3. Hukuk Dairesi 2016/22303 E. , 2018/9365 K.
"İçtihat Metni".....
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, inşaat şantiyesindeki.....nolu elektrik aboneliği nedeniyle tahakkuk eden elektrik faturalarını süresi içinde yatırdığı halde, davalı şirket tarafından uzaktan okuma yapılarak 2014/01 dönemine ait 23,63,33-TL 2014/04 dönemine ait 40.098,80-TL olmak üzere toplamda 100.150,63 TL borç çıkartıldığını söz konusu borcun itiraz üzerine 2014/01 dönem için 23.787,22 TL 2014/02 dönem için 26.099,29 TL 2014/04 dönem için 26.188,00 TL ve toplam 76.074,51 TL olarak düzeltildiğini, akabinde 05/05/2014 tarihinde yerinde yapılan incelemede sayacın endeks değerlerinin yapılan son okumadaki endeks değerleri ile uyuşmadığı iddiası ile sayacın değiştirilerek yerine kurum sayacı takıldığı ve sökülen sayaç için Ölçü Devreleri Tespit Değiştirme ve Mühürleme tutanağı düzenlendiğini, tutanakta kaçak elektrik tüketildiğine dair bir ifade olmadığı ve davacının da sayaca herhangi bir müdahalesi olmadığı halde haksız yere tahakkuk ettirilen 2014/01 dönem için 23.787,22 TL, 2014/02 dönem için 26.099,29 TL ve 2014/04 dönem için 26.188,00 TL olmak üzere toplam 76.074,51 TL"lik faturalar nedeniyle fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 20.000,00 TL" lik kısmından sorumlu olmadığının tespitini talep ve dava etmiştir.
Davalı, uyuşmazlık konusu faturaların tahakkukunda yanlışlık bulunmadığını bildirerek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece yapılan yargılama neticesinde; talep konusu niteliği itibari ile bölünebilir olmayıp talep miktarının, taraflar arasında tartışmasız veya açıkça belirli olduğu, dava dilekçesindeki açıklamalardan, davacının talebinin dava edilenden daha fazla olduğunun ve
./..
-2-
bunun yalnız bir bölümünün dava edildiğinin açıkça anlaşıldığı, davacının kısmi dava açmakta hukuki yararı bulunmadığı gerekçesiyle davanın dava şartı noksanlığından usulden reddine karar verilmiş, hüküm süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava; elektrik borcundan kaynaklanan menfi tespit talebine ilişkindir.
Somut olayda; davacı taraf 76.074,51 TL tutarındaki borç tahakkukunun şimdilik 20.000,00 TL tutarındaki kısmı yönünden borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiş, mahkemece; dava konusu olayda kısmi dava açılamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kural olarak alacaklı, alacağının tümü için dava açmak zorunda olmayıp, alacağının belli bir bölümünü dava konusu yapabilir. Zira; hiç kimse kendi lehine olan davayı (tam dava) açmaya zorlanamaz.(HMK m.24/2)
Bu bağlamda davacının alacağının şimdilik belli bir kesimi için açtığı davaya, kısmi dava denilir. Kısmi dava 6100 sayılı HMK’nın 109. maddesinde düzenlenmiş olup, maddenin birinci fıkrasında; “Talep konusunun niteliği itibarıyla bölünebilir olduğu durumlarda, sadece bir kısmı da dava yoluyla ileri sürülebilir” denilmiştir.
Bir davanın kısmi dava olarak nitelendirilebilmesi için, alacağın tümünün aynı hukuki ilişkiden (mesela, ödünç veya satış sözleşmesinden) doğmuş olması ve bu (aynı hukuki ilişkiden doğan) alacağın şimdilik bir kesiminin dava edilmesi gerekir.
Dava konusu alacak, bir alacağın belli bir kesimi değil (bilakis bağımsız bir alacak) ise, o zaman dava, kısmi dava olarak nitelendirilemez.
