4. Hukuk Dairesi 2016/3764 E. , 2016/8066 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasından dolayı yerel mahkemece verilen gün ve sayısı yukarıda yazılı kararın; Dairemizin 20/05/2013 gün ve 2012/10409-2013/9253 sayılı ilamıyla onanmasına karar verilmiştir. Süresi içinde davalılar ... ve ... vekili tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla HUMK’un 440-442. maddeleri uyarınca tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
1- Temyiz ilamında bildirilen gerektirici nedenler karşısında Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun değişik 440. maddesinde sayılan nedenlerden hiç birine uygun olmayan davalılar ... ve ... vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan karar düzeltme istemi reddedilmelidir.
2- Davalılar ... ve ... vekilinin diğer karar düzeltme istemine gelince;
Dava, haksız fiil nedeni ile uğranılan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Davacı, davalı ..."e ait olup, davalı ... tarafından kullanılan aracın neden olduğu trafik kazasında iş ve güçten kalacak şekilde yaralandığını belirterek uğramış olduğu maddi ve manevi zararın tazminini talep etmiş, bilahare 14/03/2011 tarihinde vermiş olduğu ıslah dilekçesi ile talebini artırmıştır.
Islah, iddia ve savunmanın genişletilmesi ve değiştirilmesi yasağının istisnalarından olup, taraflardan birinin yapmış olduğu bir usul işlemini tamamen veya kısmen düzeltmesi olarak tanımlanmaktadır. Islah ile taraflar dava sebebini, dava konusunu veya talep sonucunu değiştirebilirler. Usulüne uygun olarak açılmış bir davanın bulunması şartı ile davanın tamamen veya kısmen ıslahı mümkündür.
Dava sebebinin veya dava konusunun değiştirilmesi tamamen ıslah halleridir. (Baki Kuru 4. Cilt s. 3990). Davanın kısmen ıslahında ise, dava dilekçesinden sonraki bir usul işleminin ıslahı söz konusudur. Gerek doktrinde gerekse Yargıtay uygulamalarında kabul edildiği üzere müddeabihi (dava değerini) arttırma halinde kısmi ıslah söz konusu olup kısmi ıslahta, tamamen ıslahın aksine ıslah tarihine kadar yapılan bütün usul işlemleri yapılmamış sayılmaz. Kısmi ıslah yapıldığı tarihten ileriye dönük olarak hüküm ifade eder.
Zamanaşımı ise borcu ortadan kaldıran bir olgu olmayıp, doğmuş ve var olan bir hakkın istenebilirliğini ortadan kaldıran bir savunma aracıdır. Bu nedenle zamanaşımı alacağın varlığını değil, istenebilirliğini ortadan kaldırır. BK 133 madde zamanaşımını kesen sebepler sayılmış olup bunlardan biri de dava açılmasıdır. Davanın tamamen ıslahında dava baştan beri (dava dilekçesinden itibaren) ıslah edildiği için ıslah edilen kısım içinde davanın açıldığı tarihte zamanaşımı kesilmiş olur.
Kısmi davada ise zamanaşımı yalnızca dava edilen kısım kesilir. Henüz açılmayan (saklı tutulan) ve daha sonra ıslahla arttırılan bölüm için zamanaşımı işlemeye devam eder.
Nitekim 01/10/2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK"nın 107. maddesinde düzenleme altına alınan belirsiz alacak davası ve tesbit davasında davacının iddianın genişletilmesi yasağı olmadan ve karşı tarafın rızasına ve ıslaha da gerek kalmaksızın talep sonucunun arttırılabileceği kabul edilmiş, maddenin gerekçesinde de bu dava ile ilk dava tarihinde zamanaşımının kesileceği belirtilmiştir.
Aynı Kanun"un 109. maddesindeki kısmi davada ise zamanaşımının kesileceği yolunda bir açıklama yoktur.
Davanın açıldığı tarihte yürürlükte olan HMUK"a göre belirsiz alacak davası müessesesi bulunmadığı gibi, gerek Dairemizin gerekse HGK"nın yerleşik içtihatları kısmi dava açılması halinde zamanaşımının sadece dava edilen bölüm yönünden kesileceği yönündedir.
Bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında; davaya konu trafik kazasının 25/05/2003 tarihinde meydana geldiği, davacının maluliyet oranını Adli Tıp Kurumunun 30/06/2008 tarihli raporu ile öğrendiği ve olayda uygulanacak ceza zamanaşımı süresininde 5 yıl olduğu gözetildiğinde, ıslah tarihi olan 14/03/2011 tarihi itibariyle 2 ve 5 yıllık zamanaşımı sürelerinin geçtiği anlaşılmaktadır. Davalı taraf süresinde ıslah dilekçesiyle istenen bölüm yönünden zamanaşımı def"i ileri sürdüğüne göre ıslahla istenen bölümün zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken, kabulü doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekirken onanmış olduğu anlaşıldığından davalı vekilinin karar düzeltme istemi kabul edilmeli, Dairemizin onama kararı kaldırılmalı ve karar bozulmalıdır.
SONUÇ: Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 440-442. maddeleri gereğince yukarıda (2) sayılı bentte gösterilen nedenlerle davalı vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairemizin 20/05/2013 gün ve 2012/10409-2013/9253 sayılı onama kararının kaldırılmasına; kararın yukarıda gösterilen nedenlerle BOZULMASINA, davalının diğer düzeltme istemlerinin (1) nolu bentte gösterilen nedenlerle reddine ve tashihi karar talep eden davalılardan önceki onama kararımızla alınan harç ile peşin alınan karar düzeltme harcının istek halinde geri verilmesine 20/06/2016 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
1086 sayılı HUMK"na göre Islah, taraflardan birinin yapmış olduğu bir usul işlemini tamamen veya kısmen düzeltmesine denir (m.83)
Medeni Usul Hukukumuzda iddia ve savunmanın teksifi ilkesi geçerli olduğu, bunun karşı tarafın rızası olmadan değiştirilemeyeceği için iddia veya savunmasını değiştirmek ve genişletmek isteyen tarafın başvurabileceği yol ıslah müessesesidir.
Islahın konusu; yapılan usul muamelesi olup, bunu yapan taraf dava sebebi, müddeabih ve talep neticesinin değiştirebilir. Ancak müddeabih artırılamaz ve taraf değiştirilemez (m.87)
Ancak Anayasa Mahkemesi 20/07/1999 tarihli kararı ile HUMK"nun 87. maddesini iptal ettiğinden artık davada müddeabihin de ıslah yolu ile artırma yolu açılmıştır.
Islah yargılamanın bitimine kadar yapılabilir (m.84) Islah; bir tarafın mahkemeye karşı yazılı veya karşı taraf hazır ise sözlü olarak tek taraflı ve açık bir irade beyanı ile yapılır. Islahın yapılması mahkemenin veya karşı tarafın kabulüne bağlı değildir.
Alacak-zarar miktarını yahut değerini tam olarak bilemeyen davacının fazlaya ilişkin hakkını saklı tutarak açtığı davada, yargılama sırasında dava değerinin dilekçede belirtilenden fazla çıktığında davacı bu kısmı HUMK"un 84. maddesine göre yargılamanın sonucu kadar ıslah ederek dava edebilir. Bu kısım ek dava niteliğinde değildir.
Zamanaşımı; hukuki mahiyeti olarak bir def"i olup, borcun kendisini ortadan kaldırmaz ancak borca bağlı dava hakkını ortadan kaldırır.
Dava ilk açıldığı tarihteki zamanışımı hükümlerine tabi olup, yapılan ıslahla istenen kısım için artık zamanaşımı söz konusu olmayacaktır. Anlatılan bu hususlar alacaklının dava açacağı miktar ve değeri tam ve kesin olarak belirlenmesinin mümkün olmadığı ve objektif olarak imkansız olduğu haller için olup, davanın miktarı bilinen veya tespit edilebilen durumlar için değildir.
Uygulamada, zaman içerisinde davacının bu fazla kısmı, davayı genişletme yasağı içerisinde, hak arama özgürlüğünün aksine yasakla karşılaşması, yeni davalar açarak usul ekonomisine aykırı durumları ortadan kaldırmak için kanun koyucu 01/10/2011 tarihinde yürürlüğü giren 6100 sayılı HMK"nın 107. maddesindeki "Belirsiz alacak ve tespit davası" açma kolaylığını getirmiştir. Maddede "Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olaraka belirleyebilmenin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkansız olduğu hallerde, alacaklı hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir."... "alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir."
Buna göre davacı iddianın genişletilmesi yasağı olmadan, karşı tarafın rızasına ve ıslaha gerek kalmaksızın talep sonucunu artırabilecektir. Artırılacak bu kısım için artık zamanaşımı söz konusu olmayacağı, davanın açıldığı tarihte zamanaşımının kesileceği kabul edilmiştir.
Açıklanan nedenlerle ıslahta zamanaşımı olmayacağından sayın çoğunluğunun aksi yöndeki görüşüne katılmıyorum. 20/06/2016