20. Hukuk Dairesi 2015/9746 E. , 2017/2348 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Hazine tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekilinin 14/10/2014 havale tarihli dava dilekçesinde özetle... köyü Köyiçi mevkii, 2181 parsel sayılı taşınmazın eski maliki olup, davalı idare tarafından açılan tapu iptal kal istemli dava sonucu ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/90-2012/9e-k sayılı ilamı sonucu, dava konusu taşınmazın kıyı kenar çizgisi içinde kalması nedeni ile taşınmazın tapusunun iptali ile tescil harici bırakılmasına ve üzerinde bulunan 23,50 m2 büyüklüğündeki tek katlı yığma yapının yıkılması sureti ile müdahalenin önlenmesine karar verildiği kararın Yargıtay denetiminden geçerek 12.02.2013 tarihinde kesinleştiğini, ancak müvekkilinin Devletin tuttuğu sicile güvenerek uzun yıllardır tasarrufta bulunması nedeniyle mağdur olduğunu, buna ilişkin..."in Türkiye"yi mahkum eden kararları olduğunu belirterek fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydı ile 300.000,00 TL maddi tazminatın yıkım kararının kesinleştiği 12/02/2013 tarihinden işleyecek yasal faiziyle birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece davanın kısmen kabulü ile;
1-Tapunun haksız yere iptali nedeniyle 274.156,25 TL"nin dava tarihi 14/10/2014 tarihinden itibaren işleyecek ve hesaplanacak yasal faizi ile birlikte davalı Hazineden alınarak davacıya ödenmesine,
2-Fazlaya dair istemin reddine karar verilmiş, hüküm davalı Hazine tarafından temyiz edilmiştir.
Dava TMK’nın 1007. maddesi gereğince açılan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece yapılan inceleme ve araştırma hükme yeterli değildir. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 1972 yılında yapılan kadastro sırasında ... köyü köyiçinde bulunan 2181 parsel sayılı 77,50 m2 yüzölçümündeki taşınmazın avlulu kargir ev vasfı ile davacı adına tespit edildiği, itiraz edilmeden kesinleştikleri, satış ve intikaller yoluyla davacılar ve dava dışı ..."ya geçtiği, ... Yönetimi tarafından açılan dava sonucu ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/189 E-2010/493 K sayılı ilamıyla her iki taşınmazın kesinleşen ... tahdidi içinde kaldığı gerekçesiyle tapu kayıtlarının iptal edilip ... niteliği ile Hazine adına tescillerine karar verildiği, temyiz incelemesinden geçerek 07.12.2011 tarihinde kesinleştiği, eldeki davanın 21.01.2012 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır.
4721 sayılı Türk Medenî Kanununun 1007. maddesi gereğince, tapu sicilinin yanlış tutulması nedeniyle zarara uğrayan kişinin bütün zararlarından Devlet sorumludur. Tapu kaydının iptali nedeniyle, tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse, tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar; tapu kaydının iptali nedeniyle, tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı, zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı, zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse, aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 05.03.2003 gün ve 2003/19-152 E. - 2003/125 K.; 29.09.2010 gün ve 2010/14-386 E. - 2010/427 K.; 15.12.2010 gün ve 2010/13-618 E. - 2010/668 K. sayılı kararı). Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise, tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup, bu tarih ise zararın meydana geldiği tarihtir.
4721 sayılı TMK’nın 705/2. maddesi uyarınca tapu iptali ve tescil istekli davaların kesinleştiği tarih itibariyle mülkiyet hakkı sona ereceğinden bu tarih itibariyle tapusu iptal edilen gerçek ve tüzel kişilerin zararı oluşacaktır. Dolayısıyla bu tür bir dava taşınmazların mülkiyetinin yitirilmesine ilişkin iptal ve tescil davasının kesinleştiği tarihten sonra açılabileceğinden, mülkiyetin kaybedildiği tarih itibariyle de taşınmazların değerlerinin tespit edilmesi gerekmektedir.
Zararın meydana geldiği tarihe göre de tapusu iptal edilen gayrimenkulün niteliği ve değeri belirlenmelidir. Değerlendirme tarihi itibariyle taşınmazın niteliği arazi ise, net gelir metodu yöntemi ile, arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.
Bakanlar Kurulunun Yargıtay tarafından benimsenen 28.02.1983 gün ve 1983/6122 sayılı kararı uyarınca, belediye veya mücavir alan sınırları içinde kalan taşınmazın arsa niteliğinde olduğunun kabulü için uygulamalı imar planı ile iskan sahası olarak ayrılmış olması esastır. Aynı karar uyarınca imar planında yer almayan bir taşınmazın, arsa sayılabilmesi için değerlendirme tarihi itibariyle, belediye veya mücavir alan sınırları içinde olmakla beraber, belediye hizmetlerinden (Belediyece meskun olduğu için veya meskun hale getirileceği için sunulan yol, su, elektrik, ulaşım, çöp toplama, kanalizasyon, aydınlatma vs.) yararlanması ve meskun yerler arasında yer alması gerekir.
Taşınmaz değerlendirme tarihi itibariyle belediye nazım imar planı içinde ise Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 17.04.1998 gün ve 1996/3-1998/1 sayılı kararı uyarınca, bu plan kapsamına alındığı tarih ve plandaki konumu, altyapı hizmetlerinden yararlanma ve ulaşım olanakları, belediye merkezine uzaklığı, kullanım biçimi itibariyle iskan amacına yönelik yapılaşma olasılıkları da değerlendirilmek üzere araştırılmalıdır.
Bu hususlar belediye başkanlığından ve su ve elektrik idarelerinden ve diğer ilgili merciilerden sorulup alınacak cevap yazılarına göre taşınmazın değerlendirme tarihinde (tapu iptali ve tescil davalarının kesinleştiği tarihte) arsa niteliğinde olup olmadığı saptanmalıdır.
Mahkemece tapusu iptal edilen taşınmazın arsa olarak belirlenmesi halinde, emsal satışların değerlendirme tarihindeki karşılıklarının fiyat artış endekslerinin uygulanması suretiyle tespiti, bundan sonra emsal ile dava konusu taşınmazın eksik ve üstün yönlerinin neler olduğu ve oranları açıklanmak, taşınmazdan... payının düşülmesinin gerekip gerekmediği belirtilmek, üzerinde bina var ise, Bayındırlık Bakanlığı resmi birim fiyatları esas alınarak yıpranma payı düşülmek suretiyle gerçek zararın belirlenmesi gerektiğinden, taraflara, dava konusu taşınmaz ile aynı bölgeden bulunamaması halinde yakın bölgelerden ve değerlendirme tarihinden önce ve yakın zaman içinde satışı yapılan benzer nitelikli ve yüzölçümlü satışları bildirmeleri için olanak tanınması, gerekli görülürse re"sen emsal getirtme yoluna gidilmesi ve bu emsallere göre değer biçilmesi için konunun uzmanı bilirkişilerden oluşturulacak bilirkişi kurulu vasıtasıyla keşif yapılarak, denetlemeye olanak veren bilimsel verileri içeren rapor alınması, emsal alınan taşınmazlara ilişkin resmi satış akit tablolarının tapu müdürlüğünden getirtilmesi, emsal taşınmazlar ile çekişmeli taşınmaza ait Arsa Metrekare Rayiç Bedeli Takdir
-3- 2015/9746-2017/2348
Komisyonu tarafından belirlenen emlak vergisine esas olan m² değerleri, ilgili Belediye Başkanlığı Emlak Vergi Dairesinden istenip, dava konusu taşınmazın, emsal taşınmazlara göre üstünlük oranı yönünden bilirkişi kurulu raporununda denetlenmesi, dava konusu taşınmazın ve emsal alınan taşınmaz/taşınmazların değerlendirme tarihi itibariyle imar düzenlemesi sonucu oluşmuş imar parselleri olup olmadıkları, imar parseli iseler düzenleme ortaklık payının düşülüp düşülmediğinin, düşülmüş ise oranının belediye başkanlığı imar ve tapu müdürlüklerinden sorulup, emsalin İmar Kanunu uyarınca imar parseli, dava konusu taşınmazın ise imar uygulaması yapılmamış arsa parseli olduğunun belirlenmesi halinde çekişmeli taşınmazın emsalle karşılaştırma sonucu bulunan değerinden düzenleme ortaklık payına karşılık gelecek oranda indirim yapılması gerektiğinin gözetilmesi, tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği arazi olarak belirlenir ise, arazi niteliğinde bulunan dava konusu taşınmaza yönelik olarak, sulu olup olmadığı, yerleşim alanlarına uzaklığı iklim şartları, arazinin toprak ve topoğrafik yapısı ve bölgesindeki konumu gözetilerek oluşturulacak bilirkişi kurulu yardımıyla çevrede yetiştirilen ürünlerin münavebesi, dekar başına ortalama verim, toptan satış fiyatı ve üretim maliyeti resmî verileri ilçe tarım müdürlüğünden getirtilmek suretiyle, taşınmaz üzerinde meyve ağaçları varsa ağaçların cinsleri de dikkate alınmak suretiyle elde edilen verilere uygun biçimde değerlendirme yapılarak tapu kapsamındaki taşınmazların değeri, tapu iptali ve tescil kararının kesinleştiği tarihe göre hesaplanmalı, taşınmazın varsa mütemmim cüzleri, muhdesat ve sökülemeyen teferruatlarının değerleri bayındırlık birim fiyatları ve yıpranma oranları gözetilerek değerleme tarihine göre tespit ettirilmeli, bu şekilde tapusu iptal edilen taşınmazların zemin değeri, üzerindeki mütemmim cüz, muhdesat ve sökülemeyen teferruatları esas alınarak, tapu sahiplerinin oluşan gerçek zararlarının saptanması gerekmektedir.
Somut olaya gelince ormanlar özel mülkiyete konu olamayacak ise de genel arazi kadastrosu sırasında taşınmazlar hakkında kadastro tespit tutanağı düzenlenerek tapu kütüğünün gerçek kişiler adlarına oluşturulduğu, daha sonra satış ve intikaller yoluyla davacılar ile davadışı kişilere geçtiği, bu şekilde tapu sicili hatalı olarak tutulduğundan, TMK"nın 1007. maddesi kapsamında Devletin kusursuz sorumluluğunun bulunduğu ve davacıların gerçek zararlarının karşılanması gerektiği kuşkusuzdur. Davacıların zararı, ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/189 E-2010/493 K sayılı kararının kesinleştiği 07.12.2011 tarihinde oluşmuş olup, mahkemece bu tarihin değerlendirme tarihi olarak esas alınması gerekmektedir.
Nevar ki; ... Belediye Başkanlığı 29.11.2012 tarihli yazısında 1139 parselin imar planı dışında olduğunu, 1127 parselin bir bölümünün imar planı içinde bulunduğunu, her iki parselin de belediye hizmetlerinden faydalanmadığını belirtmiş, 04.07.2014 tarihli yazısında ise 1127 ve 1139 parsellerin belediye sınırları içinde olduğunu, 1127 parselin imar sınırına bitişik, 1139 parselin ise imar sınırına mesafesinin 135 metre olduğunu bildirmiştir.
Hükme dayanak yapılan bilirkişi kurulu tarafından düzenlenen raporda ise; çekişmeli taşınmazların belediye sınırları içinde olduğu, belediye hizmetlerinden faydalandığı, etraflarının meskun olduğu, arsa niteliğinde bulundukları belirtilerek emsal kıyaslaması yöntemiyle dava tarihindeki değerleri belirlenmiştir.
Bu durumda davaya konu taşınmazların niteliğinin ve değerinin yönetimine uygun şekilde tespit edildiği söylenemez.
Hal böyle olunca çekişmeli taşınmazların tapu iptali ve tescil davasının kesinleştiği tarihte yukarıda açıklanan Bakanlar Kurulu kararı ve Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kurulu kararı çerçevesinde arsa vasfında olup olmadığı yeniden araştırılmalı, taşınmazın bu ilkelere göre arsa niteliğinde olduğunun belirlenmesi halinde emsal incelemesi ve kıyaslaması yöntemiyle, arazi niteliğinde olduğunun saptanması halinde ise tarımsal gelir metoduna göre tapu iptali ve tescil kararının kesinleştiği tarihteki gerçek değeri tespit edilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir.
Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, eksik araştırma, inceleme ve yetersiz bilirkişi raporlarına dayanılarak hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 23/03/2017 günü oybirliğiyle karar verildi.