3. Hukuk Dairesi 2018/872 E. , 2018/8675 K.
"İçtihat Metni"....
Taraflar arasındaki tapu iptal ve tescil-tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın dahili davalılar yönünden kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde dahili davalılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili dilekçesinde; müvekkilinin 1989 yılında davalı babasının ve annesinin ısrarı ile bina yaptığı takdirde arsasının kendisine devredileceğine inanarak, babası adına kayıtlı 24 parsele 3 katlı bina inşa ettiğini, 23 yıldır nizasız olarak oturduğunu, davalı babası olduğundan bugüne dek adına tescil istemediğini ancak, dava dışı ağabeyinin babasından aldığı usulsüz vekaletle gayrimenkul satış vaadi ve kat karşılığı inşaat sözleşmesi imzaladığını, babasının çocukları ile arasında pek çok ihtarnameler, tespitler v.s nedeniyle aralarına soğukluk girdiğini, ayrıca babası tarafından müvekkile karşı tahliye davası açıldığını, müvekkilinin iyiniyetli olduğundan bahisle; taşınmazın bulunduğu kısmın tapusunun iptali ile davacı adına tescilini, olmadığı takdirde binanın değerinin belirlenerek şimdilik 50.000 TL"nin (ıslah ile 55.000 TL) davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin kimseye arsa tahsis etmediğini, oğluna kendisine ait arsaya ev yapması için para verdiğini, malzeme seçimi ve inşaat işleriyle davacının ilgilendiğini, binayı yaptığı ve oturmakta olduğunu belirterek, davanın reddini dilemiştir.
Yargılama sırasında davalının vefatı üzerine davalının mirasçıları davaya dahil edilmek suretiyle yargılamaya devam edilmiş ve mahkemece; tapu iptali-tescil davası bakımından karar verilmesine yer olmadığına, tazminat talebine ilişkin ise; taşınmaz üzerine yapılan binanın dava tarihi itibariyle ve halen davacı tarafından kullanılıp zilyet olunmakla sebepsiz zenginleşme koşulları gerçekleşmediğinden reddine dair verilen karar Dairemizin 16.09.2014 tarihli ve 2014/7019 E. 2014/11880 K. sayılı ilamıyla " Somut olayda davacının dava konusu taşınmazdan tahliyesi ve müdahalesinin önlenmesi talebiyle .....
./..
-2-
Hukuk Mahkemesinin 2012/1850 E. ile hakkında açılan davadan sonra (tahliye tehdidi altında) iş bu davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Ayrıca, dosyaya sunulan 16.09.2014 tarihli dilekçe ve ekindeki belgelerden, tereke hakimliğince verilen yetki üzerine yüklenici ile anlaşma yapıldığı ve binanın yıkıldığı anlaşılmaktadır.
Bu durum karşısında, dava şartı (HMK 115.maddesi) başlangıçta dava açıldığında mevcut olmasa da sonradan giderildiğinden, mahkemece dava reddedilmeyip, davanın esası incelenerek hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmelidir." gerekçesiyle bozulmuştur.
Mahkemece bozma üzerine yapılan yargılama neticesinde; davanın kabulüne, 55.000,00 TL"nin davalı ve dahili davalılardan alınarak davacıya verilmesine, davacının fazlaya ilişkin haklarının saklı tutulmasına karar verilmiş, hüküm süresi içinde dahili davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, tapu iptal ve tescil, olmadığı takdirde tazminat istemine ilişkindir.
1- Bilindiği üzere, Anayasa"nın 141. maddesinde, yargı kararlarının gerekçeli olarak yazılacağı açıklanmış, aynı zorunluluk HMK"nun 297. maddesinde de düzenleme altına alınmıştır. Anılan yasal düzenlemeye göre; tarafların iddia ve savunmalarının özeti, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususlar, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan deliller, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepler hükümde gösterilmelidir. Eş söyleyişle, hakimin, uyuşmazlık konusu olan olay hakkında tüm kanıtları toplaması, tartışması, bu kanıtlardan hangilerine değer vermediğinin nedeni, hangilerini üstün tuttuğunun dayanaklarını değerlendirdikten sonra bir sonuca varmasının zorunlu ve gerekli olduğu vurgulanmıştır. Böyle bir yöntemin izlenmesi durumunda ancak kararın gerekçeli olduğunun kabul edilebileceği sonucuna varılabilir. Hükmü veren hâkimin, böyle bir yöntemi izlemesi halinde maddi olgularla hüküm fıkrası arasında bir bağlantı kurulmuş olabilecektir. Ayrıca gerekçe sayesinde kararın doğruluğu denetlenmiş ve davanın yanları tatmin ve inandırılmış olacaktır. Tüm bunlardan başka ve en önemlisi, adil bir yargılamanın yapıldığı sonucuna varılacaktır.
Somut olayda, hükmün dayandığı hukuki esaslar açıklanmamıştır. Diğer bir anlatımla, ilamda belirtilen nedenlerden davanın kabul sebebi anlaşılamamaktadır. Şu halde, hükmün gerekçesiz olduğu kabul edilmelidir.
2-) Bozma nedenine göre, dahili davalıların diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bendde açıklanan nedenlerle hükmün HUMK"nun 428. maddesi gereğince dahili davalılar yararına BOZULMASINA, ikinci bendde açıklanan nedenle dahili davalıların diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 18.09.2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
....