Abaküs Yazılım
11. Hukuk Dairesi
Esas No: 2017/191
Karar No: 2018/7914
Karar Tarihi: 13.12.2018

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2017/191 Esas 2018/7914 Karar Sayılı İlamı

11. Hukuk Dairesi         2017/191 E.  ,  2018/7914 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ

    Taraflar arasında görülen davada ... 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 25/10/2016 tarih ve 2015/1240-2016/613 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi asıl ve birleşen davada davalı vekili ile fer"i müdahiller ... ve ... vekilleri tarafından istenmiş olduğu anlaşılmakla, duruşma için belirlenen 11/12/2018 günü başkaca gelen olmadığı yoklama ile anlaşılıp hazır bulunan davalı ... Bank A.Ş.vekili Av. ... ile birleşen-davada davacı vekili Av. Orhan Bahar dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
    Asıl ve birleşen davada davacılar vekilleri, müvekkillerinin tasarruflarını değerlendirmek için ... A.Ş"ye başvurduklarını, banka çalışanlarının bankanın bir iştiraki olarak tanıtması ve müvekkillerinin iradelerinin sakatlanmasıyla 50.000 USD"nin ... Ltd"ye aktarıldığını, bu şekilde Bankasına yatırılan paraların Demirel Grubu Şirketleri"ne usulsüz kredi olarak kullandırıldığını, banka yöneticilerinin nitelikli zimmet suçlarından mahkum olduklarını, davalı bankanın külli halef sıfatı ile sorumlu olduğunu ileri sürerek, asıl davada 50.000 USD"nin 21/12/2009 tarihinden itibaren fiili ödeme tarihine kadar işleyecek devlet bankalarının verdiği en yüksek faizi ile birlikte tahsilini, birleşen davada ise bankaya yatırılan paradan davacı ...’ye ait yarı pay olan 25.000 USD’nin 21/12/2009 tarihinden itibaren 3095 sayılı Yasa"nın 4/a maddesi gereğince fiili ödeme tarihine kadar işleyecek temerrüt faiziyle birlikte tahsilini talep ve dava etmişlerdir.
    Asıl ve birleşen davada davalı ... Bank A.Ş. vekili, devir sözleşmesi gereğince ..."nin sorumlu olduğunu, mahkemenin taraf değişikliğine rıza gösterdiklerini, zamanaşımı, hak düşürücü süre, husumet itirazlarının olduğunu savunarak, asıl ve birleşen davanın reddini istemiştir.
    Asıl ve birleşen davada fer"i müdahil ... vekili, zamanaşımı, husumet itirazlarında bulunmuş, asıl ve birleşen davanın reddini istemiştir.
    Asıl ve birleşen davada fer"i müdahil ... vekili, asıl ve birleşen davanın reddini istemiştir.
    Mahkemece, uyulan bozma ilamı ve dosya kapsamına göre; asıl davada 25.000 Amerikan Dolarının 3095 sayılı Yasa"nın 4/a maddesine göre 21/12/1999 tarihinden itibaren devlet bankalarının dolara uyguladığı en yüksek faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, birleşen davada 25.000 Amerikan Dolarının 3095 sayılı Yasa"nın 4/a maddesine göre 21/12/1999 tarihinden itibaren devlet bankalarının dolara uyguladığı en yüksek faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
    Karara karşı, asıl ve birleşen davada davalı vekili ile fer"i müdahiller ... ve ... vekilleri istinaf yoluna başvurmuş, mahkemece 24/11/2016 tarihli ek karar ile mahkeme kararındaki hüküm kısmının son bendindeki “Dair, kararın tebliğinden itibaren 14 gün içerisinde istinaf yolu açık olmak üzere taraf vekillerinin yüzüne karşı açıkça okunup, usulen anlatıldı” ibarelerinin “Dair, kararın tebliğinden itibaren 14 gün içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere taraf vekillerinin yüzüne karşı açıkça okunup usulen anlatıldı” şeklinde düzeltilmesine, Uyap sistemine “istinaf başvuru dilekçesi” olarak kaydedilen dilekçelerin “temyiz başvuru dilekçesi” olarak kaydına karar verilmiş; işbu ek kararı asıl ve birleşen davada davalı banka vekili temyiz etmiştir.
    1-Yerel mahkemenin 24/11/2016 günlü ek kararı maddi hatanın düzeltilmesine ilişkin olup, temyiz kanun yoluna tabi bulunan asıl ve ek kararda, kanun yolunun "istinaf" olarak gösterilmesinin maddi hataya müsterit bulunmasına, maddi hatanın 6102 sayılı HMK Geçici 3/2 maddesi gereğince ek karar ile giderilmiş olmasına göre davalı banka vekilinin ek karara yönelik temyiz isteminin reddi gerekmiştir.
    2- Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı ... Bank A.Ş. vekili ile fer"i müdahiller ... ve ... vekilinin asıl davada ve birleşen davada verilen karara yönelik aşağıdaki (3) ve (4) numaralı bentler kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
    3- Asıl davada davacı olan ... vekili, birleşen davada davacı ile birlikte açılan müşterek hesaba yatırılan toplam bedel olan 50.000 USD"nin faiziyle birlikte tahsilini talep etmiş, mahkemece asıl davada müşterek hesabın 1/2"si olan 25.000 USD"nin faiziyle birlikte davalı bankadan tahsiline karar verilmiştir. Dolayısıyla reddedilen kısım yönünden davalı banka yararına karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesaplanacak vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, asıl davada reddedilen kısım yönünden davalı yararına vekalet ücreti takdir edilmemesi, yine asıl davada yargılama giderlerinin davanın kabul ve ret oranı gözetilmek suretiyle davacı üzerinde bırakılacak kısma yer verilmeyerek, asıl davada davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin tamamının davalıdan tahsiline ve davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin de davalı üzerinde bırakılmasına hükmedilmesi doğru olmamış, asıl davada verilen hükmün bozulması gerekmiştir.
    4- Ayrıca, somut olayda asıl ve birleşen davada, davacı alacağının esasen fona devredilen ... A.Ş"nin işleminden kaynaklanması karşısında 5411 Sayılı Bankalar Kanunu’nun 140. maddesi uyarınca mahkemece, asıl ve birleşen davada, davalı ... Bank A.Ş"nin harçtan muaf olduğu nazara alınmadan yazılı şekilde başvuru harcı ve vekalet harcının ... Bank A.Ş"den tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
    SONUÇ : Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenle davalı banka vekilinin 24/11/2016 günlü ek karara yönelik temyiz isteminin REDDİNE; (2) no"lu bentte açıklanan nedenle davalı banka vekili ile fer"i müdahiller ... ve ... vekillerinin asıl ve birleşen davada verilen kararlara yönelik sair temyiz itirazlarının reddine, (3) no"lu bentte açıklanan nedenle asıl davada, (4) no"lu bentte açıklanan nedenle de asıl ve birleşen davada davalı banka ile fer"i müdahiller ... ve ... vekillerinin temyiz istemlerinin kabulü ile asıl ve birleşen davada verilen kararların davalı ve fer"i müdahiller yararına BOZULMASINA, takdir olunan 1.630,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacılardan alınıp davalı bankaya verilmesine, ödediği peşin harcının isteği halinde temyiz eden davalı banka tarafına iadesine, 13/12/2018 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.

