
Esas No: 2014/1591
Karar No: 2015/2723
Karar Tarihi: 17.02.2015
Yargıtay 21. Hukuk Dairesi 2014/1591 Esas 2015/2723 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Davacı, emeklilik işleminin ve emeklilik aylığının kesilmesine yönelik işlemin iptaline karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
K A R A R
Dava; davacının yaşlılık aylığının kesilmesine ilişkin Kurum işlemin iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden; davacının 27/09/1995-28/01/2000 tarihleri arasında zorunlu, 28/01/2000-30/06/2000, 01/08/2000-30/05/2001 ve 01/07/2001-30/11/2001 tarihleri arasında isteğe bağlı 1479 sayılı Yasa kapsamında sigortalı çalışmasının bulunduğu, 01/07/1980 tarihinden itibaren de çeşitli tarihlerde 506 sayılı Yasa kapsamında çalışmasının bulunduğu, dosya kapsamından hangi tarihte bağlandığı anlaşılamasa da davacıya 2009 yılında 506 sayılı Yasa uyarınca yaşlılık aylığı bağlandığı, davacının 10/08/2004 tarihinden itibaren .... ortağı olduğunun anlaşılması üzerine davalı Kurumca davacının 02/09/2004-06/08/2014 tarihleri arasında 1479 sayılı Yasa (5510 sayılı Yasa 4/b maddesi) uyarınca tescil edilip, 01/10/2004-20/12/2004, 15/03/2005-30/09/2005 ve 01/10/2005-17/03/2009 tarihleri arasında 506 sayılı Yasa (5510 sayılı Yasa 4/a maddesi) kapsamındaki sigortalılığının iptal edilerek, bağlanan yaşlılık aylığının kesildiği ve davacıya ödenen aylıkların iadesinin talep edildiği anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlık, 506 sayılı Yasa (5510 sayılı Yasanın 4/a maddesi) ile 1479 sayılı Yasa (5510 sayılı Yasanın 4/b maddesi) kapsamındaki sigortalılığın çakışması halinde hangisine öncelik verileceği noktasında toplanmaktadır.
Davanın yasal dayanağını oluşturan, 22.03.1985 tarihinde yürürlüğe giren 1479 sayılı Yasa’nın 3165 sayılı Yasa ile değişik 24. maddesinin 1/d bendine göre; “Kanunla ve kanunların verdiği yetkiye dayanılarak kurulu sosyal güvenlik kuruluşları kapsamı dışında kalan ve herhangi bir işverene hizmet akdi ile bağlı olmaksızın kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan; Limited şirketlerin ortakları bu Kanuna göre sigortalı sayılır.” Aynı Yasa’nın 25/c bendine göre ise, “Bu Kanuna tabi sigortalılık, Şirketlerle ilgisi kalmayanların,
-çalışmalarına son verdikleri veya ilgilerinin kesildiği tarihten itibaren sona erer. 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Yasa’nın 5754 sayılı Yasa ile değişik 4/b-3. maddesine göre, “bu Yasanın kısa ve uzun vadeli sigorta kolları uygulaması bakımından; Köy ve mahalle muhtarları ile hizmet akdine bağlı olmaksızın kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan ise; Anonim şirketlerin yönetim kurulu üyesi olan ortakları, sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlerin komandite ortakları, diğer şirket ve donatma iştiraklerinin ise tüm ortakları, sigortalı sayılırlar. Aynı Yasa’nın 9/b-3. maddesine göre, “Kısa ve uzun vadeli sigorta kolları bakımından sigortalılık; 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamındaki sigortalıların; 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (3) numaralı alt bendi kapsamına girenlerden, şahıs şirketlerinden kolektif, adi komandit şirketlerin komandite ve komanditer ortakları ve donatma iştiraki ortaklarının vergi mükellefiyetlerinin sona erdiği tarihten, sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlerin komandite ortaklarının, şirketin ticaret sicil memurluğundan kaydının silindiği tarihten, limited şirket ortaklarından hisselerinin tamamını devreden sigortalıların, hisse devrinin yapılmasına ortaklar kurulunca karar verildiği tarihten, anonim şirketlerin yönetim kurulu üyesi olan ortaklarının yönetim kurulu üyeliklerinin sona erdiği tarihten, iflas veya tasfiye durumu ile münfesih duruma düşen şirketler için ortağın talep etmesi halinde, mahkeme kararı ile iflasın, tasfiyenin açılmasına, ortaklar kurulu kararı ile tasfiyenin başlamasına veya şirketin münfesih duruma düşmesine karar verildiği, ortakların talepte bulunmaması halinde, mahkemece iflasın kapatılmasına karar verildiği, tasfiyesi sonuçlanan şirketlerin ortaklıklarının ise tasfiye kurulu kararının Ticaret Sicili Memurluğunca tescil edildiği tarihten itibaren sona erer.”
"Çakışan sigortalılık sorununu" gerek 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu ve gerekse 1479 Sayılı Bağ-Kur Kanunu birbirlerine paralel düzenlemeler ile bir sigortalının aynı anda birden fazla sosyal güvenlik kurumuna tabi olmasını yasaklayıp sigortalının önceden başlayıp devam eden sigortalılığına geçerlik tanıyarak çözüme ulaştırmaya çalışmışlardır. Yasa sistemimize göre; bir kimsenin 506 sayılı Yasa kapsamına girebilmesi için hizmet akdine tabi bir işte çalışması yanında başka bir sosyal güvenlik kurumu kapsamında bulunmaması gerekir. Anılan Yasa"nın 3. maddesinin I. ( F ) bendinde "Kanunla kurulu emekli sandıklarına aidat ödemekte olanların" ( K ) bendinde ise "Herhangi bir işverene hizmet akdiyle bağlı olmaksızın kendi nam ve hesabına çalışanların" sigortalı sayılmayacağı belirtilmiştir. Aynı şekilde 1479 Sayılı Bağ-Kur Kanunu"nun 24. maddesinin I. ve II. Fıkralarında da bir kimsenin 1479 sayılı Yasa kapsamına girebilmesi için kendi adına bağımsız çalışıp kazanç sağlaması yanında başkaca sosyal güvenlik kurumu kapsamında bulunmaması koşulu getirilmiştir. Bütün bu açıklamalardan anlaşılacağı üzere, sosyal güvenlik sistemimizde çifte sigortalılık mümkün olmayıp önceden başlayıp devam ede gelen sigortalılığa geçerlik tanınmaktadır (03.10.2001 gün ve E: 2001/21-627, K: 2001/659 Sayılı Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararı).
Aynı şekilde; 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Yasa"nın 53/1 maddesinde; “Sigortalının, 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a), (b) ve (c) bentlerinde yer alan sigortalılık hallerinden birden fazlasına aynı anda tâbi olmasını gerektirecek şekilde çalışması halinde; öncelikle (c) bendi kapsamında, (c) bendi kapsamında çalışması yoksa ilk önce başlayan sigortalılık ilişkisi esas alınarak sigortalı sayılacağı” bildirilmiştir. 03.02.2011 tarihli 6111 Sayılı Yasanın 33 maddesi ile değiştirilen ve 01.03.2011 tarihinde yürürlüğe giren 5510 Sayılı Yasa"nın sigortalılık hallerinin birleşmesi başlıklı 53/1 maddesinde ise “Sigortalının, 4. maddenin birinci fıkrasının (a), (b) ve (c) bentlerinde yer alan sigortalılık hallerinden birden fazlasına aynı anda tabi olmasını gerektirecek şekilde çakışması halinde,
-öncelikle aynı maddenin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında, (a) ve (b) bentlerinde yer alan sigortalılık statülerine tabi olacak şekilde Kanun kapsamına girmesi halinde ise aynı maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı sayılacağı” belirtilmiş ve aynı yasanın Geçici 33 maddesinde ise "Kanun"un 53 üncü maddesinin birinci fıkrasında bu maddenin yürürlük tarihi itibarıyla yapılan değişiklikler, bu değişikliklerin yürürlüğe girdiği tarihten öncesi için uygulanmaz ” hükmü getirilmiştir.
Somut olayda, 10/08/2004 tarihinden itibaren limited şirket ortağı olan davacının 13/03/2004-01/09/2004 tarihleri arasındaki 506 sayılı Yasa"ya tabi çalışmasından sonra 02/09/2004 tarihinden itibaren 1479 sayılı Yasa kapsamında Esnaf Bağ-Kur sigortalısı olarak tescil eden Kurum işleminin yerinde olduğu göz ardı edilerek sonuca gidilmesi isabetsiz olmuştur.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 17/02/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.