği, anılan davalıların el ve işbirliği içerisinde hareket ettikleri dikkate alınarak 10264 ada 14 parsel sayılı taşınmaz bakımından davanın kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur. Davalı ..."in yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddine.
Bilindiği üzere, davacının davasından feragat etmesi ile dava konusu uyuşmazlık sona erer, kesin hükmün hukuksal sonuçları doğar (HMK m.311). Bu nedenle mahkeme henüz feragat nedeniyle davanın reddine karar vermemiş olsa bile davacı feragatten dönemez (rücu edemez), başka bir ifadeyle davacı feragat beyanı ile bağlıdır.
Öte yandan, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 297/2. maddesinde “hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir” düzenlemesi yer almaktadır. Kamu düzeninden olan doğru sicil oluşturma ilkesi gereğince hakimin infazı kabil karar verme yükümlülüğü vardır. Yasa maddesinin bu açık hükmüne göre, mahkemelerce kurulan hükümler infaz sırasında tereddüt ve şüphe yaratmayacak nitelikte olmalıdır. Bu biçim, yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğidir. Aksi hal, hükmün infazında zorluklara ve tereddütlere, yargılamanın ve davaların gereksiz yere uzamasına, davanın tarafı bulunan kişi ve kurumların mağduriyetlerine sebebiyet verecek ve kamu düzeni ve barışını olumsuz yönde etkileyecektir.
Diğer taraftan, HMK"nın taleple bağlılık ilkesini düzenleyen 26. maddesinde hakimin tarafların talep sonuçlarıyla bağlı olduğu ve ondan başka bir şeye karar veremeyeceği düzenlenmiştir.
Kaldı ki; Yargıtay, kanuna açıkça aykırılık hallerinde ve kamu düzenine ilişkin durumlarda tarafların iddia ve savunmalarıyla bağlı olmadan temyiz incelemesi yaparak kararı bozabilir (HUMK 439 m.).
Somut olaya gelince, davacı vekilinin 17.03.2016 tarihli dilekçe ile vekaletnamesindeki yetkiye dayanarak davalı ... yönünden açılan davadan feragat ettiklerini bildirdiği, ancak mahkemece feragat hakkında hükümde bir karar verilmediği gibi, dava konusu 10197 ada 115 parsel bakımından gerekçede kayıt malikine husumet yöneltilmediği gerekçesi ile davanın reddine karar verildiği belirtilmesine rağmen anılan taşınmaz yönünden de hüküm kurulmamıştır.
Hal böyle olunca, HMK’nın 26. ve 297/2 maddeleri uyarınca davalı ... yönünden feragat nedeniyle; 10197 ada 115 parsel yönünden ise pasif husumet yokluğundan davanın reddine karar verilmesi gerekirken değinilen hususlar gözardı edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.
Re"sen yapılan inceleme sonucunda hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 14/04/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.