    KARŞI OY
    Somut uyuşmazlıkta,
    Asıl dava 02/04/2013 tarihinde açılmış, davanın kabulüne ilişkin kararın Dairece 08/12/2014 gün 2014/12548-19255 sayılı kararla bozulması üzerine yerel mahkemece 2015/1240 esas sayılı dosya üzerinden yargılamaya devam edilmiş, 6. Asliye Ticaret Mahkemesi"nin 2014/175 esas sayılı dosyasında diğer davacı tarafından açılan davanın birleştirilmesine karar verilerek asıl ve birleşen davada yazılı şekilde hüküm tesis edilmiştir.
    6723 sayılı Yasa ile değişik 6100 sayılı HMK Geçici 3/2 madddesinde "Bölge Adliye Mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce verilen kararlar hakkında kesinleşinceye kadar 1086 sayılı Kanun"un 26/09/2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ila 454 üncü madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunacağı" düzenlenmiştir.
    Bölge Adliye Mahkemeleri 20/07/2016 tarihinde faaliyete geçmiştir.
    Asıl davada, daha önce verilen karar temyiz incelemesi sonucu bozulduğundan, bu aşamadan sonra asıl davada verilecek kararların kesinleşinceye kadar temyiz kanun yoluna tabi olduğu hususunda bir uyuşmazlık bulunmamaktadır.
    Sorun, Bölge Adliye Mahkemesinin faaliyete geçmesinden sonra birleşen davada verilen kararın, asıl davada verilen kararla birlikte "temyiz" kanun yoluna mı? Yoksa ""istinaf"" kanun yoluna mı tabi olduğuna ilişkindir.
    Asıl ve birleşen davaların bağımsızlıklarını korudukları, her bir dava yönünden ayrı ayrı hüküm tesisi gerektiği gibi kanun yolu incelemesinin de ayrı ayrı yapılması Usul Hukuku ve Yargıtay"ın Kökleşmiş İçtihatları gereğidir.
    Birleşen davanın bağımsızlığını korumasına, Bölge Adliye Mahkemelerinin faaliyete geçmesinden sonra karar verilmiş olmasına göre, birleşen dosyada verilen karar "istinaf" kanun yoluna tabidir.
    Davaların birleştirilmesi ve asıl davanın "temyiz" kanun yoluna tabi olması, yorum yoluyla birleşen davanın da "temyiz" kanun yoluna tabi olmasını gerektirmemektedir.
    Bu halde birleşen davanın "temyiz" kanun yoluna tabi olduğuna ilişkin hiçbir yasal düzenlemede bulunmamaktadır.
    T.C. Anayasası"nın 142 maddesindeki "Mahkemelerin Kuruluşu, görev ve yetkileri, işleyişi ve yargılama usulllerinin kanunla düzenleneceği",
    5235 sayılı Yasa"nın 33/1 maddesindeki "Adli Yargı İlk Derece Mahkemelerince verilen kesin olmayan hüküm ve kararlara karşı yapılacak başvuruları inceleyip karar bağlamanın "Bölge Adliye Mahkemelerinin" görevleri arasında bulunduğu,
    2797 sayılı Yargıtay Kanunun 1. maddesindeki "Yargıtayın, Adliye Mahkemelerince verilen ve kanunun başka bir adli yargı merciine bırakmadığı karar ve hükümlerin son inceleme mercii" olduğu,
    6100 sayılı HMK 1. maddesindeki "Mahkemelerin görevinin ancak kanunla düzenleneceği" hükmü karşısında Bölge Adliye Mahkemelerinin faaliyete geçmesinden sonra verilen birleşen davadaki kararda, kanun yolu "istinaf" kanun yolu olup açık yasal düzenlemelere rağmen yorum yolu ile birleşen davanın kanun yolunun "temyiz" kanun yolu olduğunun kabulü usul ve yasaya aykırıdır.
    Açıklanan nedenlerle, birleşen davada verilen kararın Bölge Adliye Mahkemelerinin faaliyete geçtiği tarihten sonra verilmiş olması nedeniyle istinaf kanun yoluna tabi bulunduğundan birleşen davada verilen karar yönünden davalı banka vekilinin ek karara vaki temyiz isteminin kabulü ile 24/11/2016 günlü ek kararın kaldırılarak birleşen davada hiçbir temyiz incelemesi yapılmaksızın yerel mahkemeye iadesine karar verilmesi gerekirken birleşen davanın temyiz incelemesinin yapılarak yazılı gerekçe ile bozulmasına ilişkin sayın çoğunluk görüşüne karşıyım.



    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi