10. Ceza Dairesi 2016/2564 E. , 2017/1207 K.
"İçtihat Metni"
İtirazla İlgili Mahkeme Kararı : Asliye Ceza Mahkemesi
Suç : Kenevir ekme
İtiraz yazısı ile dava dosyası incelendi.
I) KONUYLA İLGİLİ BİLGİLER
1- Sanık ... hakkında, 01/08/2012 tarihli kenevir ekme suçundan Kemalpaşa Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 23/08/2012 tarihinde 2012/2435 soruşturma, 2012/991 esas ve 2012/422 iddianame sayı ile Kemalpaşa Asliye Ceza Mahkemesi"ne dava açıldığı, Mahkeme tarafından 11/04/2013 tarihinde 2012/955 esas ve 2013/365 karar sayı ile sanığın 2313 sayılı Kanun"un 23. maddesinin 5. fıkrası ve TCK"nın 62. maddesi gereğince 1 yıl 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve TCK"nın 53. maddesinin uygulanmasına karar verildiği ve hükmün temyiz edilmeden kesinleştiği,
2- Aynı fiilden, Kemalpaşa Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 27/09/2012 tarihinde 2012/2878 soruşturma, 2012/1118 esas ve 2012/462 iddianame sayı ile Kemalpaşa 1. Asliye Ceza Mahkemesi"ne ikinci kez kenevir ekme suçundan dava açıldığı, bu Mahkeme tarafından 25/06/2013 tarihinde 2012/1042 esas ve 2013/701 karar sayı ile sanığın 2313 sayılı Kanun"un 23. maddesinin 5. fıkrası ve TCK"nın 62. maddesi gereğince 1 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği ve hükmün temyiz edilmeden kesinleştiği,
3- Kemalpaşa 1. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından 11/04/2013 ve 25/06/2013 tarihlerinde verilen kararların "sanığın aynı suçtan mükerrer olarak cezalandırılmasına karar verildiği" gerekçesiyle her iki hükmün infazının durdurulmasına karar verildiği,
4- Adalet Bakanlığı"nın 05/01/2016 tarihli yazısı ile mükerrer dava olduğu gerekçesi ile Kemalpaşa 1. Asliye Ceza Mahkemesi"nin 25/06/2013 tarih ve 2012/1042 esas, 2013/701 sayılı kararına karşı kanun yararına bozma yoluna başvurulması üzerine,
Dairemizce 24.05.2016 tarihinde 2016/1995 esas ve 2016/1617 karar sayı ile "sanık hakkında aynı fiilden dolayı hem Kemalpaşa Asliye Ceza Mahkemesi"ne hem de Kemalpaşa 1. Asliye Ceza Mahkemesi"ne mükerrer olarak dava açıldığı anlaşıldığından; Kemalpaşa Asliye Ceza Mahkemesi"ne açılan davanın diğer davadan önce açılması karşısında, Kemalpaşa 1. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından CMK"nın 223. maddesinin 7. fıkrası uyarınca, mükerrer olarak açılan davanın reddine karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi yasaya aykırı olduğundan, Kemalpaşa 1. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından 25/06/2013 tarihinde 2012/1042 esas ve 2013/701 sayı ile verilen kararın 5271 sayılı CMK"nın 309. maddesinin 3. fıkrası gereğince kanun yararına BOZULMASINA, aynı Kanun"un 309. maddesinin 4. fıkrasının (a) bendi uyarınca gerekli işlemin yapılması için, dosyanın Adalet Bakanlığı"na sunulmak üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı"na gönderilmesine" karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı"nca, Dairemizin bu kararına itiraz edilmiştir.
II) İTİRAZ NEDENLERİ:
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı"nın itiraz yazısında; "İtirazın konusunu oluşturan uyuşmazlık;
Hükümlü hakkında 2313 sayılı Yasaya muhalefet suçundan kurulan hükmünde, aynı sanık hakkında aynı fiil nedeniyle daha önceden açılmış bir kamu davası veya verilmiş kesin bir hüküm nedeniyle, açılan kamu davasının 5271 sayılı Yasanın 223/7. maddesi uyarınca reddine karar verilmesi gerektiği halde, yargılamaya devamla yazılı şekilde mahkumiyet karar verildiğinde ilişkin kanun yararına bozma kabulü halinde, Özel Dairece, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. Maddesinin (d) bendi gereğince mi yoksa aynı fıkranın (a) bendi gereğince mi uvgulama yapılacağının belirlenmesine ilişkindir.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. ve 310.maddelerinde düzenlenen kanun yararına bozma kurumu; hakim veya mahkemelerce verilip istinaf ya da temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlerdeki hukuka aykırılıkların giderilmesini sağlayan olağanüstü bir yasa yoludur.
