20. Hukuk Dairesi 2015/13152 E. , 2017/2196 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tapu iptali tescil davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı ... vekili ve bir kısım davalılar vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
1963 yılında yapılan kadastro sırasında ... köyü 370 parsel sayılı 9160 m2 yüzölçümündeki taşınmaz, T.Evvel 1328 tarih 99 numaralı tapu kaydı nedeniyle tarla niteliği ile davalılar murisi adına tespit edilmiş, davacı Hazine ve Orman Bakanlığı, taşınmazın 6831 sayılı Kanunun 2/B madde uygulamasıyla Hazine adına orman rejimi dışına çıkarıldığını bildirerek, tapu kaydının iptali ve Hazine adına tapuya tescili istemiyle dava açmış, mahkemece davanın kabulüne, dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile 6831 sayılı Kanunun 2/B maddesi uyarınca Hazine adına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm davalılardan ... ve .....vekili tarafından temyiz edilmekle Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 28/02/2005 gün ve 595-1824 sayılı kararı ile onanmış, daha sonra aynı davalılar vekilinin karar düzeltme istemi de Dairenin 08/07/2005 gün ve 6246-9352 sayılı kararı ile reddedildikten sonra, bu kez davalılardan ... vekili Av. ... tarafından 22/06/2015 havale tarihli temyiz dilekçesi ile ilk kararın usulsüz tebliğ edildiği gerekçesiyle temyiz edilmiş, mahkemece 10/06/2015 günlü ek kararla temyiz talebinin reddine karar verilmiş, diğer davalılar vekili Av. ..."de 03/07/2015 tarihli temyiz dilekçesiyle ilanen tebligatın usulüne uygun yapılmadığı iddiasıyla temyiz etmiş, mahkemece 14/07/2015 günlü ek kararla temyiz talebinin reddine karar verilmiş, her iki ek karar da davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, 2/B iddiasına dayalı tapu kaydının iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde 3116 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılıp 1944 yılında kesinleşen orman kadastrosu, 1950 yılında 5653 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılan makiye ayırma işlemi, 21/12/1982 tarihinde ilan edilip kesinleşen 1744 sayılı Kanun 2. madde ve 16/06/1989 tarihinde ilan edilip kesinleşen 3302 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılan aplikasyon ve 2/B madde uygulaması bulunmaktadır.
Mahkemece, 10/06/2015 ve 14/07/2015 günlü ek kararlar ile temyiz süresinin geçirilmesi nedeniyle davalıların temyiz taleplerinin reddine karar verilmişse de; davalılardan ..."a çıkarılan tebligatın yanlış adreste yapıldığı; diğer davalılar .... ve arkadaşları hakkında yapılan ilanen tebligatın da yine usulüne uygun olmadığı anlaşılmaktadır.
Davalı ..."a yargılama sırasında yapılan dava dilekçesi tebliğinin (... köyü/...., ....), "birlikte sakin kaynı .....imzasına" yapıldığı, ancak dosyaya ibraz edilen belgelerden, davalının 1999-2012 yılları arasında "... Sk. ... Apt.14/24 ..." adresinde ikamet ettiği, dolayısıyla davadan haberdar olmadığı anlaşılmaktadır. Tebligat Kanununun 32. maddesine göre öğrenme tarihi itibarıyla temyizin süresinde olduğunun kabulü gerekir.
Davalı, davadan ve duruşma gününden haberdar edilip, kanuni şekillere uygun olarak davet edilmedikçe hüküm verilmesi mümkün değildir. Aksi halde, iddia ve savunma hakkı kısıtlanmış sayılır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 27. maddesinde yer bulan “Hukuki Dinlenilme Hakkı” gereğince, davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olup, bu hakkın yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını, mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içermektedir. Mahkeme, iki tarafa eşit şekilde hukukî dinlenilme hakkı tanıyarak hükmünü vermelidir. Anayasanın 36. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen “Adil yargılanma hakkı”nın en önemli unsuru olan hukuki dinlenilme hakkı, adil yargılanma hakkı içinde teminat altına alınmıştır. Bu hakka, tarafın hâkime meramını anlatma hakkı ya da iddia ve savunma hakkı da denilmektedir.
Diğer davalılar ....., ....., ...., ...."a ise dava dilekçesinde bildirilen adreslerin deprem nedeniyle kapalı olması nedeniyle tebligat yapılamadığı, mahkemece, dava dilekçesinin ilanen tebliğ edildiği, sözü edilen davalıların duruşmalara katılmadıkları anlaşılmıştır.
İlanen tebligatın şartları ve usulü 7201 sayılı Tebligat Kanununun 28-31. maddelerinde düzenlenmiş bulunmaktadır. Bu hükümlere göre adresi meçhul olanlara ilanen tebligat yapılmalıdır. Adresin meçhul olması halinde keyfiyet tebliğ memuru tarafından mahalle veya köy muhtarına şerh verdirilmek suretiyle tespit edilir. Bununla beraber tebliği çıkaran merci muhatabın adresini resmi veya özel daire ve müesseselerden gerekli gördüklerine sorar ve zabıta vasıtasıyla tahkik ve tespit ettirir. (Tebligat Kanununun md. 28/1-3). İlan alakalıların ıttılaına en emin bir şekilde vasıl olacağı umulan ve varsa tebliği çıkaran merciin bulunduğu yerde yayınlanan bir gazetede yapılır. (Tebligat Kanunun md. 29/1). Tebliğ olunacak evrak ve ilan sureti, tebliği çıkaran merciin herkesin kolayca görebileceği bir yerine de asılır (Tebligat Kanun md. 29/1-2). D
Somut olayda, kendisine ilanen tebligat yapılan davalıların adresi resmi ve özel mercilerden (PTT’den, belediyeden, nüfustan, seçim kurulundan, bankalardan. tapudan, vergi dairesinden, askerlik şubesinden ) gereği gibi araştırılmamış, kolluk araştırması ile yetinilerek, sonucunda ilanen tebligat yoluna gidilmiştir. Bu durumda yapılan ilanen tebligatın geçersiz olduğunun kabulü gerekir. Savunma hakkı ile sıkı sıkıya ilişkili olan adres araştırmasının sınırlı tutulmasının hakkın kısıtlanmasına yol açacağı kuşkusuz olduğundan mahkemenin her iki ek kararı da yerinde değildir.
O halde, mahkemece davalıların da katılıp savunma hakkını kullandıkları bir yargılama sonucu, tarafların tüm delilleri toplanmalı ve sonucuna göre karar verilmelidir.
SONUÇ: Yukarıda açıklana nedenlerle mahkemenin 10/06/2015 ve 14/07/2015 günlü ek kararlarının kaldırılmasına ve davalı ... ve bir kısım davalıların temyiz itirazlarının kabulü ile usul ve kanuna uygun olmayan hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer yönlerin incelenmesine yer olmadığına, temyiz harcının istek halinde iadesine 21/03/2017 gününde oy birliğiyle karar verildi.