20. Hukuk Dairesi 2016/13243 E. , 2017/1911 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasında görülen tazminat davasının yargılaması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca duruşmalı olarak incelenmesi davalı ... ve arkadaşları vekili ile Hazine vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 07/03/2017 günü için yapılan tebligat üzerine, temyiz eden davalılar ..., ... ve ... vekili Av. ..., Hazine vekili Av.... ve davacılar ..., ...,..., ..., ..., ... vekili Av. ... ile geldiler, başka gelen olmadı, açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Dosya içindeki tüm belgeler incelenip, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacılar ... ve arkadaşları vekili tarafından, davalı gerçek kişiler aleyhine 2011/216 sayılı dosyada; (05.05.2011 tarihli dilekçe), birleştirilen 9. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/400 (31.08.2012) ve 2011/473 sayılı dosyalarında Hazine aleyhine verilen (13.10.2011 tarihli) dilekçelerle özetle, ... ili, ... ilçesi ... (...) Mahallesi, 526 parsel sayılı taşınmazın 26/06/1951 tarihinde yapılan kadastro tespiti ve hükmen ifrazlar sonucunda 8000 m² yüzölçümlü olarak davacılar murisleri ... ve müşterekleri adına tespit ve tescil edildiği ve bu miktar üzerinden 25.07.1994 tarihinde 240.000.000.-TL bedelle davalıların murisi ..."a satıldığı, daha sonra yüzölçümünde hata bulunduğu iddiası ile Kadastro Kanunu 41. maddesi gereğince 2006 yılında dava konusu parselin yüzölçümünün 14.932 m² olarak ... Kadastro Müdürlüğünce düzeltildiği ve tapuya bu miktar üzerinden tescil edildiği, düzeltme sonucu oluşan 6980 m² fazlalık nedeniyle davalının sebepsiz olarak zenginleştiği, taşınmazın sonradan imar görmesi nedeniyle 28763 ada 1 ve 29015 ada 1 sayılı parsele dönüştüğü belirtilerek, şimdilik her bir davacının payına karşılık 15.000.-TL; Hazine aleyhine açılıp birleştirilen 2012/400 sayılı dosyada ise sebepsiz zenginleşme dosyasında tespit edilen değerle, rayiç değer arasındaki farka karşılık olmak üzere her bir davacının payına karşılık şimdilik 5.000"er TL ve davalının diğer mirasçılarına karşı açılan 2011/473 sayılı dosyada şimdilik 10.000"er TL zararın, iade tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı taraftan tahsili isteğinde bulunmuşlar, davalar birleştirildikten sonra, 22.04.2013 tarihli harçlandırılmış ıslah dilekçesi ile davalı gerçek kişiler aleyhine açtıkları asıl dava yönünden tazminat miktarını 1.726.205.-TL ve birleştirilen 2012/400 sayılı dava yönünden ise 1.452.418,12.-TL olarak arttırarak, davaların açıldığı tarihlerden itibaren de faiz yürütülmesini istemişlerdir.
Mahkemece, asıl davanın kısmen kabul ve kısmen reddi ile,
Davacı tarafın talep etmiş olduğu, 1.010.651.81 TL"nın, (15.000.-TL kısmına dava tarihi olan 05.05.2011 tarihinden, kalan 995.651.81.-TL kısmına ise ıslah tarihi olan 22.04.2013 tarihinden itibaren 3095 sayılı Kanunun 1. maddesi gereğince yasal faiz işletilmesi kaydı ile) davalı taraftan birlikte alınarak, davacı tarafa verilmesine,
Davacı tarafın fazlaya ilişkin isteminin reddine,
Davacı tarafın ... 9. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/473- 2011/292 sayılı birleştirilen dosyası üzerinden açmış olduğu davanın kısmen kabul ve kısmen reddi ile,
354.622.75.-TL"nın, dava tarihi olan 13.10.2011 tarihinden itibaren; kalan 3095 sayılı Kanunun 1. maddesi gereğince işletilecek yasal faizi ile birlikte davalı taraftan birlikte alınarak, davacı tarafa verilmesine,
Davacı tarafın fazlaya ilişkin isteminin reddine,
Davacı tarafın ... 9. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/400 - 2012/268 sayılı dosyası üzerinden açmış olduğu birleşen davasının kısmen kabul ve kısmen reddi ile,
Davacı tarafın talep etmiş olduğu, (1.075.160.30 TL + 377.257.82 TL=) 1.452.418.12.-TL"nın, dava tarihi olan 31.08.2012 tarihinden itibaren; kalan 3095 sayılı Kanunun 1.maddesi gereğince işletilecek yasal faizi ile birlikte davalı taraftan birlikte alınarak (hüküm fıkrasının 1 ve 2. bendi, tahsilde tekerrür olunmaması ve 1.452.418.12.-TL - 1.365.274.57= 87.143.55.-TL kısmından sadece Maliye Hazinesinin sorumlu olduğu gözönünde tutularak) davacı tarafa verilmesine, davacı tarafın fazlaya ilişkin isteminin reddine karar verilmiş, hüküm davalı gerçek kişiler ve davalı Hazine vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
Asıl dava, sebepsiz zenginleşmeye dayalı olarak birleştirilen dosya ile açılan dava ise Hazine aleyhine TMK 1007. maddesine dayalı tazminat istemine ilişkindir.
Davacılar, murislerinin pay sahibi olduğu 526 sayılı parselin davalılar murisine satılmasından sonra, 3402 sayılı Kanunun 41. maddesi gereğince yapılan düzeltme ve yüzölçüm artışı nedeniyle davalıların sebepsiz zenginleştiği iddiasıyla, sebepsiz zenginleşme bedelinin davalılardan; bu değerle rayiç değer arasındaki farkın da Hazineden tahsili talebiyle dava açmıştır.
Öncelikle sebepsiz zenginleşme konusundaki davaların temyiz incelemesini yapan Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin yerleşik kararları da gözönünde bulundurulduğunda (örnek:2009/240-3873, 2009/6304-8937) 2007 yılında Kadastro Kanununun 41. maddesi gereğince yapılan düzeltme sonucu taşınmazın yüzölçümünün 8000 m2’den 14.932 m²’ye çıkmış olmasına göre, davalı tarafın aradaki fark kadar 526 parsel sayılı taşınmaz malikleri aleyhine sebepsiz zenginleştiği ortadadır.
Ne var ki; 22.02.1991 gün, 1990/1E-1991/1K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da vurgulandığı gibi; iade borcunun kapsamını belirlemede öncelikle fakirleşme ve zenginleşme zamanının tespit edilmesi gerekir. Sebepsiz zenginleşme nedeniyle iade isteminde bulunabilmek için bir tarafın malvarlığının diğer tarafın mal varlığı aleyhine çoğalması gerekir.
Somut olayda, davacıların fakirleşmesi, buna karşılık davalıların ise zenginleşmesi; taşınmazın aynının davacılara devir (iade) imkanının ortadan kalktığı tarihte; yani, tapuda satış işlemi yaptığı tarihte gerçekleşmiştir.
Mahkemece yapılacak iş; (dava konusu) taşınmazın, davalılar murisine satıldığı tarihteki (25.07.1994) rayiç bedeli üzerinden yapılacak hesaplama neticesinde; davacıların hisselerine isabet eden alacak miktarının hüküm altına alınmasından ibaret olmalı, Hazine yönünden de mükerrer ödemeye sebep olunmamalıdır.
Ancak, mahkemece alınan bir asıl ve çok sayıda ek raporun incelenmesinde hesaplama yöntemi ve tarihleri bakımından çelişkiler bulunduğu gözlenmiş ve yukarıda açıklanan yönteme göre hesaplama yapılıp yapılmadığı anlaşılamamıştır.
Kabule göre de; hüküm fıkrasının 2 ve 3. bendinde "354.622.75.-TL"nin, dava tarihi olan 13.10.2011 tarihinden itibaren; kalan 3095 sayılı Kanunun 1.maddesi gereğince işletilecek yasal faizi ile birlikte davalı taraftan birlikte alınarak, davacı tarafa verilmesine,", "Davacı tarafın talep etmiş olduğu, (1.075.160.30 TL + 377.257.82 TL=) 1.452.418.12 TL"nin, dava tarihi olan 31.08.2012 tarihinden itibaren; kalan 3095 sayılı Kanunun 1.maddesi gereğince işletilecek yasal faizi ile birlikte davalı taraftan birlikte alınarak (hüküm fıkrasının 1 ve 2. bendi, tahsilde tekerrür olunmaması ve 1.452.418.12.-TL - 1.365.274.57= 87.143.55.-TL kısmından sadece Hazinenin
sorumlu olduğu gözönünde tutularak) davacı tarafa verilmesine" şeklinde karışıklığa neden olacak hüküm oluşturulmuş olup, "kalan" kısmın ne olduğu ve kimden tahsil edileceğinin açıklanmamış olması nedeniyle hüküm fıkrası, "hükmün kapsamı" başlıklı HMK"nın 297. maddesinin (c) bendine uygun olmayıp, infaza da elverişli değildir.
O halde; mahkemece yeniden oluşturulacak uzman bilirkişi kurulu marifetiyle, yukarıda açıklanan içtihadı birleştirme kararı ve Yargıtay kararları doğrultusunda rapor alınarak sonucuna göre karar verilmelidir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı gerçek kişiler ve Hazinenin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, Yargıtaydaki duruşma tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre takdir edilen 1480,00.-TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak kendisini vekil ile temsil ettiren davalı gerçek kişiler ve Hazineye verilmesine, temyiz harcının istek halinde iadesine 07/03/2017 günü oybirliği ile karar verildi.