5271 sayılı Kanunu’nun 309. maddesinin 4. fıkrasında, kanun yararına bozma sonrası yapılacak işlemler, bu işlemleri gerçekleştirecek merciler ve bozma kararının etkileri, bozulan hüküm veya kararın türü ve bozma nedenlerine göre ayrım yapılarak ayrıntılı olarak gösterilmiştir.
Düzenlemede; kanun yararına bozmanın sonuçları ve bozma sonrasındaki uygulama saptanırken, öncelikle ’karar" ve ‘hüküm’ ayrımı gözetilmiş ayrıca mahkumiyet hükmü ile davanın esasını çözen veya çözmeyen diğer hükümler bakımından farklı uygulama ve sonuçlar öngörülmüştür.
Bozma nedenleri;
5271 sayılı Yasanın 223 üncü maddesinde tanımlanan ve davanın esasını çözmeyen bir karara ilişkin ise, 309,maddenin 4.fıkrasının (a) bendi uyarınca; kararı veren hakim veya mahkemece gerekli inceleme ve araştırma sonucunda yeniden karar serilecektir. Bu halde yargılamanın tekrarlanması yasağına ilişkin kurallar uygulanamayacağı gibi, davanın esasını çözen bir karar bulunmadığı için, verilecek hüküm veya kararda, lehe ve aleyhe sonuçtan da söz edilemeyecektir.
Mahkumiyete ilişkin hükmün, davanın esasını çözmeyen yönüne veya savunma hakkını kaldırma veya kısıtlama sonucunu doğuran usul işlemlerine ilişkin olması halinde ise, anılan fıkranın (b) bendi uyarınca kararı veren hakim veya mahkemece yeniden yapılacak yargılama sonucuna göre gereken hüküm verilecek, ancak bu halde verilen hüküm, önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olamayacaktır.
Davanın esasını çözen mahkumiyet dışındaki diğer hükümlerin bozulmasında ise (c) bendi uyarınca aleyhte sonuç doğurucu herhangi bir işlem yapılamayacağı gibi, ‘tekriri muhakeme’ yasağı nedeniyle kanun yararına bozma kapsamında yeniden yargılama da gerekmeyecektir.
4’üncü fıkranın (d) bendi gereğince bozma nedeninin hükümlünün cezasının kaldırılmasını gerektirmesi halinde, cezanın kaldırılmasına, daha hafif bir cezanın verilmesini gerektirmesi halinde ise bu hafif cezaya Yargıtay ceza dairesince doğrudan hükmedilecektir. Bu halde yargılamanın tekrarlanması yasağı bulunduğundan, Yargıtay ceza dairesince hükmün bozulması ile yetinilmeyip, gereken kararın doğrudan ilgili daire tarafından verilmesi gerekmektedir.
Görüldüğü üzere, bir karar veya hükmün kanun yararına bozulmasının ilgili aleyhine sonuç doğurup doğurmayacağı, bozma sonrasında kararı veren hakim veya mahkemece yeni bir inceleme, araştırma ve yargılama yapılıp yapılmayacağı, hangi hallerde Yargıtay’ın doğrudan hükmetme yetkisinin bulunduğu maddede sıralı ve ayırıcı biçimde düzenlenmiştir. Kanuni düzenleme ile kanun yararına bozmanın sonuçları ve bozma sonrasındaki uygulama belirlenirken “karar” ve “hüküm” ayrımı gözetilmiş, ayrıca mahkumiyet hükmü ile davanın esasını çözen veya çözmeyen diğer hükümler bakımından farklı uygulama ve sonuçlar öngörülmüştür.
