Abaküs Yazılım
10. Ceza Dairesi
Esas No: 2021/1516
Karar No: 2021/2225
Karar Tarihi: 17.02.2021

Kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma - Yargıtay 10. Ceza Dairesi 2021/1516 Esas 2021/2225 Karar Sayılı İlamı

10. Ceza Dairesi         2021/1516 E.  ,  2021/2225 K.

    "İçtihat Metni"


    İtiraz Eden : Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı
    İtiraz Yazısının Tarihi-Sayısı : 24/01/2021 - 2020/104771
    İtiraz Edilen Daire Kararı : Dairemizin 29/04/2019 tarihli, 2019/1433 esas ve 2019/2360 karar sayılı ilamı
    İtirazla İlgili Mahkeme Kararı : Kınık Asliye Ceza Mahkemesinin 28/03/2017 tarihli,2016/225 esas ve 2017/27 sayılı kararı
    Suç : Kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma

    İtiraz yazısı ile dava dosyası incelendi.
    I) KONUYLA İLGİLİ BİLGİLER:
    1-Şüpheli ... hakkında, 26/12/2015 tarihinde işlediği iddia edilen kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçu nedeniyle Kınık Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılan soruşturma sonucunda, 18/02/2016 tarihli ve 2015/1069 soruşturma, 2016/10 sayılı karar ile; 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 191/2.maddesi uyarınca beş yıl süre ile kamu davasının açılmasının ertelenmesine, bir yıl süre ile denetimli serbestlik ve tedavi tedbiri uygulanmasına, aynı Kanunun 191/4. maddesi gereğince erteleme süresi içerisinde kendisine yüklenen yükümlülüklere veya uygulanan tedavinin gereklerine uygun davranmamakta ısrar etmesi ya da tekrar kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alması, kabul etmesi veya bulundurması ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanması durumunda hakkında kamu davası açılacağının ihtarına karar verildiği, kararın şüpheliye 22/02/2016 tarihinde tebliğ edilerek infazı için Bergama Denetimli Serbestlik Müdürlüğüne gönderildiği,
    2-Bergama Denetimli Serbestlik Müdürlüğünün 01/03/2016 tarihli ve 2016/113 DS sayılı çağrı yazısının doğrudan şüphelinin MERNİS adresine tebliğe çıkarıldığı, 04/03/2016 tarihinde 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 21/2.maddesine gore tebliğ edildiği, şüphelinin müdürlüğe başvurmadığı, 05/04/2016 tarihli uyarı yazısının şüpheliye MERNİS adresinde 08/04/2016 tarihinde bizzat tebliğ edildiği, müdürlüğe başvurmaması nedeniyle İnfaz İşlemleri Değerlendirme Komisyonunun 25/04/2016 tarihli kararı ile dosyanın kapatılmasına karar verildiği,
    3-Kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararının kaldırılarak Kınık Cumhuriyet Başsavcılığının 31/05/2016 tarihli ve 2016/505 soruşturma, 2016/159 esas, 2016/158 sayılı iddianamesi ile sanığın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 191/1 ve 53.maddeleri uyarınca cezalandırılması istemiyle Kınık Asliye Ceza Mahkemesine kamu davası açıldığı,
    4-Yapılan yargılama sonucunda, Kınık Asliye Ceza Mahkemesi"nin kanun yararına bozma istemine konu 28/03/2017 tarihli ve 2016/225 esas, 2017/27 sayılı kararı ile ; “sanığın denetim tedbirine uymamakta geçerli mazeretinin bulunduğu, ….tedaviye devam etmesinde sanık açısından ve kamu açısından yarar bulunduğu” gerekçesiyle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 223/8 maddesi gereğince sanık hakkında açılan “kamu davasının düşmesine” ve “sanık hakkındaki denetimli serbestlik tedbirinin infazının devamına” karar verildiği, kararın doğrudan şüphelinin MERNİS adresine tebliğe çıkarıldığı, 15/04/2017 tarihinde 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 21/2.maddesine göre tebliğ edildiği, kararın 02/05/2017 tarihinde istinaf edilmeksizin kesinleştirildiği,
