4. Hukuk Dairesi 2014/1450 E. , 2014/3309 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki manevi tazminat davasından dolayı yerel mahkemece verilen gün ve sayısı yukarıda yazılı kararın; Dairemizin 26/11/2013 gün ve 2013/1880-2013/18580 sayılı ilamıyla onanmasına karar verilmiştir. Süresi içinde davacı vekili tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla HUMK’nun 440-442. maddeleri uyarınca tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, basın yoluyla kişilik haklarına saldırı nedeniyle uğranılan manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece istemin reddine karar verilmiş, davacının temyizi üzerine karar Dairemizce onanmış, davacının karar düzeltme istemi üzerine dosya yeniden ele alınıp incelenmiştir.
Davacı, davalılardan..."ın... gazetesinde yayımlanan 18/05/2011 ve 19/05/2011 tarihli köşe yazılarında, kendisi hakkında gerçekle ilgisi olmayan ve suçlayıcı ifadeler kullandığını, kendisine açıkça meşru olmayan yollardan çocuk sahibi olmak, gayri meşru hayat yaşamak ve haksız kazanç sağlamak gibi bir çok suçlamada bulunduğunu, bu durumun kişilik haklarına saldırı oluşturduğunu belirterek manevi tazminat isteminde bulunmuştur.
Davalı, yazının basın özgürlüğü kapsamında kaldığını, davacı hakkkındaki iddialara yer verdiğini ve davacının bu iddialara cevap vermesi halinde bunları da yayımlayacağını beyan ettiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davaya konu edilen 18/05/2011 tarihli köşe yazısında; ""İşte Nikahsız İlişkiden Bebeği Olan..."li Bakan"" başlığı altında davacının ismine yer verilmiş, davacının bu nedenle bakanlıktan alınıp milletvekili adayı gösterilmediği belirtilmiştir. Yazının devamında ise; davacıya hitaben birinci eşiyle nikahının devam edip etmediği, resmi nikah olmaksızın edindiği ikinci eşinden erkek bir çocuğu olduğunun doğru olup olmadığı şeklinde sorular sorulmuş ve yazının sonunda ise yine davacıya hitaben ""... gönderin açıklamanızı yayınlayacağız... Bekliyorum"" ifadeleri kullanılmak suretiyle yazıya son verilmiştir. 19/05/2011 tarihli yazıda ise; kendisini arayan davacının ""bebek ve nikahsız ikinci eş ile ilgili"" iddiaları yalanladığını belirtilmiş yazının devamında ise; ""Resmi nikahsız sahip olunan bebeği ise yasal olarak ispat etmek mümkün değil. Böyle bir şeyin seçim arefesinde Hilmi Güler tarafından kabullenmesi de söz konusu olamaz..."" ifadelerine yer verilmiştir.
Basın özgürlüğü, Anayasa’nın 28. maddesinde ve 5187 sayılı Basın Yasası’nın 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemede basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin nedeni; toplumun sağlıklı, mutlu ve güven içinde yaşayabilmesi içindir. Bunun için de kişinin, dünyada ve özellikle içinde
yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması gerekmektedir. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma, yönlendirme yetki ve sorumluluğuna sahiptir. Bu nedenle basının yayın yaparken, yaptığı yayından dolayı hukuka aykırılık teşkil edecek olan eylemi, genel olaylardaki hukuka aykırı olan eylemden farklılıklar taşır. Yapılan yayının hukuka aykırılık veya uygunluğu bu farklılıklar gözetilerek belirlenmelidir. Bu nedenle basının ayrı bir konumu bulunmaktadır.
Basının bu ayrıcalık taşıyan konumu ve özgürlüğü, tüm özgürlüklerde olduğu gibi sınırsız değildir. Bundan dolayıdır ki, yayınlarında kişilik haklarına saygı göstermesi gerek Anayasanın Temel Hak ve Özgürlükler bölümünde yer alan gerekse MK.nun 24 ve 25. maddelerinde ve özel yasalarda güvence altına alınmış bulunan bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerekecektir.
Açıklanan bu yasal düzenlemelerden ve yargısal uygulamalardan da anlaşılacağı gibi, basının özgürlüğü ile kişilerin, kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda somut olaydaki olgular itibariyle koruma altına alınmış bulunan bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerekecektir.
Bunun için temel ölçüt, kamu yararıdır. Yayın, salt toplumun yararı gözetilerek yapılmış olmalıdır. Toplumun çıkarı dışında hiçbir kişisel çıkar, gerçeklerin yanlış olarak sunulmasına neden olmamalıdır. Haber olduğu biçimi ile verilmeli ve kişisel katkı yer almamalıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basının bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, yayında kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini ve haber verilirken özle biçim arasındaki denge de korunmalıdır. Bu ilke ve kurallar gözetilmeden yapılan yayın hukuka aykırılığı oluşturur ve böylece kişilik hakları saldırıya uğramış olur. Anılan ilke ve kurallara uyulması durumunda ise, yayının Anayasa, Basın Yasası ve basının genel işlevi karşısında hukuka uygun olduğu, kişilik değerlerine saldırı teşkil etmediği kabul edilmelidir.
Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. Olay veya konu ile ilgili olan, görünen bilinen herşeyi araştırmalı, incelemeli ve olayları olduğu biçimi ile yayınlamalıdır. Bu işlevi ile gerek yazılı ve gerekse görsel basın, somut gerçeği değil, o anda belirlenen ve var olan ve orta düzeydeki kişilerce de yayının yapıldığı biçimi ile kabul edilen olguları yayınlamalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan, gerçek olmadığı anlaşılan olayların ve olguların yayınından basın sorumlu tutulmamalıdır.
Davalılar, yayında yer alan konuların gerçekliği konusunda bir kanıt faaliyetinde bulunmamışlardır. 18/05/2011 tarihli yazıda davacının yazıda belirtilen nedenlerle bakanlıktan alınıp milletvekili adayı gösterilmediğinin belirtilmesine rağmen, bir sonraki gün yayımlanan yazıda bu iddiaların resmi olarak ispatlanamayacağı, davacının seçim arefesinde bu iddiaları kabul etmesinin de mümkün olmadığı belirtilmiştir. Şu durumda, yayının davacıya ilişkin yukarıda belirtilen bölümlerinin gerçekliği kanıtlanmamıştır. Davacının, gerçek olmayan yayında yer alan savlar ile nikahsız bir ilişki yaşadığı ve bu ilişkiden bir çocuğunun bulunduğu ileri sürülmüştür. Bunun, kişilik haklarına saldırı niteliğinde bulunduğu ise açıktır. O halde, hukuka aykırılığın tespiti ile davacı yararına uygun bir miktar manevi tazminat takdir edilmesi gerekir. Mahkemece, delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek yazılı gerekçe ile ret kararı verilmesi doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Hukuk Usulü Muhakemeleri Yasası"nın 440-442. maddeleri gereğince davacı vekilinin karar düzeltme isteminin kabulüne; Dairemizin 26/11/2013 gün ve 2013/1880 Esas, 2013/18580 Karar sayılı onama kararının kaldırılmasına; kararın yukarıda gösterilen nedenlerle BOZULMASINA ve davacı yararına takdir olunan 990.00 TL duruşma avukatlık ücretinin davalılara yükletilmesine tashihi karar talep eden davacıdan önceki onama kararımızla alınan harç ile peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 27/02/2014 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün onanması görüşünde olduğumdan sayın çoğunluğun bozma kararına katılmıyorum. 27/02/2014