1. Hukuk Dairesi 2015/16260 E. , 2018/15618 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil-tenkis davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davacılar vekili ile davalı ... tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava; muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmazsa tenkis isteğine ilişkindir.
Davacı, mirasbırakanı ...... ..."ın maliki olduğu 75 parsel sayılı taşınmazdaki payını satış yoluyla, 4 ve 7 parsel sayılı taşınmazlardaki payını ise bağış yoluyla davalılara temlik ettiğini, temliklerin bedelsiz, mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek anılan taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile miras payı oranında adına tesciline olmazsa tenkise karar verilmesini istemişlerdir.
Davalılar, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, miras bırakanının mirasçılardan mal kaçırma kastıyla hareket ettiği gerekçesi ile davanın kabulüne dair verilen karar Dairece “ ... Somut olgular yukarıdaki ilkeyle birlikte değerlendirildiğinde ve davalı ..."nin beyanı gözetildiğinde 75 parsel yönünden 1.4.1974 tarih ½ sayılı İçtihatı Birleştirme Kararı uyarınca,anılan temliki işlemin diğer mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu belirlenmek ve bu olgu mahkemece benimsenmek suretiyle davanın kabulüne karar verilmesi doğrudur. Bir kısım davalıların bu yöne temyiz itirazları yerinde değildir, reddine. .. Diğer temyiz itirazlarına gelince;çekişmeli 4 ve 7 parsel sayılı taşınmazların bağış suretiyle temlik edildiği, geçerli işlemlerden olan bağış bakımından 1.4.1974 tarih, 1/2 sayılı ...... Kararının uygulanamayacağı, Türk Medeni Kanunun 565 ve devamı maddeleri uyarınca tenkis hükümlerinin uygulanması gerekeceği kuşkusuzdur. Bu durumda 4 ve 7 parseller bakımında iptal isteği reddedilerek tenkis isteğinin değerlendirilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir...” gerekçesiyle bozulmuş, bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda mahkemece, tenkis isteğinin kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; mirasbırakan ...... ..."ın 15.10.2000 tarihinde öldüğü, mirasçı olarak geride eşi......ları davacı ... ile dava dışı ......... ile murisin 1991 yılında ölen oğlu ......"in çocukları............"nin yargılama sırasında öldükleri ve mirasçılarının davaya dahil edildikleri, mirasbırakan ...... Kır"ın 75 sayılı parseldeki 3/5 payından 1108/2400 payını kızları olan davalılardan ......"a 11.02.2000 tarihli akitle satış yolu ile; 7 parseldeki ¾ payından 262/400 payını davalı torunu......"a,kalan 38/400 payını da torunu......"ye bağış suretiyle 17.10.1997 tarihinde temlik ettiği ve eşi ......"nin de 7 parseldeki payını aynı akitle davalı torunu......"a bağışladığı; muris ...... ......"nin 10.10.1997 tarihinde 4 sayılı parseldeki 10/12 payını davalı oğlu ... .........e bağışladığı,......"ın 7 sayılı parseldeki payının bir kısmını 03.11.1997 tarihinde ...... oğlu ...... ve......"ın da, edindikleri 7 parseldeki paylarını 03.11.1997 tarihinde......"ye bağış suretiyle temlik ettikleri anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; mirasçılık ve mirasın geçişi mirasbırakanın ölüm tarihinde yürürlükte olan hükümlere göre belirlenir (4722 s. Türk Medeni Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun m. 17). Mirasbırakan 1.1.2002 tarihinden önce ......se 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi hükümlerinin, 01.01.2002 tarihinden sonra ......se 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu"nun ilgili hükümlerinin uygulanması gerekir.