    5- Adalet Bakanlığı’nın 29/03/2019 tarihli ve 94660652-105-35-3067-2019-KYB sayılı yazısı ile; “şüpheli hakkında verilen tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin infazına başlandığı sırada askerde bulunmadığı hususu gözetildiğinde sanığın kendisine yüklenen yükümlülüklere veya tedavinin gereklerine uygun davranmamakta "ısrar" ettiğinin kabul edilerek mahkemesince yargılamaya devam olunarak karar verilmesi gerekirken, “davanın düşmesine” karar verilmesi yasaya aykırı olduğu gibi, 5271 sayılı Kanun’un 223. maddesinde sayılıp davanın esasını çözen karar türlerinden “düşme” kararı ile yargılamanın sonlandırıldığı ve "düşme” kararının sonucu olarak sanığın bütün yükümlülüklerinin ortadan kalkması gerektiği halde, "düşme" kararı verildikten sonra ayrıca “Sanık hakkında uygulanan tedavi ve denetimli serbestlik tedbirlerinin sanığın askerden dönüşünden sonra sürdürülmesi amacıyla dosyasının Kınık Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine” karar verilerek hüküm karıştırılmasında isabet görülmemiştir." denilerek, Kınık Asliye Ceza Mahkemesi"nin 28/03/2017 tarihli ve 2016/225 esas, 2017/27 sayılı kararının kanun yararına bozulmasının istenildiği,
    6- Dairemizin 29/04/2019 tarihli ve 2019/1433 esas, 2019/2360 karar sayılı ilamı ile;
    “Mahkemenin takdiri ile delillerin değerlendirilmesine ilişkin hususlar “kanun yararına bozma” yoluna konu olamayacağından, “ısrar koşulunun gerçekleştiği ve sanık hakkında yargılamaya devam edilmesi gerektiği” yönündeki kanun yararına bozma talebi yerinde görülmemiş ise de; TCK’nın 191/4. maddesi uyarınca kovuşturma şartının gerçekleşmediğinin anlaşılması durumunda Mahkeme tarafından CMK"nın 223. maddesinin 8. fıkrasının 2. cümlesi gereğince bu şartın gerçekleşmesini beklemek üzere “davanın durmasına” “ve denetimli serbestlik dosyasının infazına devam edilebilmesi için Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine karar verilmesi gerekirken, “kamu davasının düşmesine” karar verilerek davanın esasını çözen bir kararla yargılama sonlandırıldıktan sonra, sanki durma kararı verilmişcesine “sanık hakkındaki tedbirin infazının devamına” karar verilerek hükümde çelişkiye neden olunması ve hükmün karıştırılması yasaya aykırı olduğundan, hükmün karıştırılması halinde mahkemenin iradesi açık şekilde ortaya çıkmadığı için kazanılmış haktan da söz edilemeyeceğinden kanun yararına bozma talebi bu yönüyle ve değişik gerekçeyle kabul edilerek Kınık Asliye Ceza Mahkemesi"nin 28/03/2017 tarihli ve 2016/225 esas, 2017/27 sayılı kararının 5271 sayılı CMK"nın 309. maddesinin 3. fıkrası gereğince kanun yararına bozulmasına, aynı Kanunun 309. maddesinin 4. fıkrasının (a) bendi uyarınca gerekli işlemin yapılması için, dosyanın Adalet Bakanlığına iletilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine, karar verildiği,
    Anlaşılmıştır.
    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı"nca, Dairemizin bu kararına itiraz edilmiştir.
    II) İTİRAZ NEDENLERİ:
    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı"nın itiraz yazısında;
    "İtirazın konusunu oluşturan uyuşmazlık; Kınık Asliye Ceza Mahkemesince 28/03/2017 tarihinde verilen hükmün kesinleşmemiş olması nedeniyle kanun yararına bozma konusu yapılıp yapılamayacağı ve kabule göre de; kararın bozulması hâlinde bozmanın 5271 sayılı CMK"nın 309/4-a maddesi uyarınca mı yoksa aynı Kanun"un 309/4-c maddesi uyarınca mı yapılması gerektiğinin belirlenmesine ilişkindir.
    Uyuşmazlık konularının sırasıyla değerlendirilmesinde;
    5271 sayılı CMK"nın 309. maddesinin birinci fıkrası "Hâkim veya mahkeme tarafından verilen ve istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümde hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen Adalet Bakanlığı, o karar veya hükmün Yargıtayca bozulması istemini, yasal nedenlerini belirterek Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak bildirir." şeklindedir. Bu hükme göre; kanun yararına bozma yoluna başvurulabilmesinin şartlarından biri "istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen bir karar veya hüküm" bulunmasıdır.
    Dosya kapsamına göre, yokluğunda verilen Kınık Asliye Ceza Mahkemesi"nin 28.03.2017 tarihli hükmünün, sanığın adres kayıt sistemindeki adresine tebliğe çıkarıldığı ve Tebligat Kanunu"nun 21/2. maddesine göre 15/04/2017 tarihinde tebliğ edildiği anlaşılmış olup Bergama Askerlik Şubesi Başkanlığının 01/06/2017 tarihli yazısında, sanığın 05/05/2016 tarihinde askere sevk edildiği ve 05/05/2017 tarihinde terhis edildiğinin belirtilmesi karşısında; hükmün tebliğ edildiği 15/04/2017 tarihinde sanığın askerde olması nedeniyle Tebligat Kanunu"nun 21/2. maddesi uyarınca adres kayıt sistemindeki adresine yapılan tebligat usulsüz olup hükmün kesinleşmemesi, 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesinin (1). fıkrası uyarınca, ancak istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar ya da hükümler hakkında kanun yararına bozma yoluna başvurulmasının mümkün olması karşısında; kanun yararına bozma isteğinin reddine karar verilmesi gerektirken, hükmün kanun yararına bozulması kanuna aykırılık teşkil etmektedir.
    Kabule göre de;
    5271 sayılı CMK"nın 309. maddesinde düzenlenen kanun yararına bozma nedenleri:
    5271 sayılı CMK"nun 223. maddesinde tanımlanan ve davanın esasını çözmeyen bir karara ilişkin ise, 309. maddesinin 4. fıkrasının (a) bendi uyarınca; kararı veren hâkim veya mahkemece gerekli inceleme ve araştırma sonucunda, yeniden karar verilecektir. Bu halde, yargılamanın tekrarlanması yasağına ilişkin kurallar uygulanamayacağı gibi, davanın esasını çözen bir karar da bulunmadığı için verilecek hüküm veya kararda, lehe ve aleyhe sonuçtan da söz edilemeyecektir.
    Mahkûmiyete ilişkin hükmün, davanın esasını çözmeyen yönüne veya savunma hakkını kaldırma veya kısıtlama sonucunu doğuran usul işlemlerine ilişkin olması halinde ise, anılan fıkranın (b) bendi uyarınca, kararı veren hâkim veya mahkemece yeniden yapılacak yargılama sonucuna göre gereken hüküm verilecek, ancak bu halde verilen hüküm, önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olamayacaktır.
    Davanın esasını çözen mahkûmiyet dışındaki diğer hükümlerin bozulmasında ise, (c) bendi uyarınca aleyhte sonuç doğurucu herhangi bir işlem yapılamayacağı gibi, yeniden yargılama yapılması yasağı nedeniyle kanun yararına bozma kapsamında yeniden yargılama da gerekmeyecektir.
    Aynı fıkranın (d) bendi uyarınca, bozma nedeninin hükümlünün cezasının kaldırılmasını gerektirmesi halinde cezanın kaldırılmasına, daha hafif bir cezanın verilmesini gerektirmesi halinde ise bu hafif cezaya Yargıtay ilgili ceza dairesince doğrudan hükmedilecektir. Bu halde de yargılamanın tekrarlanması yasağı bulunduğundan, Yargıtay ceza dairesince hükmün bozulması ile yetinilmeyip gereken karar, doğrudan ilgili dairesince verilecektir.
    Görüldüğü üzere, bir karar veya hükmün kanun yararına bozulmasının ilgili aleyhine sonuç doğurup doğurmayacağı, bozma sonrasında kararı veren hâkim veya mahkemece yeni bir inceleme, araştırma ve yargılama yapılıp yapılmayacağı, hangi hallerde Yargıtayın doğrudan hükmetme yetkisinin bulunduğu maddede sıralı ve ayırıcı biçimde düzenlenmiştir. Kanuni düzenleme ile kanun yararına bozmanın sonuçları ve bozma sonrasındaki uygulama belirlenirken “karar” ve “hüküm” ayrımı gözetilmiş, ayrıca mahkûmiyet hükmü ile davanın esasını çözen veya çözmeyen diğer hükümler bakımından farklı uygulama ve sonuçlar öngörülmüştür.
    İnceleme konusu dosyada, kovuşturma şartının gerçekleşmediğinin anlaşılması durumunda Mahkeme tarafından CMK"nın 223. maddesinin 8. fıkrasının 2. cümlesi gereğince bu şartın gerçekleşmesini beklemek üzere "davanın durmasına" ve denetimli serbestlik tedbirinin infazına devam edilebilmesi için dosyanın Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine karar verilmesi gerekirken "kamu davasının düşmesine" karar verilerek yargılamanın sonlandırılması ve bir yandan da sanık hakkındaki tedbirin infazının devamına karar verilmesi kanuna aykırı ise de, CMK’nın 223. maddesinde sayılan "kamu davasının düşmesi" kararının davanın esasını çözen ve yargılamayı sonlandıran hükümlerden olması ve 5271 sayılı CMK"nın 309/4-c maddesindeki, kanun yararına bozma nedeni; "Davanın esasını çözüp de mahkûmiyet dışındaki hükümlere ilişkin ise, aleyhte sonuç doğurmaz ve yeniden yargılamayı gerektirmez." düzenlemesi karşısında, mahkûmiyet dışında davanın esasını çözen nitelikte bir hüküm olan "kamu davasının düşmesine" ilişkin kararın, 5271 sayılı CMK"nın 309. maddesinin 4. fıkrasının (c) bendi uyarınca aleyhe sonuç doğurmayacak ve yeniden yargılama yapılmayacak şekilde kanun yararına bozulmasına karar verilmesi gerekirken aynı Kanunun 309. maddesinin 4. fıkrasının (a) bendi uyarınca kanun yararına bozulması kanuna aykırıdır.
    Nitekim, Yüksek Dairenizin 23/12/2020 tarihli 2020/13782-2020/9495 sayılı, 21/10/2020 tarihli 2020/13541-2020/6034 sayılı, 17/06/2020 tarihli 2020/890-2020/2988 sayılı, 23/09/2020 tarihli 2020/6448-2020/4123 sayılı ve 01/07/2020 tarihli 2020/538-2020/3626 sayılı kararları da aynı yöndedir.
    Belirtilen nedenlerle, Yüksek Dairenizin kanun yararına bozma kararına karşı; öncelikle kanun yararına bozma talebine konu hükmün kesinleşmemiş olması nedeniyle kanun yararına bozma isteğinin reddine karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi, kabule göre de; 5271 sayılı CMK’nın 309/4-c maddesi gereğince kanun yararına bozma kararı verilmesi gerekirken aynı Kanunun 309/4-a bendi uyarınca karar verilmesinin usul ve kanuna aykırı olduğu değerlendirildiğinden olağanüstü itiraz kanun yoluna başvurulmuştur.” denilerek Dairemizin 29/04/2019 tarihli ve 2019/1433 esas,2019/2360 karar sayılı ilamının kaldırılmasına, Kınık Asliye Ceza Mahkemesinin 28/03/2017 tarihli 2016/225 esas ve 2017/27 karar sayılı hükmünün kesinleşmemiş olması nedeniyle kanun yararına bozma isteğinin reddine, hükmün kesinleşmiş olduğunun değerlendirilmesi hâlinde ise 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesinin 4. fıkrasının (c) bendi uyarınca kanun yararına bozulmasına karar verilmesi, istenilmiştir.
    III )YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI’NIN İTİRAZIYLA İLGİLİ YASA HÜKÜMLERİ:
    1- 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 308. maddesi:
    (1) Yargıtay ceza dairelerinden birinin kararına karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, resen veya istem üzerine, ilâmın kendisine verildiği tarihten itibaren otuz gün içinde Ceza Genel Kurulu"na itiraz edebilir. Sanığın lehine itirazda süre aranmaz.
    (2) (05.07.2012 tarihli Resmî Gazete"de yayımlanan 6352 sayılı Kanun"la eklenen fıkra) İtiraz üzerine dosya, kararına itiraz edilen daireye gönderilir.
