1. Hukuk Dairesi 2016/12332 E. , 2017/369 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : ELATMANIN ÖNLENMESİ
Taraflar arasında görülen elatmanın önlenmesi davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."nin raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi isteğine ilişkindir.
Davacı, kayden paydaş olduğu dava konusu 300 parsel sayılı taşınmazın davalı tarafından haksız yere işgal edildiğini ileri sürerek el atmanın önlenmesini istemiştir.
Davalı, dava konusu taşınmazın davacıya ait olmadığını, dava dışı ..."e ait olduğunu, ...un ölümünden sonra taşınmazı kullanan eşi ile anlaşma yaptığını ve taşınmaza fıstık ektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davacı tarafından dava konusu taşınmazın harici satış sözleşmesi ile dava dışı ...a, ...un eşi tarafından da davalıya satıldığından, davacının davayı açmakta kötüniyetli olduğu ve davalının taşınmaza haksız müdahalesinin olmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden, davacının çekişme konusu 300 parsel sayılı taşınmazda 20/230 oranında paydaş olduğu, davacı tarafından çekişme konusu taşınmazın 26.08.1975 tarihli harici satış sözleşmesi ile dava dışı ..."e, ...un ölümü ile dava dışı eşi Emine tarafından da davalıya haricen satıldığı, taşınmazın davalı tarafından fıstık ekilmek suretiyle kullanılan alanının keşfen belirlenen değerinin 7.887,10 TL olduğu anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, Türk Medeni Kanununun 693/son maddesi gereğince paydaşlardan ve Türk Medeni Kanununun 702/4.maddesi uyarınca elbirliği halinde mülkiyette mirasçılardan herbirinin topluluğa giren hakların korunmasını isteyebilmesi ve taşınmaza yönelik haksız müdahalelere karşı tek başına el atmanın önlenmesi davası açabilmesi mümkündür.
Hemen belirtilmelidir ki; iddianın içeriği ve ileri sürülüş biçiminden, davanın taşınmaz malın aynına ilişkin olduğu ve konusunu oluşturan hakkın para ile değerlendirilmesinin mümkün bulunduğu; böyle bir davada, 6100 sayılı HMK"nın 120 (1086 sayılı HUMK"un 413.) ve 492 sayılı Harçlar Kanunu"nun 16. maddeleri uyarınca dava değerinin ve buna göre alınacak harcın, elatılan yerin değeri olacağı kuşkusuzdur (4.3.1953 tarihli ve 10/2 sayılı İBK).
./..
Ne var ki, elatmaya konu yerin değeri dava dilekçesinde belirtilmeden maktu harç ödenmek suretiyle davanın açıldığı, keşfen belirlenen değer yönünden eksik harcın yatırılmadığı gibi, yargılama sırasında da bu yönden harç ikmali yapılmadığı anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, 492 sayılı Harçlar Kanunu, harcın alınmasını veya tamamlanmasını tarafların isteklerine bırakmayıp, anılan hususun mahkemece kendiliğinden gözetileceğini düzenlemiş ve buyurucu nitelikteki 32. maddesinde yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemlerin yapılamayacağını öngörmüştür.
Hâl böyle olunca, öncelikle taşınmazın davalı tarafından elatılan ve keşfen saptanan değeri üzerinden peşin harcın alınması, bu zorunluluk yerine getirildiği takdirde davaya devam edilmesi gerekirken, anılan husus gözardı edilerek işin esası bakımından hüküm kurulması doğru değildir.
Kabule göre de, davacının kayden paydaş olduğu taşınmaza davalının fıstık ekmek suretiyle müdahale ettiği saptanarak, mülkiyet hakkına üstünlük tanınmak ve tapulu taşınmazda harici satış iddiasına değer verilmeyeceği gözetilerek el atmanın önlenmesi isteğinin kabulüne karar vermek gerekirken yazılı olduğu şekilde karar verilmesi de doğru değildir.
Davacı vekilinin temyiz itirazı açıklanan nedenlerden ötürü yerindedir. Kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 23.01.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.