Tenkis (indirim) davası, miras bırakanın saklı payları zedeleyen ölüme bağlı veya sağlar arası kazandırmaların (bağış) yasal sınıra çekilmesini amaçlayan, öncesine etkili, yenilik doğurucu (inşai) davalardandır. Tenkis davasının dinlenebilmesi için öncelikli koşul; mirasbırakanın ölüme bağlı veya sağlar arası bir kazandırma işlemi ile saklı pay sahiplerinin haklarını zedelemiş olmasıdır. Saklı payların zedelendiğinden söz edilmesi ise kazandırma konusu tereke ile kazandırma (temlik ) dışı terekenin tümüyle bilinmesiyle mümkündür. Tereke mirasbırakanın ölüm tarihinde bırakmış olduğu malvarlığı kıymetleri ile iadeye ve tenkise tabi olarak yaptığı kazandırmalardır. Bunlar terekenin aktifini oluşturur. Mirasbırakanın borçları, bakmakla yükümlü olduğu kişilerin 743 sayılı Kanun uygulanacaksa bir aylık 4721 sayılı Kanun uygulanacaksa üç aylık nafakası, terekenin defterinin tutulması, mühürlenmesi, cenaze masrafları gibi giderler de pasifidir. Aktiften belirtilen borçların indirilmesi net terekeyi oluşturur. Tereke bu şekilde tesbit edildikten sonra mirasın açıldığı tarihteki fiyatlara göre değerlendirilmesi yapılarak parasal olarak miktarının tespiti gerekir (TMK m.564). Miras bırakanın TMK"nin 506. maddesinde belirlenen saklı paya tecavüz edip etmediği bulunan bu rakam üzerinden hesaplanır. Tasarruf oranı aşılmış ise tasarrufun niteliğine göre icap ederse kazandırma işleminde, saklı payları zedeleme kastının bulunup bulunmadığı objektif (nesnel) ve sübjektif (öznel) unsurlar dikkate alınarak belirlenmelidir. Zira tasarruf oranını aşan her kazandırmada saklı payları zedeleme kastının varlığından söz edilemez.
Mutlak olarak tenkise tabi tasarruflarda (ölüme bağlı tasarruflar veya TMK"nin 565. maddesinin 1, 2 ve 3 bentlerinde gösterilenler) veya saklı payın ihlal kastının varlığı kesin olarak anlaşılan diğerlerinde özellikle muayyen mal hakkında tenkis uygulanırken TMK"nin 570. maddesindeki sıralamaya dikkat etmek davalı mahfuz hisseli mirasçılardan ise aynı Kanunun 561. maddesinde yer alan mahfuz hisseden fazla olarak alınanla sorumluluk ilkesini gözetmek, dava konusu olup olmadığına bakılmayarak önce ölüme bağlı tasarruflarla davacının saklı payını tamamlamak, sonra sağlar arası tasarrufları dikkate almak gerekir. Bu işlem sırasında dava edilmeyen kişi veya tasarrufların tenkisi gerekeceği sonucu çıkarsa davacının onlardaki hakkını dava etmemesinin davalıyı etkilemeyeceği ve birden çok kişiye yapılan teberru tenkise tabi olursa 563. maddede yer alan, alınanla mütenasip sorumluluk kuralı gözetilmelidir.
Davalıya yapılan tasarrufun tenkisine sıra geldiği takdirde tasarrufun tümünün değeri ile davalıya yapılan fazla teberru arasında kurulan oranda (...... Oranı) tasarrufa konu malın paylaşılmasının mümkün olup olamayacağı (TMK m.564) araştırılmalıdır. Bu araştırma sonunda tasarrufa konu mal sabit tenkis oranında bölünebilirse bu kısımların bağımsız bölüm halinde taraflar adına tesciline karar verilmelidir.
Tasarrufa konu malın sabit tenkis oranında bölünmezliği ortaya çıktığı takdirde sözü geçen 564. maddedeki tercih hakkı gündeme gelecektir. Böyle bir durum ortaya çıkmadan davalının tercih hakkı doğmadan davalının tercihini kullanması söz konusu olamaz. Daha önce bir tercihten söz edilmişse sonuç doğurmaz. O zaman davalıdan tercihi sorulmak ve 11.11.1994 günlü 4/4 sayılı ...... Kararı uyarınca süratle dava konusu olup sabit tenkis oranına göre bölünemeyen malın, karar tarihindeki rayice göre değeri belirlenmeli ve bu değerin sabit tenkis oranıyla çarpımından bulunacak naktin ödetilmesine karar verilmelidir.
Ne var ki, mahkemece yapılan araştırma, uygulama ve alınan raporların hükme yeterli ve elverişli olmadığı, sabit tenkis oranı hesaplanırken net terekenin tespitinde hatalar yapıldığı, mahkemece tercih hakkının kullandırılmasında yanılgılı değerlendirme ile sonuca gidildiği anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca, davaya konu 4, 7 ve 75 parsel sayılı taşınmazların mirasbırakanın ölüm tarihindeki değerleri dikkate alınarak yukarıda açıklanan ilkeler uyarınca denetime elverişli tenkis raporu alınması, sabit tenkis oranının belirlenmesi, davalılara bu aşamada tercih hakkının hatırlatılması, ondan sonra hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme yetinilerek yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.
Davacıların yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine,17.12.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.