    (3) (05.07.2012 tarihli Resmî Gazete"de yayımlanan 6352 sayılı Kanun"la eklenen fıkra) Daire, mümkün olan en kısa sürede itirazı inceler ve yerinde görürse kararını düzeltir; görmezse dosyayı Yargıtay Ceza Genel Kurulu"na gönderir.
    2- 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun"un geçici 5. maddesi (05.07.2012 tarihli Resmî Gazete"de yayımlanan 6352 sayılı Kanun"la eklenen):
    Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 308 inci maddesinde yapılan değişiklikler, bu Kanunun yayımı tarihinde Yargıtay Ceza Genel Kurulu"nda bulunan ve henüz karara bağlanmamış dosyalar hakkında da uygulanır.
    IV) İTİRAZIN VE KONUNUN İRDELENMESİ:
    Sanık ... hakkında, kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan yapılan soruşturma sonucunda, Kınık Cumhuriyet Başsavcılığının 18/02/2016 tarihli, 2015/1069 soruşturma ve 2016/10 sayılı karraı ile, kamu davasının açılmasının ertelenmesine ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına karar verildiği, şüpheliye tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin infazı için iki kez uyarılı başvuru davetiyesi gönderilmesine karşın müdürlüğe başvurmadığı gerekçesiyle erteleme kararı kaldırılarak hakkında kamu davası açıldığı, Kınık Asliye Ceza Mahkemesi"nce 28/03/2017 tarihli ve 2016/225 esas, 2017/27 sayılı karar ile "sanığın yükümlülüklere ve tedavinin gereklerine uymamakta mazeretinin bulunduğu, kovuşturma şartı olan TCK’nın 191/4-a maddesinde belirtilen ısrar şartının oluşmadığı" gerekçesiyle "5271 sayılı CMK"nın 223/8. maddesi gereğince sanık hakkında açılan kamu davasının düşmesine ve tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin sanığın askerden dönüşünden sonra sürdürülmesi amacıyla dosyasının Kınık Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine" karar verildiği, bu karara karşı Adalet Bakanlığınca 29/03/2019 tarihinde kanun yararına bozma isteminde bulunulması ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 08/04/2019 tarihli ve 2019/35863 sayılı ihbar yazısı ile gönderilmesi üzerine Dairemizce 29/04/2019 tarihinde, 2019/1433 esas ve 2019/2360 sayılı karar ile; "...Somut olayda, kovuşturma şartının gerçekleşmediğinin anlaşılması durumunda Mahkeme tarafından CMK"nın 223. maddesinin 8. fıkrasının 2. cümlesi gereğince bu şartın gerçekleşmesini beklemek üzere "davanın durmasına" ve denetimli serbestlik tedbirinin infazına devam edilebilmesi için dosyanın Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine karar verilmesi gerekirken, "kamu davasının düşmesine" karar verilerek davanın esasını çözen bir kararla yargılama sonlandırıldıktan sonra, sanki durma kararı verilmişcesine "sanık hakkındaki tedbirin infazının devamına" karar verilerek hükümde çelişkiye neden olunması ve hükmün karıştırılması yasaya aykırı olduğundan, hükmün karıştırılması halinde mahkemenin iradesi açık şekilde ortaya çıkmadığı için kazanılmış haktan da söz edilemeyeceğinden, kamu davasının düşmesine ilişkin Kınık Asliye Ceza Mahkemesi"nin 28.03.2017 tarihli ve 2016/225 esas, 2017/27 sayılı kararının 5271 sayılı CMK"nın 309. maddesinin 3. fıkrası gereğince kanun yararına bozulmasına, aynı Kanun"un 309. maddesinin 4. fıkrasının (a) bendi uyarınca gerekli işlemin yapılması için, dosyanın Adalet Bakanlığına iletilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine" karar verilmiştir.
    İtirazın konusu; Kınık Asliye Ceza Mahkemesince 28/03/2017 tarihinde verilen hükmün kesinleşmemiş olması nedeniyle kanun yararına bozma konusu yapılıp yapılamayacağı ve kabule göre de; kararın bozulması hâlinde bozmanın 5271 sayılı CMK"nın 309/4-a maddesi uyarınca mı yoksa aynı Kanunun 309/4-c maddesi uyarınca mı yapılması gerektiğinin belirlenmesine ilişkindir.
