21. Hukuk Dairesi 2015/7605 E. , 2016/2607 K.
"İçtihat Metni"
Davacı, davalılardan işverene ait işyerinde geçen sigortalı çalışmalarının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
K A R A R
Dava; davacının Haziran 1990 - 13.10.2003 tarihleri arasında davalı işverenin yanında geçen ve Kuruma bildirilmeyen çalışmalarının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, 5 yıllık hak düşürücü süresinin dolduğu gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Uyuşmazlık; davada hak düşürücü sürenin gerçekleşip gerçekleşmediği noktasında toplanmaktadır.
Çalıştırılanlar, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 3. maddesinde belirtilen istisnalardan olmamak kaydıyla, 2. maddede öngörülen koşulların varlığı halinde kendiliğinden sigortalı sayılırlar.
Sigortalılar ile bunların işverenleri hakkında sigorta hak ve yükümlerinin sigortalının işe alındığı tarihten başlayacağına ilişkin norm, sigortalının kayıt altına alınabilmesi ile sonuç doğurur.
Bildirimsiz geçen çalışmaların tespitine ilişkin dava koşulları 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 79/10. maddesinde tanımlanmıştır. Bunlar; 506 sayılı Kanun kapsamında sigortalı sayılma, yönetmelikte tespit edilen belgelerinin Kuruma verilmemiş ya da çalışmaların Kurumca saptanamamış olması ile anılan davanın hak düşürücü süre içerisinde açılmış olması şeklinde sıralanabilir.
Sigortalı, bildirimsiz kalan çalışmalarının tespitini hak düşürücü sürenin işlemeye başladığı, hizmetin geçtiği yılın sonundan itibaren beş yıl (20.06.1987 tarihinde on yıla çıkarılmıştı. Ancak 01.06.1994 tarihinde tekrar beş yıla indirildi.) içerisinde isteyebilir. Hak düşürücü süre, bildirimsiz kalan çalışmalar yönünden öngörülmüştür.
İşverenin, sigortalılara ilişkin hangi belgeleri Kuruma vermesi gerektiği Kanunun 79/1.maddesinde açıkça ifade edildiği üzere yönetmeliğe bırakılmıştır. Atıf yapılan Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinde, işverence Kuruma verilecek belgeler; işe giriş bildirgesi, aylık sigorta primleri bildirgesi, dönem bordrosu vd. şeklinde sıralanmıştır. Bu belgelerden birisinin dahi Kuruma verilmiş olması veya Kurumca, fiilen ya da kayden sigortalı çalışma olgusunun tespiti halinde hak düşürücü süreden söz edilemeyecektir.
Kesintili çalışmanın varlığı halinde ise, kesintinin öncesi ve sonrasında oluşacak her çalışma devresi için dava koşullarının varlığı yukarıda belirtilen olgular dikkate alınarak belirlenecektir.
Somut olaya bakıldığında; 73857 sicil numaralı davalı işyerinin 10.11.1990 tarihinde 506 sayılı Kanun kapsamına alındığı, bu işyerinden davacı adına 13.10.2003 tarihinde işe giriş bildirgesi verildiği ve buna bağlı olarak 13.10.2003 – 23.07.2006 tarihleri arasında çalışmalarının bildirildiği ve Kurum kayıtlarına geçtiği, davacının ihtilaflı dönemde hizmetinin tespitine engel olacak şekilde başka bir yerde geçen çalışmasının olmadığı anlaşılmıştır.
Kuruma bildirilmeyen, süreler yönünden verilen işe giriş bildirgeleri ile bildirilen çalışmalar hak düşürücü süreyi keser. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 26.02.2003 gün ve 2003/21-44-98; 23.06.2004 gün ve 2004/21-369-371 ve 27.02.2008 gün ve 2008/21-163-207, 18.06.2008 gün ve 2008/21-429-437, 14.11.2012 gün ve 2012/21-735-795 sayılı Kararlarında da bu hususlara değinilmiştir.
Buna göre davalı işyerinden davacı adına 13.10.2003 tarihli işe giriş bildiresi verilmesi ve bu tarihten sonraki çalışmaların bildirilmesi, davacının çalışmalarında kesintinin olmadığının anlaşılması karşısında, işe giriş bildirgesinin verildiği ve/veya çalışmaların bildirildiği, tarihten önceki çalışmaları yönünden hak düşürücü sürenin varlığından sözedilemez.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgulara aykırı biçimde, işin esasına girilmek yerine, eksik inceleme ve araştırma ile hak düşürücü sürenin geçtiği kabul edilerek yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davacının bu yöne ilişkin istemi kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine
23.02.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.