Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2016/8426
Karar No: 2017/385
Karar Tarihi: 23.01.2017

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2016/8426 Esas 2017/385 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2016/8426 E.  ,  2017/385 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL


    Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı kayyum vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."un raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;

    -KARAR-

    Dava; 2762 sayılı Vakıflar Kanunu’nun (5737 sayılı Yasanın yürürlüğünden önce) 29. maddesi uyarınca mahlulen vakfı adına tesciline karar verilen taşınmazın tapu kaydının iptali ile kayıt maliki adına tescili isteğine ilişkindir.
    Davacı Kayyum, taşınmazın 3/5 pay maliki Maryam’ın gaip olması nedeniyle Sarıyer Sulh Hukuk Mahkemesince kayyum tayin edildiğini ve dava konusu taşınmazın kiraya verildiğini, kayyumluk devam ederken davalı ...’nün Sarıyer 1. Asliye Hukuk Mahkemesine hasımsız olarak açtığı dava sonucu Sultan Beyazıt Vakfı adına tescile karar verildiğini, böyle bir davanın hasımsız olarak açılamayacağını, mahluliyet kararının iptali için İstanbul 1. İdare mahkemesine açılan davanın sonucunun beklenildiğini ileri sürerek, dava konusu taşınmazın davalı adına olan tapu kaydının iptali ile 3/5 hissesi... adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.
    Davalı, çekişme konusu taşınmazın 2/5 payının mahlulen vakfı adına tescilli olduğunu, 3/5 payının da... adına kayıtlı iken, Maryam’ın ve evlatları Poloram, Sofi,İskohi’nin varis bırakmadan ölmeleri sebebiyle sözkonusu payın vakfı adına tescili için açılan dava sonucu taşınmazın mahlulen vakfı adına tesciline karar verildiğini, 2888 sayılı yasanın yürürlük tarihi olan 24/09/1983 tarihinden sonra vakıf taşınmazının Hazine’ye intikalinin sözkonusu olamayacağından dava konusu 3/5 payın da kayyumla idaresine gerek bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece ;davacının mahluliyet kararının aksini kanıtlayacak hiçbir belge ve delil sunamadığı, davalı tarafın dayandığı mahluliyet kararı mutasarrıfların mirasçısız olarak öldüklerini kanıtlayan bir belge olarak kabul edildiğinden İdare Mahkemesindeki davanın bekletici mesele yapılmasının gerekmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; karar, davacı kayyum vekili tarafından süresinde temyiz edilmiştir.

    ./..



    Dosya içeriği ve toplanan delillerden çekişme konusu 475 ada 8 parsel sayılı arsa vasıflı taşınmazın 29/01/1951 tarihli kadastro tespiti ile 2/5 payının Sultan Beyazıt Vakfı adına, 3/5 payının ise ismi bilinmeyen üç evladına intikal etmek üzere... adına tescil edildiği,Sarıyer 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2005/103 esas 2005/342 karar sayılı ilamı ile ... adına kayıtlı 3/5 payın mahlulen vakfı adına tesciline karar verildiği, sözkonusu davanın hasımsız olarak açıldığı, Sarıyer Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2005/377 Esas 2005/528 Karar sayılı ilamı ile de adı geçene Defterdarın kayyum olarak atandığı, İstanbul 1. İdare Mahkemesi’nin 2006/2540 esas 2008/593 karar sayılı ilamı ile Vakıflar Genel Müdürlüğü ‘nce tesis edilen 28/09/2004 tarih ve 30 sayılı mahluliyet kararında hukuka uyarlık bulunmadığı zira mutasarrıfın mirasçı bırakmadan öldüğüne dair nüfus kaydı ya da yargı kararının olmadığı, yalnızca muhtarlık tarafından düzenlenen ilmuhabere dayanılarak böyle bir kararın alınamayacağı gerekçesiyle iptal kararı verildiği ve sözkonusu kararın 27/02/2013 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır.
    Bilindiği üzere; Vakıf Hukukumuzda, İcareteynli ve mukataalı vakıfların kuru mülkiyeti (rekabesi) vakfa, kullanma (tasarruf) hakkı ise mutasarrıfa ait bulunmakta, mutasarrıfın bu hakkı ölmesi üzerine mirasçılarına intikal etmekteydi. Mutasarrıfın mirasçısının bulunmaması halinde ise vakıf mal mahlulen vakfına dönmekteydi. Ne var ki, Medeni Kanunun kabulünden sonra aynı taşınmaz üzerinde kuru mülkiyet (rekabe) hakkı ile mirasçılara kalan, nesilden nesile geçen tasarruf hakkı gibi iki hakkın varlığı getirilen yeni mülkiyet kuralları ile bağdaşı görülmemiş, vaki vakıf hukukumuzu yeniden düzenleme, Medeni Kanunun kabul ettiği mülkiyet rejimine uyarlama zorunluluğu doğmuştur. Bu amaçla 2762 sayılı Vakıflar Yasası 5.6.l935 tarihinde kabul edilmiş, 13.6.1935 tarihinde yayınlanmış, 6 ay sonra 13.12.1935 tarihinde yürürlüğe konulmuştur. Söz konusu kanun ile vakıf taşınmazların icareteyn ve mukataya bağlanması yasaklanmış, daha önce kurulmuş bu tür vakıfların tasfiyesi yoluna gidilmiştir. Söz konusu yasanın özellikle 27, 29 ve 30 maddelerinde özetle (.. mukataalı toprakların ve icareteynli taşınmazların mülkiyetinin yirmi misli bir taviz karşılığında mutasarrıfına geçirileceği on yıl içerisinde taviz vermek yoluyla icareteyn veya mukataa kayıtları terkin edilmemiş olanların mülkiyetinin ise on yıl sonunda kendiliğinden mutasarrıfına geçeceği ve vakfın hakkının ivaza dönüşeceği ) hükme bağlanmıştır. Görülen lüzum üzerine 13.6.1945 tarih 4755 sayılı Yasa ile bu süre 13.12.1955 tarihine kadar on yıl daha uzatılmıştır. Anılan bu vakıf yasalarının hükümlerine göre taviz bedeli ödendikten veya taviz bedeli ödenmese dahi öngörülen yirmi yıllık süre geçtikten sonra vakıf taşınmazların tam mülkiyeti mutasarrıfa geçmiş, diğer bir söyleyişle vakıf taşınmaz özel mülk, mutasarrıf malik olmuştur. Mutasarrıf iken malik olan kişilerin mirasçı bırakmadan ölmeleri üzerine taşınmazları 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 501. (eski 448.md.) maddesi uyarınca son mirasçı sıfatıyla Hazineye kalmıştır. Ancak, yasa koyucu öncesi vakıf olan taşınmazların vakfına (aslına)dönmesini daha uygun görmüş,bazı ayrıcalıklar dışında, Hazineye intikal yolunu kapatmak istemiştir. İşte bu nedenle 22.9.1983 tarih 2888 sayılı Yasanın 2. maddesiyle 2762 sayılı yasanın 29. maddesini değiştirip ayrıca ikinci bir fıkra ekliyerek 4721 sayılı Türk Medeni Kanunun 501.maddesinin Hazinenin mirascı olacağı yönündeki genel hükmünden ayrılmış " mülkiyeti mutasarrıfa geçmiş olan taşınmazlarda maliklerin bu yasanın yürürlük tarihine kadar ölmeleri üzerine son mirasçı sıfatıyla Hazineye intikal edipte bu husus tapu kaydına bağlanmış bulunanlar ayrık bırakılarak işlenmemiş olan taşınmazların mahlulen vakfına rücu edeceği " kuralını getirmiştir. Yukarıda belirtilen yasa hükümleri birlikte değerlendirildiğinde, 2888 sayılı Yasanın yürürlük tarihi 24.9.1983 tarihinden sonra aslı vakıf olan taşınmazların Hazineye geçmesine yasal olanağın kalmadığı sonucuna ulaşılmaktadır. Öte yandan, daha önce Hazine üzerine oluşan tapu kayıtlarının