Mahkumiyete ilişkin hükmün bozulması üzerine mahkemece yeniden yargılama yapılmasını gerektiren durum, 5271 sayılı Ceza muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesinin 4. fıkrasının (b) bendinde sınırlı biçimde sayılmıştır. Buna göre, mahkumiyete ilişkin hükmün bozulması üzerine kararı veren mahkemece yeniden yargılama yapılabilmesi için, bozma nedeninin, davanın esasını çözmeyen yönüne, savunma hakkını kaldırma veya kısıtlama sonucunu doğuran usul hükmüne ilişkin olması gerekmektedir.
Mahkumiyet hükmünde, davanın esasını çözmeyen; 5271 sayılı Ceza muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesinin 4. fıkrasının (b) bendi kapsamında kalan bozma nedenlerine, hükmün gerekçe içermemesi, görevsiz mahkemece hüküm kurulması, hakimin davaya bakamayacağı hal mevcut olduğu halde bu hakim tarafından karar verilmesi, Cumhuriyet Savcısının duruşmada hazır bulunması gerektiği halde yokluğunda yapılan duruşmada mahkumiyet hükmü kurulması, uzlaşmaya tabi bir suçta uzlaştırma işleminin yapılmaması ve ön ödemeye tabi bir suçta ön ödeme önerisinde bulunulmaması gibi örnekler gösterebiliriz.
Bozma nedeninin, savunma hakkının kaldırılması ya da kısıtlanması sonucunu doğurması hallerine ise, sanığın sorgusunun, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 147. maddesine uyan şekilde yapılması, aynı Kanun’un 226. maddesi gereğince sanığa ek savunma hakkı verilmemesi, alt dereceli mahkemece karar verilmesi, son sözün duruşmada hazır bulunan sanığa hatırlatılmaması, müdafii tayin edilmesi zorunlu olduğu halde müdafii atanmadan yapılan duruşma neticesinde mahkumiyet hükmü kurulması ve duruşma yapılması zorunlu olduğu halde duruşma yapılmadan yapılan yargılama sonucunda mahkumiyet hükmü kurulması gibi örnekleri göstermek mümkündür.
Bozma nedeni, netice itibariyle hükümlüye daha az bir cezanın verilmesini ya da cezanın kaldırılması gerektiriyorsa 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 309. maddesinin 4. fıkrasının (d) bendi gereğince yargılamanın tekrarlanması yasağı bulunduğundan, bu hafif cezaya veya cezanın kaldırılmasına doğrudan Özel Dairece karar verilmesi gerekmektedir.
Özel Dairece, yeniden yargılama yasağı olduğu halde, daha az cezaya hükmedilmeyip ya da ceza kaldırılmayıp, hukuka aykırılığın giderilmesinin yerel mahkemeye bırakılması halinde, bu aşamada yerel mahkemenin vereceği karar yok hükmünde olacağından, hükümlü lehine sonuç doğuracak olan hukuka aykırılık da yasal olarak giderilmemiş olacaktır.
Nitekim, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 13/06/2006 gün ve 006/151-157 , 13/02/2007 gün vc 2006/349. 2007/35, 18/09/2007 gün ve 2007/186-178, 13/05/2008 gün ve 2008/84-111 ile 14/04/2009 gün ve 2009/75-101 esas-karar sayılı kararlarında da, mahkumiyet hükümlerinde, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesinin 4. fıkrasının (d) bendi kapsamında kaldığı kabul edilerek, hukuka aykırılıkların bizzat Özel Dairelerce giderilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
Somut olayda, hükümlü ... hakkında, 2313 sayılı Yasaya muhalefet suçundan yapılan yargılamada, sanık hakkında aynı eylemden dolayı Kemalpaşa Asliye Ceza Mahkemesine kamu davası açıldığı, yapılan yargılama sonucunda Kemalpaşa Asliye Ceza Mahkemesinin 11/04/2013 tarih ve 2012/955 esas, 2013/365 karar sayılı ilamı ile sanık hakkında 2313 sayılı Kanun"un 23. maddesinin 5. fıkrası ve TCK"nun 62. maddeleri gereğince 1 yıl 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, kararın temyiz edilmeden kesinleştiği anlaşıldığından, sanık hakkında aynı eylemden dolayı iş bu dosyada açılan kamu davasının 5271 sayılı Yasanın 223/7. maddesi uyarınca reddine karar verilmesi gerektiği halde, yargılamaya devamla yazılı şekilde mahkumiyet kararı verildiğinden dolayı yerel mahkeme kararı hukuka aykırıdır. Bu nedenle Özel Dairece, kanun yararına bozma isteminin kabulüne karar verilmesi yerindedir. Ancak buradaki bozma nedeni, açılan kamu davasının CMK’nun 223/7. maddesi uyarınca reddine karar verilmesi olduğundan, hükümlünün cezasının kaldırılmasını gerektiren bir bozma nedeni olduğundan, 5271 sayılı Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun 309. maddesinin 4. fıkrasının (d) bendi kapsamında kalıp, yeniden yargılama yasağı bulunması nedeniyle belirlenen hukuki aykırılığın, bizzat Özel Dairece giderilmesi, Özel Dairece, 2313 sayılı Yasaya muhalefet suçundan sanık hakkında iş bu Kemalpaşa 1. Asliye Ceza Mahkemesi dosyası üzerinden açılan kamu davasının 223/7. maddesi uyarınca reddine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, kararın bozulmasına, aynı yasanın 309/4-a maddesi gözetilerek müteakip işlemlerin mahallinde getirilmesine karar verilmesinin isabetli olmadığı kanaatine varılmıştır." denilerek Dairemizin bozma kararından " aynı Kanun"un 309. maddesinin 4. fıkrasının (a) bendi uyarınca gerekli işlemin yapılması için.." ibaresinin çıkartılması ve Dairemizce 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesinin 4. fıkrasının (d) bendindeki yetkiye dayanılarak kanun yararına bozma doğrultusunda hükümlü ... hakkındaki mükerrer dava olan Kemalpaşa 1. Asliye Ceza Mahkemesi"ne açılmış olan davanın CMK’nun 223/7. maddesi uyarınca reddine karar verilmesi istenilmiştir.
III) İTİRAZIN VE KONUNUN İRDELENMESİ
Dosya kapsamında yapılan incelemede, kanun yararına bozma nedeni "CMK’nun 223/7. maddesi uyarınca sanık hakkında aynı fiil nedeniyle verilmiş mükerrer mahkumiyet hükmüne ilişkin davanın reddine" ilişkin olup, bozma nedeni sanık hakkında hükmedilen cezanın kaldırılması sonucunu doğuracağından Dairemizce 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesinin 4. fıkrasının (d) bendindeki yetkiye dayanılarak kanun yararına bozma doğrultusunda hükümlü ... hakkındaki mükerrer dava olan Kemalpaşa 1. Asliye Ceza Mahkemesi"ne açılmış olan davanın CMK’nun 223/7. maddesi uyarınca reddine karar vermek gerekmiştir.
IV) KARAR: Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı"nın itirazının kabulüne,
2- Dairemizin 24.05.2016 tarihli 2016/1995 esas ve 2016/1617 karar sayılı bozma kararının "Kemalpaşa 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 25/06/2013 tarih ve 2012/1042 esas, 2013/701 sayılı kararı" yönünden KALDIRILMASINA,
3- Sanık hakkındaki hükmün incelenmesi:
Sanık hakkında 01/08/2012 tarihli "kenevir ekme" eylemi nedeni ile mükerrer olarak açılan dava sonucunda Kemalpaşa 1. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından 25/06/2013 tarihinde 2012/1042 esas ve 2013/701 sayı ile verilen kararın 5271 sayılı CMK"nın 309. maddesinin 3. fıkrası gereğince kanun yararına BOZULMASINA; aynı Kanun’un 309. maddesinin 4. fıkrasının (d) bendinin verdiği yetkiye dayanılarak;
a) Kemalpaşa 1. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından 25/06/2013 tarihinde 2012/1042 esas ve 2013/701 sayılı mahkûmiyet hükmü ile sonuçlanan davanın CMK’nun 223/7. maddesi uyarınca REDDİNE,
b) Hükümlü hakkında iş bu dava sonucu hükmolunan cezanın KALDIRILMASINA,
c) Dosyanın Adalet Bakanlığı"na sunulmak üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı"na gönderilmesine, 27.03.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.