Davacının kısmi dava mı yoksa tam dava mı açtığı, dava dilekçesinden (talep neticesinden) anlaşılır. Davacı, dava sebebi olarak gösterdiği vakıalardan doğan alacağının tümünü mü, yoksa yalnız bir kesimini mi istediğini açıkça bildirmelidir. (m.119, 1/ğ). Aksi halde, yani davacı alacağının yalnız bir kesimi için dava açtığını bildirmemiş ise, dava, kısmi dava değil tam dava sayılır.
Davacının davasını açıkça kısmi dava olarak nitelendirmesi zorunlu değildir. Dava dilekçesindeki açıklamalardan, davacının alacağının dava edilenden daha fazla olduğunun ve bunun yalnız bir bölümünün dava edildiğinin açıkça anlaşılması gerekli ve yeterlidir.
Hukukumuzda kısmi dava açılması mümkündür. (HMK m.109) Bundan başka, kısmi davanın mümkün olması, hiç kimsenin kendi lehine olan davayı (yani tam dava) açmaya zorlanamayacağı kuralına (HMK m.24) da uygundur. Borçlar Hukuku bakımından da, alacaklının alacağının bir kısmını istemesine (dava etmesine) bir engel yoktur. (TBK m.84).
Şu halde, alacaklı, alacağının tümü için dava açmak zorunda olmayıp, alacağının şimdilik belli bir kısmını dava konusu yapabilir. Ancak, alacaklının böyle bir kısmi dava açmada korunmaya değer (meşru) bir hukuki yararının bulunması gerekir.
Kısmi davanın açılması mümkün olan hallerde davacının, yargılama giderlerinden tasarruf etmek için, kısmi dava açmasında korunmaya değer (meşru) bir hukuki yararı vardır. Buna karşılık, bir alacağın (keyfen) küçük parçalara bölünerek, her parça için ayrı ayrı dava açılmasında, korunmaya değer bir hukuki yarar yoktur.
Davacının, alacağını küçük parçalara bölerek her parça için ayrı kısmi dava açmasında korunmaya değer bir hukuki yararı olmadığı gibi, böyle bir davranışı hakkın kötüye kullanılması olarak da nitelendirilebilir. (TMK.m.2) Bu nedenle, bu şekildeki kısmi davaların, esasına girilmeden, caiz (mesmu) olmadıklarından dolayı reddi gerekir (Prof.Dr.B.Kuru Medeni Usul Hukuku 23.Baskı Ank. 2012, sh.277-278).
../...
-3-
Kısmi dava açabilmesi için alacaklının bu davayı açmada korunmaya değer bir hukuki yararının bulunması şarttır. Hukuki yarar; dava konusuna ilişkin dava şartlarından olup; dava açıldığı anda var olmalıdır. Mahkemece, esas hakkındaki incelemeye geçilmeden önce; talep sahibinin bu hususta hukuki yararının bulunup bulunmadığına bakılmalı, hukuki yarar varsa talebin esasının incelenmesine geçilmelidir.
Dava konusu olayda, mahkemece; karar tarihi itibariyle yürürlükte olan ancak 10.04.2015 tarihli 6444 sayılı Yargıtay Kanunu ile Hukuk Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 4. maddesi ile yürürlükten kaldırılan "Talep konusunun miktarı, taraflar arasında tartışmasız veya açıkça belirli ise kısmi dava açılamaz." şeklindeki HMK 109/2 maddesi uyarınca kısmi dava açılamayacağı gerekçesine dayanılmış ise de, taraflar arasındaki uyuşmazlıkta alacağın tamamı ihtilaflı olup, davacının bedelin fazla hesaplandığını iddia ederek fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 20.000,00 TL üzerinden davasını ikame ettiği anlaşılmaktadır. Dolayısıyla talep konusunun miktarı belirli olmayıp taraflar arasında tartışmalıdır.
Hal böyle olunca mahkemece, işin esasına girilip, dosyanın konusunda uzman bilirkişiye tevdi edilerek hasıl olacak sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA
ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 02.10.2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
.....