21. Hukuk Dairesi 2014/23286 E. , 2015/2550 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk İş Mahkemesi
Davacı, iş kazası sonucu ölümünden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme bozmaya uyarak ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalılardan ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
Dava; 16.01.2008 tarihindeki iş kazasında yaşamını yitiren sigortalının hak sahiplerinin maddi ve manevi zararlarının karşılanması istemlerine ilişkindir.
Mahkemece, davalı ... ile ilgili davadan feragat nedeniyle esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına, davalı Belediyeye yönelik davanın kısmen kabulü ile; ... için 43.480,25 TL destekten yoksun kalma tazminatı ve 3000 TLmanevi tazminatın , ... için 39.589,23 TL destekten yoksun kalma tazminatı ve 3000 tl manevi tazminatın, ... için 16100,11 TL destekten yoksun kalma tazminatı ve 3000 TL manevi tazminatın, 16/01/2008 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı Belediyeden alınarak velayeten davacı ...’na verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,11.205,69 TL destekten yoksun kalma tazminatın ve 3000 TL manevi tazminatın 16/01/2008 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı Belediyeden alınarak davacı ..."na’a verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, 94.815,35 TL destekten yoksun kalma tazminatın ve 7500 TL manevi tazminatın 16/01/2008 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı Belediyeden alınarak davacı .....’na verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,16.100,11 TL destekten yoksun kalma tazminatın ve 5000 TL manevi tazminatın 16/01/2008 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı Belediyeden alınarak davacı ......’na verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,Ölenin kardeşleri olan diğer davacılar ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ... için ayrı ayrı 1500 TL manevi tazminatın 16/01/2008 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı Belediyeden alınarak davacılar ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ..."e verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, karar verilmiştir.
Dosya kapsamındaki kayıt ve belgelerden, davacılar yakını Ahmet Beyazıtoğlu"nun uğradığı silahlı saldırı sonucunda yaşamını yitirdiği, bu zararlandırıcı olayın ... tarafından iş kazası olarak kabul edilip hak sahiplerine iş kazası kolundan tahsisin olduğu, hükme esas alınan 06.01.2014 tarihli kusur raporunda yargılama konusu olayda %50 oranında davalı ..."un, %40 oranında davalı Belediye"nin ve %10 davacılar yakınının
- kusurlu olduğunun açıklandığı, davalı Belediye"nin kusurlu eylemleri olarak özetle; Belediyenin işçilerini yeterince denetlemediği, işçilerine iş sağlığı ve güvenliği eğitimi vermediği, iş yerinde otorite kuramadığı, işçilerine güvenli bir çalışma ortamı sağlayamadığı, işçileri etik kurallar ve psikososyal konularda eğitmediği ve işi işçilerin inisiyatifine terkettiği hususlarının belirtildiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, insan yaşamının kutsallığı çevresinde işverenin, işyerinde işçilerin sağlığını ve iş güvenliğini sağlamak için gerekli olanı yapmak ve bu husustaki şartları sağlamak ve araçları noksansız bulundurmakla yükümlü olduğu 4857 sayılı İş Kanunu"nun 77. maddesinin açık buyruğu iken, 4857 sayılı Kanun"un 77. ve devamı bir kısım maddeleri 30.06.2012 tarih ve 28339 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu"nun 37. maddesiyle, 01.01.2013 tarihinde yürürlüğe girmek üzere yürürlükten kaldırılmış olup, 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, işverenin sağlık ve güvenlik önlemlerini alma yükümünü daha ayrıntılı bir biçimde düzenlemiştir.
Buna göre, 6331 sayılı Kanun’un "İşverenin Genel Yükümlülüğü" kenar başlıklı 4. maddesinde:
"İşveren, çalışanların işle ilgili sağlık ve güvenliğini sağlamakla yükümlü olup bu çerçevede;
a)Mesleki risklerin önlenmesi, eğitim ve bilgi verilmesi dahil her türlü tedbirin alınması, organizasyonun yapılması, gerekli araç ve gereçlerin sağlanması, sağlık ve güvenlik tedbirlerinin değişen şartlara uygun hale getirilmesi ve mevcut durumun iyileştirilmesi için çalışmalar yapar.
b)İş yerinde alınan iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerine uyulup uyulmadığını izler, denetler ve uygunsuzlukların giderilmesini sağlar.
c)Risk değerlendirmesi yapar ve yaptırır.
