Abaküs Yazılım
21. Hukuk Dairesi
Esas No: 2014/21190
Karar No: 2015/2544
Karar Tarihi: 16.02.2015

Yargıtay 21. Hukuk Dairesi 2014/21190 Esas 2015/2544 Karar Sayılı İlamı

21. Hukuk Dairesi         2014/21190 E.  ,  2015/2544 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

    Davacılar, murisinin iş kazası sonucu ölümünden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
    Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
    Hükmün taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

    K A R A R

    Dava; 02.01.2012 tarihindeki iş kazasında yaşanımı yitiren sigortalının hak sahibi anne, baba ve kardeşinin maddi ve manevi zararlarının karşılanması istemlerine ilişkindir.
    Mahkemece, davacı babanın maddi tazminat isteminin reddine, davacı anne için 32.485,44TL maddi-8.000,00TL manevi, davacı baba için 8.000,00TL manevi, davacı kardeş için ise 4.000,00TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
    Dosya kapsamındaki kayıt ve belgelerden, davacılar yakını kazalının 02.01.2012 tarihinde saat 00:43 sıralarında ... atölyesinde meydana gelen patlama sonucunda vefat ettiği, kaza sonrasında askeri makamlarca idari tahkikat yapıldığı ayrıca Askeri Savcılığın soruşturma başlattığı, idari tahkikat sonrası düzenlenen 10.01.2012 tarihli raporda olayın değerlendirilmesi ve kanaat bölümünde; patlayan iki adet otoklavda bulunan 105 mm HEAT mühimmatının (1944 imal tarihli ve ABD menşeli) üretim tarihinden bugüne kadar geçmişe yönelik depolama ve nakliye koşullarının bilinmediği, bu nedenlerden ötürü mühimmatın üretiminden bugüne kadar geçen zaman içerisinde yapısının bozulmuş, kristalleşmiş ayrıca imalinde kullanılan Comp B imla hakkına ilave olarak üretim hatası sonucu bazılarına daha hassas farklı bir madde konulmuş olunabileceği, bu kapsamda 105 mm HEAT mühimmatının ısıya karşı normalden daha hassas bir hale gelmiş olabileceğinin değerledirildiği, ayrıca aynı raporun benzer olaylar ile karşılaşılmaması için öneriler bölümünde ise; atölye içerisinde sadece işlem görecek mühimmatın bulundurulması, işlem sırası gelmeyen mühimmatın atölye dışında kalmasını sağlayacak etrafı süre ile çevrilmiş geçici depolama ünitesinin oluşturulması, atölyelerin günlük kapasitelerinin yeniden hesaplanması, gözetim ve kontrol faaliyetlerinin daha etkin yapılabilmesi için ihtiyacı karşılayabilecek kapasitede TNT tahliye atölyesi inşası, vardiyalı çalışma sisteminin kaldırılması, kumanda odalarının bir patlama halinde patlamadan etkinlenmeyecek güvenli uzaklıkta olması, mühimmatın sisteme yüklenmesi sonrasında atölyede personel bulundurulmaması gibi hususların belirtildiği, yine Askeri Savcılıkça düzenlettirilen 20.06.2012 tarihli bilirkişi raporunda düşük ve orta-düşük seviyeli olasılıklar
    olarak belirtilmekle birlikte kaza sebeplerine dair değişik ihtimallerin ortaya konulduğu, bunlardan bazılarının; gece vardiyası ve yılbaşı tatili dönüşü olması nedeniyle çalışanların yeteri kadar motivasyonlarının bulunmaması, COMP-B otoklavında PETN maddesine rastlanması, çalışan personellerin yeterli seviyede tecrübesinin olmaması, çalışılan malzemelerin özellikle yaşlanmasından ötürü darbe hassasiyetlerinin yüksek olması hususlarının olduğu, hükme esas alınan 16.06.2013 tarihli kusur raporunda ise özetle; işverenin mevzuata göre alması gereken tedbirleri işyerinde aldığı, kazanın sebebi olarak, sıcak buhar ile 82-95 dereceye kadar ısıtılan standarttan farklı mühimmatta özellikle 2.Dünya savaşı sırasında hammadde sıkıntısı nedeniyle TNT yerine kullanıldığı tahmin edilen pentritte bozulma olması ve bu bozulma nedeniyle oluşan reaksiyon neticesinde ortamda biriken gazların yanıp bu yangının ilerlemesi ile 6 adet TNT eritme otoklavlarında etki doğurmasının düşüncesinin belirtildiği, Mahkemece; hükme esas alınan kusur raporu kapsamından haraketle, meydana gelen kazanın öğretide ve yargısal kararlarda ve yasalarda olağanüstü hal, beklenmeyen durum olarak nitelendirilen "kaçınılmazlık" sonucu meydana geldiği değerlendirmesi ile neticeye varıldığı anlaşılmaktadır.
    Bilindiği üzere, insan yaşamının kutsallığı çevresinde işverenin, işyerinde işçilerin sağlığını ve iş güvenliğini sağlamak için gerekli olanı yapmak ve bu husustaki şartları sağlamak ve araçları noksansız bulundurmakla yükümlü olduğu 4857 sayılı İş Kanunu"nun 77. maddesinin açık buyruğu iken, 4857 sayılı Kanun"un 77. ve devamı bir kısım maddeleri 30.06.2012 tarih ve 28339 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu"nun 37. maddesiyle, 01.01.2013 tarihinde yürürlüğe girmek üzere yürürlükten kaldırılmış olup, 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, işverenin sağlık ve güvenlik önlemlerini alma yükümünü daha ayrıntılı bir biçimde düzenlemiştir.
    Buna göre, 6331 sayılı Kanun’un "İşverenin Genel Yükümlülüğü" kenar başlıklı 4. maddesinde:
    "İşveren, çalışanların işle ilgili sağlık ve güvenliğini sağlamakla yükümlü olup bu çerçevede;
    a)Mesleki risklerin önlenmesi, eğitim ve bilgi verilmesi dahil her türlü tedbirin alınması, organizasyonun yapılması, gerekli araç ve gereçlerin sağlanması, sağlık ve güvenlik tedbirlerinin değişen şartlara uygun hale getirilmesi ve mevcut durumun iyileştirilmesi için çalışmalar yapar.
    b)İş yerinde alınan iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerine uyulup uyulmadığını izler, denetler ve uygunsuzlukların giderilmesini sağlar.
    c)Risk değerlendirmesi yapar ve yaptırır.
    ç)Çalışana görev verirken, çalışanın sağlık ve güvenlik yönünden işe uygunluğunu gözönüne alır.
    d)Yeterli bilgi ve talimat verilenler dışında ki çalışanların hayati ve özel tehlike bulunan yerlere girmemesi için gerekli tedbirleri alır." hükmü düzenlenmiştir.
    Aynı Kanun’un 5. maddesinde de risklerden korunma ilkeleri düzenlenmiştir. Buna göre maddede, "İşverenin yükümlülüklerinin yerine getirilmesinde aşağıdaki ilkeler göz önünde bulundurulur:
    a)Risklerden kaçınmak,
    b)Kaçınılması mümkün olmayan riskleri analiz etmek,
    c)Risklerle kaynağında mücadele etmek,
    ç)İşin kişilere uygun hale getirilmesi için iş yerlerinin tasarımı ile iş ekipmanı, çalışma şekli ve üretim metotlarının seçiminde özen göstermek, özellikle tekdüze çalışma ve üretim temposunun sağlık ve güvenliğe olumsuz etkilerini önlemek, önlenemiyor ise en aza indirmek,
    d)Teknik gelişmelere uyum sağlamak,
    e)Tehlikeli olanı, tehlikesiz veya daha az tehlikeli olanla değiştirmek,
    f)Teknoloji, iş organizasyonu çalışma şartları, sosyal ilişkiler ve çalışma ortamı ile ilgili faktörlerin etkilerini kapsayan tutarlı ve genel bir önleme politikası geliştirmek,
    g)Toplu korunma tedbirlerine, kişisel korunma tedbirlerine öncelik vermek,
    ğ)Çalışanlara uygun talimatlar vermek." hükmü yer almaktadır.
    Görüldüğü üzere, işverenin çalışanlarla ilgili sağlık ve güvenliği sağlama yükümünün genel çerçevesi, 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun 4. maddesinde çizilmiştir. Bu çerçevede işverenin, “çalışanların işle ilgili sağlık ve güvenliğini sağlamakla yükümlü” olduğu belirtildikten sonra, yapacağı ve uymakla yükümlü bulunacağı birtakım esaslara yer verilmiştir. Bunun gibi 5. maddede, işverenin anılan yükümlülükle gerçekleştireceği korunma sırasında uyacağı ilkeler belirlenmiştir. 10. maddede ise, işyerinde sağlık ve güvenlik sağlanırken, işverenin yapacağı risk değerlendirmesi çalışmasında dikkate almakla yükümlü bulunduğu hususlar belirlenmiştir (Prof. Dr. Tankut Centel, İşverenin İşyerinde Sağlık ve Güvenliği Sağlama Yükümü, Çimento Endüstrisi İşverenleri Sendikası, cilt: 27 sayı: 3 Mayıs 2013).
    Anılan düzenlemeler uyarınca davanın yasal dayanağı, 4857 sayılı İş Kanunu"nun 77’nci maddesidir.
    Yukarıda da belirtildiği üzere, 4857 sayılı Kanun"un 77. maddesi uyarınca, işverenler iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmak, işçiler de iş sağlığı ve güvenliği konusunda alınan her türlü önleme uymakla yükümlüdürler. İşverenler alınan iş sağlığı ve güvenliği önlemlerine uyulup uyulmadığını denetlemek, işçileri karşı karşıya bulundukları mesleki riskler, alınması gerekli tedbirler, yasal hak ve sorumluluklar konusunda bilgilendirmek ve gerekli iş sağlığı ve güvenliği eğitimini vermek zorundadırlar. Anılan madde ile, işverenlere, işçi sağlığı ve iş güvenliği kavramından kapsamlı olarak, her türlü önlemi almak yanında, bir anlamda objektif özen yükümlülüğü de öngörülmektedir. Bu itibarla işverenin, mevzuatın kendisine yüklediği tedbirleri, işçinin tecrübeli oluşu veya dikkatli çalıştığı takdirde gerekmeyeceği gibi bir düşünce ile almaktan sarfınazar etmesi kabul edilemez.
    Diğer taraftan, işçilerin beden ve ruh sağlığının korunmasında önemli olan yön, iş güvenliği tedbirlerinin alınmasının hakkaniyet ölçüleri içinde işverenlerden istenip istenemeyeceği değil, aklın, ilmin, fen ve tekniğin, tedbirlerin alınmasını gerekli görüp görmediği hususlarıdır. Bu itibarla işverenler, mevzuatın kendisine yüklediği tedbirleri, işçilerin tecrübeli oluşu veya dikkatli çalıştığı taktirde gerekmeyeceği gibi düşünceler ile almaktan çekinemeyeceklerdir. Çalışma hayatında süre gelen kötü alışkanlık ve geleneklerin varlığı da, işverenlerin önlem alma ödevini etkilemez. İşverenler, çalıştırdığı sigortalıların bedeni ve ruh bütünlüğünü korumak için yararlı her önlemi, amaca uygun biçimde almak, uygulamak ve uygulatmakla yükümlüdürler
    Tazminat davalarının özelliği gereği İş Kanunu"nun 77. maddesinin öngördüğü koşullar gözönünde tutularak ve özellikle zararlandırıcı olayın niteliğine göre, İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetmeliğinin ilgili maddelerini incelemek suretiyle, işverenin, zararlandırıcı sigorta olayı yönünden alması gerekli önlemlerin neler olduğu, hangi önlemleri aldığı, hangi önlemleri almadığı gibi hususlar ayrıntılı bir biçimde incelenmek suretiyle işveren ve işçi yönünden kusurun aidiyeti ve oranı, olayın meydana gelmesinde üçüncü kişinin eyleminin bulunup bulunmadığı hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek biçimde saptanmalıdır.
    Belirtilmelidir ki, hükme esas alınacak kusur raporlarının da 4857 sayılı İş Kanunu"nun 77. ve işçi sağlığı ve iş güvenliği mevzuatı hükümlerine uygun olarak düzenlenmesi gerekir. 77. maddede anılan düzenleme, işçiyi gözetim ödevi ve insan yaşamının üstün değer olarak korunması gereğinden hareketle; salt mevzuatta öngörülen önlemlerle yetinilmeyip, bilimsel ve

    teknolojik gelişimin ulaştığı aşama uyarınca alınması gereken önlemlerin de işveren tarafından alınmasını zorunlu kılmaktadır. İş kazasının oluşumuna etken kusur oranlarının saptanmasına yönelik incelemede; ihlal edilen mevzuat hükümleri, zararlı sonuçların önlenmesi için koşulların taraflara yüklediği özen ve dikkat yükümüne aykırı davranışın doğurduğu sonuçlar, ayrıntılı olarak irdelenip, kusur aidiyet ve oranları gerekçeleriyle ortaya konulmalıdır.
    Bunun yanında işverenin kusursuz sorumluluk hallerinden birisi olan "kaçınılmazlık" kavramına biraz değinmek de gerekir. Öğretide, yargısal kararlarda ve yasalarda kötü tesadüf, fevkalade hal, umulmayan durum, tesadüfi olay olarak da adlandırılan kaçınılmazlık, hukuksal ve teknik anlamda “fennen önlenmesi olanaksız” başka bir anlatımla işverence mevzuatın öngördüğü tüm önlemler alınmış olunsa bile önlenemeyecek olan durumları ifade eder. Kaçınılmazlığın unsurları, 1-İrade dışında meydana gelen olay, 2-Davranış kuralının veya sözleşme borcunun ihlali, 3-İlliyet bağının bulunması, 4-Olayın önlenemezliği hususlarıdır. Bu unsurlardan özellikle sonuncusu olan olayın önlenemezliği hususunu biraz açmak gerekirse; buradaki önlenemezliğin olayla ilgisi yoktur. Önlenemezlik unsuru, tamamen davranış normu ve borca aykırılıkla ilgili olup alınabilinecek tüm tedbirler alınmış olunsa dahi bir davranış normunun veya sözleşmeden doğan bir borcun ihlalinin ifadesidir. Yani olay önlenemez olmasına rağmen bir davranış kuralına yada sözleşmeden doğan borca aykırılık önlenebiliyorsa artık kaçınılmazlıktan söz etme imkanı yoktur. Bilimsel ve teknolojik gelişmeler önlenemez olaylara karşın bir davranış kuralını ve borca aykırılığı önleme olanağını sağlamaktadır. Örneğin; bir inşaat işçisinin üzerinde çalışacağı tabiyeyi hazınlamak için duvara beton çivisi çakarken çivinin başının kırılıp gözüne kaçması olayında çivinin kırılması irade dışı ve önlenemez bir olay olmakla birlikte kırılan bu çivinin işçinin gözüne kaçması önlenemez bir olay değildir. Zira çalışma esnasında gözlük kullanılarak bu neticenin önüne geçilebilinir. O halde böylesi bir durumda olayın önlenemezliğinden bahisle kaçınılmazlıktan bahsetme imkanı yoktur.
    Somut olayda; 02.01.2012 tarihindeki kazaya dair yapılan gerek idari gerekse adli soruşturmalar sonrasında, patlamanın nedeni tam olarak ortaya konulamamakla birlikte, hükme esas alınan 14.06.2013 tarihli bilirkişi raporunda da değinildiği üzere, patlamaya dair en güçlü düşünce olarak 2.Dünya Savaşı yıllarında imal edilmiş ve döneminin şartları gereği ham madde sıkıntısı nedeniyle ısı duyarlılığı TNT"ye göre daha az olan patlayıcıların ayıklanan mühimmatlarda kullanılması ihtimali belirtilmiştir. Bu ihtimal askeri makamlarca yürütülen tahkikatlarda da benzer şekilde ortaya konulmuş, yine bu makamlarca alınan raporlarda düşük yada orta seviyede ihtimal olarak belirtilmekle birlikte başkaca etkenlerin de bu patlamaya neden olabileceği ayrıca değerlendirilmiştir. Hükme esas alınan raporda ise; gerek adli soruşturma, gerekse idari tahkikat neticesinde ortaya çıkan durumlar yeterince incelenip irdelenmeden, işverenin bu patlamada hiçbir kusurunun olmadığı, alınması gereken tüm tedbirleri aldığı neticesine varılmıştır. Fakat bu değerlendirme yerinde değildir. Zira yukarıda dosya kapsamı özetinde de değinildiği üzere, yapılan idari tahkikat neticesinde benzer olayların önlenmesi için alınması gereken tedbirler olarak; atölye içerisinde sadece işlem görecek mühimmatın bulundurulması, işlem sırası gelmeyen mühimmatın ise atölye dışında kalmasını sağlayacak, etrafı süre ile çevrilmiş geçici depolama ünitesinin oluşturulması, atölyelerin günlük kapasitelerinin yeniden hesaplanması, gözetim ve kontrol faaliyetlerinin daha etkin yapılabilmesi için ihtiyacı karşılayabilecek kapasitede TNT tahliye atölyesi inşası, vardiyalı çalışma sisteminin kaldırılması, kumanda odalarının bir patlama halinde patlamadan etkinlenmeyecek güvenli uzaklıkta olması, mühimmatın sisteme yüklenmesi sonrasında atölyede personel bulundurulmaması gibi hususların belirtilmesi karşısında hükme esas alınan
    kusur raporunda tüm önlemlerin alındığı değerlendirmesinin yapılması doğru değildir. Ayrıca somut olaya dair belirtilmesi gereken diğer bir hususda; işverinin kusur durumu incelenirken sadece patlamaya göre değil, patlamanın bu kadar ağır neticeler doğurmasında işverenin önlem eksikliği veya ihmalinin bulunup bulunmadığının da göz önüne alınması gerekliliğidir. Kaldı ki; patlama olayında da 2.Dünya Savaşından kalan mühimmatlarda dönemin zor şartlarına göre standart dışı malzeme kullanılmış olunması ihtimalinin işverence öngörülüp önlemi alınamayacak bir ihtimal olduğunu düşünmekte doğru bir yakmaşım değildir. Tüm bu açıklamalar sonrasında 14.06.2013 tarihli kusur raporunun hükme esas alınabilecek yeterlilikte olmadığı açıktır.
    Bunun yanında kusur bilirkişisinin eksik inceleme ve hatalı değerlendirme neticesinde verdiği raporda davalı işverenliğin hiç kusurunun bulunmadığı tespitinin Mahkemece kaçınılmazlık olarak değerlendirilmesi de doğru değildir. Zira kaçınılmazlık fennen önlenmesi olanaksız durumlar için ifade edilen bir kavramdır. Kaçınılmazlığın en önemli unsurlarından birisi de olayın önlenemezliğidir. Yukarıda da açıklandığı üzere önlenemezlik olaya ilişkin değil neticeye ilişkin bir durumdur. Yani somut olayda patlama önlenemez bir olay olarak kabul edilse bile(ki önlenemez bir olay değildir) bu patlama neticesinde çalışanların zarar görmemesi önlenebilir bir olaydır. Buna göre de somut olayda kaçınılmazlığın var olduğunun kabulü doğru değildir.
    Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin yetersiz nitelikteki kusur raporuna ve hatalı değerlendirmeye dayalı olarak neticeye varılması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
    Yapılması gereken iş; 02.01.2012 tarihli olaya ilişkin kimya yada patlayıcılar korusunda uzman bilirkişi heyetine adli ve idari soruşturmalar sonunda ortaya çıkan sonuçları ve diğer tüm delilleri birlikte dikkate alacak şekilde olayı yeniden inceletip tüm delilleri bir arada gözeterek maddi ve manevi tazminat davaları bakımından neticeye varmaktan ibarettir.
    O halde taraf vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
    SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, Bozma nedenine göre tarafların sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 16.02.2015 gününde oy birliğiyle karar verildi.



    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi