3. Hukuk Dairesi 2016/22722 E. , 2018/8876 K.
"İçtihat Metni"..........
Taraflar arasındaki tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, davalıya ait trafodaki arıza nedeni ile 19/08/2014 tarihinde yangın çıktığını, asma, nar, erik, elma, kayısı, incir, badem, fıstık, ayva ürünlerinin ,meşe ağacının zarar gördüğünü ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı olmak üzere 5.000.00.-TL nin olay tarihinden yasal faizi ile tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davacı, 22/03/2016 tarihli ıslah dilekçesi ile talep sonucunu 32.611.50.- TL ye yükseltmiştir .
Davalı, bakım onarım hizmetinin ihale edildiğini, yangının değişik nedenlerden çıkmış olabileceğini belirterek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, davanın kabulüne, 32.611.50.- TL nin olay tarihinden yasal faizi ile tahsiline karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1)Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalı vekilinin sair temyiz itirazları yerinde değildir.
2)Zarar, malvarlığında meydana gelen bir azalmayı yani eksilmeyi ifade eder. Bu eksilme, mal varlığının zarar verici eylemin işlenmesi sonucu içine düştüğü durum ile bu eylem olmasa idi mal varlığının bulunacak olduğu durum arasındaki farktan ibarettir. Nitekim tazminatın amacı da, mal varlığındaki eksilmenin giderilmesi ve onun eski duruma getirilmesinin sağlanmasıdır. Bir başka ifadeyle, tazminat miktarı hiçbir zaman gerçek zararı aşmamalıdır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 8.12.1965 günlü ve 4/219 E. 448 K. sayılı ilamında da belirtildiği gibi, meyveli ağaçların kesilmesinden veya bunların hayatiyetine son verilmesinden doğan zararın ne şekilde hesap edileceği konusunda Borçlar Kanununda bir hüküm bulunmamaktadır. Bu durumda hayatın olağan akışı içerisinde oluşan hukuk kurallarının olaya uygulanması suretiyle adalete uygun bir sonuca ulaşmak gerekir. Meyveli ağaçların yaşamına son verilmesinden doğan zararın, bunların kaim değerinin tespiti suretiyle takdiri gerektiği kökleşen Yargıtay içtihatlarıyla belli olmuştur. Bir ağacın kaim değerini bulmak için uygulanması gereken yöntem ise, ağaçların bulunduğu yerin ağaçlı değeri ile ağaçsız değeri arasındaki farkın tespiti ile bu farkın o yerde bulunan ağaç sayısına bölünmesi suretiyle gerçeğe en yakın zararın belirlenmesidir.
....
Hükme esas alınan bilirkişi raporunda ise; yukarıda açıklanan yöntem uygulanmadan, zarar gören ağaçların adet olarak değeri esas alınarak hesaplama yapılmıştır.Rapor, bu haliyle hüküm vermeye yeterli değildir.
O halde mahkemece; yukarıda açıklandığı şekilde bilirkişi raporu alınıp sonucuna göre karar vermek gerekirken, zarar kapsamının belirlenmesinde gerçek zarar ilkesine uygun olmayan hesaba dayalı bilirkişi raporu esas alınarak karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.
3)Öte yandan dosya arasında bulunan delil tespiti dosyasına sunulan bilirkişi raporuna göre; yangın sebebiyle uğranılan zararın miktarı 30.900.79.-TL olarak hesaplanmış; yargılama sırasında alınan ziraat bilirkişi raporunda ise, toplam zararın 32.611.50 .-TL olduğu tespit edilmiştir. İki rapor birbiri ile çelişkili olup; mahkemece, 3 kişilik konusunda uzman bilirkişi kurulundan yeniden yukarıda açıklandığı şekilde rapor alınarak zarar miktarı belirlenmesi gerekirken; eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması da doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
4)Elektrik hatlarının bakım ve onarımının düzenli olarak yapılmaması yanında kaçak elektrik kullanımının sürekli artması nedeniyle elektrik hatlarına fazla yüklenilmesi, ürün sahibi kişilerin de olası yangın olaylarına karşı gerekli önlemleri almamaları sonucu yaz aylarında bu şekilde çok sayıda yangın çıkmaktadır. Davalının da kamu hizmeti gören bir kurum olduğu gözetilerek, Borçlar Yasası’nın 43/1. maddesi (TBK m.51) gereğince belirlenen zarardan hal ve mevkiin icabına ve hatanın ağırlığına göre uygun tutarda hakkaniyet indirimi yapılması gerekir. Mahkemece, bu yön göz ardı edilerek hüküm kurulması da doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ:Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davalı tarafın sair temyiz itirazlarının reddine, ikinci, üçüncü ve dördüncü bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince davalı yararına BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 24/09/2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
.......