ç)Çalışana görev verirken, çalışanın sağlık ve güvenlik yönünden işe uygunluğunu gözönüne alır.
d)Yeterli bilgi ve talimat verilenler dışında ki çalışanların hayati ve özel tehlike bulunan yerlere girmemesi için gerekli tedbirleri alır." hükmü düzenlenmiştir.
Aynı Kanun’un 5. maddesinde de risklerden korunma ilkeleri düzenlenmiştir. Buna göre maddede, "İşverenin yükümlülüklerinin yerine getirilmesinde aşağıdaki ilkeler göz önünde bulundurulur:
a)Risklerden kaçınmak,
b)Kaçınılması mümkün olmayan riskleri analiz etmek,
c)Risklerle kaynağında mücadele etmek,
ç)İşin kişilere uygun hale getirilmesi için iş yerlerinin tasarımı ile iş ekipmanı, çalışma şekli ve üretim metotlarının seçiminde özen göstermek, özellikle tekdüze çalışma ve üretim temposunun sağlık ve güvenliğe olumsuz etkilerini önlemek, önlenemiyor ise en aza indirmek,
d)Teknik gelişmelere uyum sağlamak,
e)Tehlikeli olanı, tehlikesiz veya daha az tehlikeli olanla değiştirmek,
f)Teknoloji, iş organizasyonu çalışma şartları, sosyal ilişkiler ve çalışma ortamı ile ilgili faktörlerin etkilerini kapsayan tutarlı ve genel bir önleme politikası geliştirmek,
g)Toplu korunma tedbirlerine, kişisel korunma tedbirlerine öncelik vermek,
ğ)Çalışanlara uygun talimatlar vermek." hükmü yer almaktadır.
Görüldüğü üzere, işverenin çalışanlarla ilgili sağlık ve güvenliği sağlama yükümünün genel çerçevesi, 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun 4. maddesinde çizilmiştir. Bu çerçevede işverenin, “çalışanların işle ilgili sağlık ve güvenliğini sağlamakla yükümlü” olduğu belirtildikten sonra, yapacağı ve uymakla yükümlü bulunacağı birtakım esaslara yer verilmiştir. Bunun gibi 5. maddede, işverenin anılan yükümlülükle gerçekleştireceği korunma sırasında uyacağı ilkeler belirlenmiştir. 10. maddede ise, işyerinde sağlık ve güvenlik
- sağlanırken, işverenin yapacağı risk değerlendirmesi çalışmasında dikkate almakla yükümlü bulunduğu hususlar belirlenmiştir (Prof. Dr. Tankut Centel, İşverenin İşyerinde Sağlık ve Güvenliği Sağlama Yükümü, Çimento Endüstrisi İşverenleri Sendikası, cilt: 27 sayı: 3 Mayıs 2013).
Anılan düzenlemeler uyarınca davanın yasal dayanağı, 4857 sayılı İş Kanunu"nun 77’nci maddesidir.
Yukarıda da belirtildiği üzere, 4857 sayılı Kanun"un 77. maddesi uyarınca, işverenler iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmak, işçiler de iş sağlığı ve güvenliği konusunda alınan her türlü önleme uymakla yükümlüdürler. İşverenler alınan iş sağlığı ve güvenliği önlemlerine uyulup uyulmadığını denetlemek, işçileri karşı karşıya bulundukları mesleki riskler, alınması gerekli tedbirler, yasal hak ve sorumluluklar konusunda bilgilendirmek ve gerekli iş sağlığı ve güvenliği eğitimini vermek zorundadırlar. Anılan madde ile, işverenlere, işçi sağlığı ve iş güvenliği kavramından kapsamlı olarak, her türlü önlemi almak yanında, bir anlamda objektif özen yükümlülüğü de öngörülmektedir. Bu itibarla işverenin, mevzuatın kendisine yüklediği tedbirleri, işçinin tecrübeli oluşu veya dikkatli çalıştığı takdirde gerekmeyeceği gibi bir düşünce ile almaktan sarfınazar etmesi kabul edilemez.
Diğer taraftan, işçilerin beden ve ruh sağlığının korunmasında önemli olan yön, iş güvenliği tedbirlerinin alınmasının hakkaniyet ölçüleri içinde işverenlerden istenip istenemeyeceği değil, aklın, ilmin, fen ve tekniğin, tedbirlerin alınmasını gerekli görüp görmediği hususlarıdır. Bu itibarla işverenler, mevzuatın kendisine yüklediği tedbirleri, işçilerin tecrübeli oluşu veya dikkatli çalıştığı taktirde gerekmeyeceği gibi düşünceler ile almaktan çekinemeyeceklerdir. Çalışma hayatında süre gelen kötü alışkanlık ve geleneklerin varlığı da, işverenlerin önlem alma ödevini etkilemez. İşverenler, çalıştırdığı sigortalıların bedeni ve ruh bütünlüğünü korumak için yararlı her önlemi, amaca uygun biçimde almak, uygulamak ve uygulatmakla yükümlüdürler
Tazminat davalarının özelliği gereği İş Kanunu"nun 77. maddesinin öngördüğü koşullar göz önünde tutularak ve özellikle zararlandırıcı olayın niteliğine göre, İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetmeliğinin ilgili maddelerini incelemek suretiyle, işverenin, zararlandırıcı sigorta olayı yönünden alması gerekli önlemlerin neler olduğu, hangi önlemleri aldığı, hangi önlemleri almadığı gibi hususlar ayrıntılı bir biçimde incelenmek suretiyle işveren ve işçi yönünden kusurun aidiyeti ve oranı, olayın meydana gelmesinde üçüncü kişinin eyleminin bulunup bulunmadığı hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek biçimde saptanmalıdır.
Belirtilmelidir ki, hükme esas alınacak kusur raporlarının da 4857 sayılı İş Kanunu"nun 77. ve işçi sağlığı ve iş güvenliği mevzuatı hükümlerine uygun olarak düzenlenmesi gerekir. 77. maddede anılan düzenleme, işçiyi gözetim ödevi ve insan yaşamının üstün değer olarak korunması gereğinden hareketle; salt mevzuatta öngörülen önlemlerle yetinilmeyip, bilimsel ve teknolojik gelişimin ulaştığı aşama uyarınca alınması gereken önlemlerin de işveren tarafından alınmasını zorunlu kılmaktadır. İş kazasının oluşumuna etken kusur oranlarının saptanmasına yönelik incelemede; ihlal edilen mevzuat hükümleri, zararlı sonuçların önlenmesi için koşulların taraflara yüklediği özen ve dikkat yükümüne aykırı davranışın doğurduğu sonuçlar, ayrıntılı olarak irdelenip, kusur aidiyet ve oranları gerekçeleriyle ortaya konulmalıdır.
Somut olayda; davacılar yakınının ölümü ile neticelenen zararlandırıcı olay kasten adam öldürme hadisesi olup, ceza yargılaması neticesinde ortaya çıkan maddi hakikatler çerçevesinde bu öldürme hadisesinde taraflar arasında önceye dayalı bir husumetin etkili olduğu açıktır. Bilirkişi heyetince yukarıda özetlenen gerekçeler ile davalı işveren Belediyeye %40 oranında kusur atfedilmişse de kusur raporunda belirtilen gerekçelerin bir kısmının somut olaya uygun düşmemesi nedeniyle davalı Belediye için belirlenen bu kusur oranının fazla olduğu ortadadır. Zira zararlandırıcı olayın oluş şekli gözetildiğinde işverenin
- işçilerine iş sağlığı ve güvenliği eğitimi vermemesinin, işçileri etik kurallar ve psikososyal konularda eğitmemesinin ve işi işçilerin inisiyatifine terk etmesi gibi davalı Belediyeye atfedilen eylemlerin meydana gelen neticeye etkili olduğunun kabulü doğru bir değerlendirme değildir. Hal böyle olunca 06.01.2014 tarihli kusur raporunun hükme esas alınabilecek bir rapor değildir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin yetersiz nitelikteki kusur raporuna dayalı olarak neticeye varılması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
Yapılması gereken iş; 16.01.2008 tarihli olayı yine iş güvenlik uzmanlarından oluşan bir heyete yeniden inceletip tüm delilleri bir arada gözeterek maddi ve manevi tazminat davaları bakımından neticeye varmaktan ibarettir.
O halde davalı Belediye vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
Bunun yanında Mahkemenin kabul ve uygulaması bakımından, davalıdan mükerrer tahsile neden olmamak için davacı hak sahiplerine anılan iş kazası nedeniyle iş kazası sigorta kolundan bağlanan gelirlerin miktarlarının öğrenilip bunların rücuya tabi kısımlarının hesaplanan zararlardan tenzil edilmeden maddi tazminat davaları bakımından neticeye varılması da doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, Bozma nedenine göre davalı Belediye"nin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, temyiz harcının istek halinde davalılardan ..."ne iadesine, 16.02.2015 gününde oy birliğiyle karar verildi.