    5271 sayılı CMK"nın 309. maddesinin birinci fıkrasında yer alan "Hâkim veya mahkeme tarafından verilen ve istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümde hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen Adalet Bakanlığı, o karar veya hükmün Yargıtayca bozulması istemini, yasal nedenlerini belirterek Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak bildirir." şeklindeki hükme göre; kanun yararına bozma yoluna başvurulabilmesinin koşullarından biri "istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen bir karar veya hüküm" bulunmasıdır.
    Dosya kapsamına göre, sanığın yokluğunda verilen Kınık Asliye Ceza Mahkemesi"nin 28/03/2017 tarihli kararının, sanığın doğrudan MERNİS adresine (adres kayıt sistemindeki adresine) tebliğe çıkarıldığı ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu"nun 21/2. maddesine göre 15/04/2017 tarihinde tebliğ edildiği anlaşıldığından, Bergama Askerlik Şubesi Başkanlığının 01/06/2017 tarihli yazısında, sanığın 05/05/2016 tarihinde askere sevk edildiği ve 05/05/2017 tarihinde terhis edildiğinin belirtilmesi karşısında; hükmün tebliğ edildiği 15/04/2017 tarihinde sanığın askerde olması nedeniyle yapılan tebligat usulsüz olduğu gibi;
    7201 sayılı Tebligat Kanunu"nun 10/2. maddesinde; “Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır.” düzenlemesi ile gerçek kişilere yapılacak tebligat ile ilgili olarak iki aşamalı bir yöntem benimsendiği dikkate alındığında; tebligatın öncelikle bilinen en son adrese, MERNİS adresi olduğu belirtilmeksizin, 7201 sayılı Tebligat Kanunu"nun 21/1. maddesine göre normal tebligat çıkarılıp, çıkarılan tebligatın bila tebliğ iade edilmesi halinde, aynı Kanunun 21/2. maddesi uyarınca adres kayıt sistemindeki adres bilinen en son adres olarak kabul edilerek, merci tarafından tebligata 7201 sayılı Tebligat Kanunu"nun 23/1-8 ve Tebligat Kanunu"nun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 16/2. maddesi hükümlerine göre, “Tebligat çıkarılan adres muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olduğundan, tebliğ imkansızlığı durumunda, tebligatın, Tebligat Kanunu"nun 21/2. maddesine göre bu adrese yapılması” gerektiğine dair şerh düşülerek tebliğ işlemlerinin tamamlanması gerektiği, somut olayda, şüphelinin doğrudan MERNİS adresine çıkarılan tebligatın usulsüz olduğu, açıklanan nedenlerle kanun yararına bozulmasına karar verilen hükmün kesinleşmediği, 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesinin (1). fıkrası uyarınca, ancak istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar ya da hükümler hakkında kanun yararına bozma yoluna başvurulmasının mümkün olması karşısında; kanun yararına bozma isteğinin reddine karar verilmesi gerekmektedir.
    Yukarıda ayrıntılı şekilde açıklandığı üzere, kanun yararına bozulmasına karar verilen hükmün kesinleşmediği, bu nedenle kanun yararına bozma isteminin reddine karar verilmesi gerektiği anlaşıldığından itiraz konusu diğer uyuşmazlık hakkında inceleme yapılmamıştır.
    Açıklanan nedenlerle, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazı yerinde görülmüştür.
    V) KARAR :
    Yukarıda açıklanan nedenlerle;
    1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının KABULÜNE,
    2- Dairemizin 29/04/2019 tarihli ve 2019/1433 esas, 2019/2360 sayılı kararının KALDIRILMASINA,
    3- Kınık Asliye Ceza Mahkemesinin 28/03/2017 tarihli ve 2016/225 esas, 2017/27 sayılı kararının, sanığa usulüne uygun şekilde tebliğ edilerek kesinleştirilmesinden sonra kanun yararına bozma incelemesi yapılabileceğinden, Kınık Asliye Ceza Mahkemesinin 28/03/2017 tarihli ve 2016/225 esas, 2017/27 sayılı kararına ilişkin kanun yararına bozma isteminin bu aşamada REDDİNE, dosyanın adı geçen Mahkemeye iletilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilmesine,
    17/02/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.












    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi