21. Hukuk Dairesi 2015/6757 E. , 2016/2879 K.
"İçtihat Metni"
Davacı, davalılardan işverene ait işyerinde geçen ve Kuruma eksik bildirilen çalışmalarının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi arafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
Davacı, davalı işyerinde 1995 yılından itibaren çalıştığını ancak 1995 yılında 124 gün, 1996 yılında 64 gün, 1997 yılında 64 gün, 1998 yılında 165 gün, 1999 yılında 209 gün, 2000 yılında 100 gün, 2001 yılında 172 gün, 2004 yılında 42 gün, 2005 yılında 63 gün, 2006 yılında 150 gün, 2007 yılında 104 gün, 2008 yılında 151 gün ve 2009 yılında 190 gün eksik bildiriminin yapıldığını belirterek söz konusu yıllarda toplam 1598 gün davalı işverene ait iş yerinde geçen ve Kuruma bildirilmeyen sigortalı çalışmalarının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden, davacının 1994-2012 yılları arasında davalı işyerinden bildirimlerinin yapıldığı, dava konusu döneme ait bir kısım dönem bordrolarının getirtildiği, davalı işveren tarafından 2005 yılı ve sonrasına ait ücret bordrolarının sunulduğu, bu bordroların bir kısmının imzalı bir kısmının ise imzasız olduğu, tanık beyanlarının alındığı anlaşılmaktadır.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasa"nın 79/10. ve 5510 sayılı Yasa"nın 86/9. maddeleri bu tip hizmet tespiti davaları için özel bir ispat yöntemi öngörmemiş ise de, davanın niteliği kamu düzenini ilgilendirdiği ve bu nedenle özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi gerektiği Yargıtay"ın ve giderek Dairemizin yerleşmiş içtihadı gereğidir.
Mahkeme tarafından, davalı işyerinde yapılan işin mevsimlik iş olduğu ve davacının çalışmalarının buna göre davalı işveren tarafından bildirildiği belirtilerek davanın reddine karar verilmiş ise de dosyada bulunan imzalı ücret bordrolarına göre davacının Kuruma bildirimlerinin yapılmış olması durumu göz ardı edilerek buna göre inceleme yapılmadan ve dava konusu döneme ait tüm dönem bordroları getirtilip bu bordrolarda kayıtlı tarafsız tanıklar tespit edilip beyanları alınmadan sonuca gidilmesi doğru olmamıştır.
Gerçekten, davacının işyerindeki çalışmalarının bir kısmı ücret bordrolarına dayanılarak Kuruma bildirilmiş ve bildirime uygun olarak da primleri ödenmiştir. İmzalı bordrolar davacı çalışmalarının işyerinde otuz günün altında geçtiğinin karinesidir. Karinenin tersinin ise, eşdeğerdeki belgelerle kanıtlanması gerektiği söz götürmez. Başka bir anlatımla, yazılı belgelerin varlığı halinde tanık sözlerine itibar edilemez. Dairemizin, giderek Yargıtay"ın oturmuş ve yerleşmiş görüşleri de bu doğrultudadır. Davalı işveren tarafından 2005 yılı ve sonrasına ait ücret bordroları ibraz edilmiştir. Bu bordroların bir kısmının imzalı ve bir kısmının ise imzasız olduğu görülmüştür. Davalı tarafından imzalı ücret bordrosu ibraz edilen, ancak davacı tarafından aksi yazılı delil sunulamayan söz konusu aylardaki sürenin ücret bordrolarında belirtilen süre kadar olduğunun kabul edilmesi gerekmektedir.
Yapılacak iş; dava konusu yapılan çalışma döneminin tamamında, imzalı ücret bordrosu olan dönemlerde imzalı ücret bordrosu kadar, imzalı ücret bordrosu olmayan veya olup da itiraz edilen imzaların davacıya ait olmadığı anlaşılan dönemler yönünden ise tüm dönem bordrolarını getirtmek ve dönem bordrolarında ihtilaflı dönemin tamamında kayıtlı ve tarafsız tanıklar saptanarak bunların bilgilerine başvurmak, bordolarda adı geçen kişilerin adreslerinin tespit edilememesi veya beyanları ile yetinilmediği takdirde, Sosyal Güvenlik Kurumu, zabıta, maliye, meslek odası aracılığı ve muhtarlık marifetiyle davalı işyerine komşu işyerlerini tespit edip bu işyerlerinin uyuşmazlık konusu dönemde çalıştığı tespit edilen kayıtlı çalışanları, yoksa işyeri sahipleri araştırılıp tespit edilerek çalışmanın niteliği ile gerçek bir çalışma olup olmadığı yönünde yöntemince beyanlarını almak ve davacının talep ettiği süreleri de göz önünde buludurarak toplanan delillerin sonucuna göre karar vermekten ibarettir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 25/02/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.