4. Hukuk Dairesi 2013/5008 E. , 2014/2865 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Bakırköy 4. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 19/10/2012
NUMARASI : 2011/207-2012/413
Davacı F.. G.. vekili tarafından, davalı O.. Ü.. ve diğerleri aleyhine 21/04/2011 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 19/10/2012 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalılar vekilleri tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA ve aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine 20/02/2014 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Dava basın ve yayın yoluyla kişilik hakkına saldırıdan kaynaklanan manevi tazminat istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, Dairemiz çoğunluğu tarafından onanmıştır.
Dava konusu haber, davalılardan C.. D.. tarafından kaleme alınan ve Milliyet Gazetesinin 21 Aralık 2010 tarihli nüshasının, birinci sayfasında "Fırtınalı yıllarda MİT"in Üst Düzey Yöneticisi Gündeş"in Anıları" ve devamında ondördüncü sayfasında "Eski İstanbul MİT Bölge Başkanı Fena Bombaladı" üst başlıkları ve "G.. Okulları - CİA ajanları öğretmen maskesiyle görev yapıyor" alt başlığı ile yer almıştır.
Davalı C.. D.. yukarıdaki haberi, davalılardan MİT İstanbul eski Bölge Başkanı O.. G.."in "İhtilallerin ve Anarşinin Yakın Tanığı" isimli kitabının 205-207 sayfalarındaki "F.. G..Gerçeği" başlıklı bölümünden alıntı yapmak suretiyle yazmıştır. Davalı O.. G.. bu düşüncesini Milli Eğitim Bakanlığı Yurt Dışı Eğitim Öğretim Genel Müdürlüğü"nce 3-5 Mart 1997 tarihlerinde yapılan, "Yurt Dışında Açılan Özel Öğretim Kurumları Temsilcileri İkinci Toplantısı"na ilişkin olarak yayımlanan kitabın 63. sayfasında yer alan, Silm A.Ş. Özbekistan Temsilcisi Mehmet Mesut Ata"nın 3. oturumdaki beyanlarına dayandırmıştır. Adı geçen bu konuşmasında; Amerika Birleşik Devletlerinin, dostluk köprüsü adı altında getirdikleri 70 öğretmene diplomatik statü kazandırdığını ifade etmiştir. Diplomatik statü, diplomasi ve konsolosluk memurlarının uluslararası hukuka göre belirli dokunulmazlık ve ayrıcalıklara sahip olmaları anlamına gelmektedir.
Davalı O.. G.., yukarıda da ifade edildiği gibi, MİT İstanbul eski Bölge Başkanıdır. Görev itibariyle, sade vatandaşların bilemeyeceği birçok bilgiye sahiptir. Bu bilgileri ancak, MİT Kanunu çerçevesinde dışarıya yansıtma durumundadır. Yine bilindiği üzere, yurt dışındaki bu okullar davacının ismi ile birlikte anılmakta ve tanınmakta olup, basın ve yayın organlarında bu haber ile alıntı yapılan kitabın yayım tarihlerinden sonra özellikle Rusya ve Özbekistan başta olmak üzere birçok Türk Cumhuriyetlerindeki okulların anılan sebeple kapatıldığı yönünde çok sayıda haber yapıldığı ve yazılar yazıldığı görülmüştür. Davacı ise politikacı olmamakla beraber, ülkemiz siyasetini etkileyen bir kişiliktir. Dolayısıyla eleştirilmesi de doğaldır.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası"nın 25. maddesi düşünce ve kanaat hürriyetini. 26. maddesi düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetini. 28. maddesi basın hürriyetini düzenlemiştir. Diğer yandan; Özgür medyayı "halkın gözcüsü", "halkın bekçisi" olarak kabul eden Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarında da ifade hürriyeti açısından basın hürriyetine sağlanan güvencelere özel bir önem verilmiş, medyanın kamu yararı ile ilgili bilgileri bildirme ve yaymanın yanında halkın da bu bilgi ve düşünceleri alma hakkının bulunduğu vurgulanmıştır.
Somut olaya gelince; davanın, Anayasanın 25-28. maddelerinde ifadesini bulan özgürlükler ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları kapsamında değerlendirilmesi gerektiği kanaatindeyiz. Hal böyle olunca, kişilik hakkına saldırının ve hukuka aykırılık unsurunun gerçekleşmediği ve dolayısıyla davanın tümden reddi gerektiği inancıyla, davayı kısmen kabul eden yerel mahkeme kararını onayan çoğunluk kararına katılmıyoruz. 20/02/2014