    ../...



    iptal edilememesi içinde; taşınmazın önce mutasarrıfına geçip özel mülk haline gelmesi, mal sahibinin mirasçı bırakmadan ölmesi ve 2888 sayılı Yasanın yürürlüğünden önce tapuda Hazine üzerine yazılması gibi üç koşulun gekçekleşmesi gerekmektedir. Vakıflar Yasasının tasfiye hükümlerinin işlemesinden önce vakıf malın kuru mülkiyetinin mutasarrıfa geçtiğinden, mutasarrıfın tam malik sıfatını kazandığından söz edilemez. Anılan Yasanın 29. maddesinde açıklanan koşullar gerçekleşmeden, mirasçı bırakmaksızın ölen kişi malik olamayacağı gibi tasarruf hakkı dahi sona ereceğinden taşınmazın mülkiyetinin Hazineye geçtiği ileri sürülemez. Aynı şekilde mutasarrıfı kaçak ve yitik kişi durumuna düşen taşınmazların mülkiyetinin de metruken vakfına dönmesi asıl olup hiçbir surette Hazineye geçmesine yasal olanak yoktur.
    Diğer taraftan, mutasarrıf iken mirasçı bırakmadan ölen ya da yitik, kaçak olan kişilerin malları Türk Medeni Kanununun 501.maddesi uyarınca Hazineye kalmakta ise de, yasa koyucu vakıf mallarının tasfiyesi amacıyla 2762 sayılı Yasanın 2888 sayılıYasa ile değişik 27-28-29. maddeleriyle düzenlemeler yapmış ve 29.maddesiyle “mülkiyeti mutasarrıfa geçmiş olan taşınmazlardaki maliklerin bu yasanın yürürlük tarihine kadar (22.09.1983) ölmeleri üzerine son mirasçı sıfatıyla Hazineye intikal edip de bu husus yine aynı tarihe kadar hazine adına tapu kaydına bağlanmış bulunanlar ayrık bırakılarak, işlenmemiş olan taşınmazlar mahlulen vakfına rücu eder” hükmünü getirmiştir. Oysa, 27.02.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5737 Sayılı Vakıflar Kanununun 17.maddesi ile de “tasarruf edenlerin veya maliklerin mirasçı bırakmadan ölümleri, kaybolmaları, terk veya mübadil gibi durumlara düşmeleri halinde icareteynli ve mukataalı taşınmaz malların mülkiyeti vakfı adına tescil edilir” demek suretiyle taşınmazların Hazineye intikal yolunu kapatmış bulunmaktadır.
    Somut olaya gelince; mahkemece her nekadar davacının, mahluliyet kararının aksini kanıtlayacak hiçbir belge ve delil sunamadığı, davalı tarafın dayandığı mahluliyet kararının mutasarrıfların mirasçısız olarak öldüklerini kanıtlayan bir belge olarak kabul edilmesi nedeniyle İdare mahkemesindeki davanın bekletici mesele yapılmasının gerekmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de bilindiği üzere vakıf mevzuatı gereğince mahlul kararları idari nitelikte olup, aksi kanıtlanıncaya kadar geçerli kararlardır.Çekişme konusu taşınmazın vakfı adına tesciline dayanak yapılan 28/09/2004 tarih ve 30 sayılı mahluliyet kararı İstanbul 1. İdare Mahkemesi’nin 2006/2540 esas 2008/593 karar ve 11/04/2008 tarihli ilamı ile iptal edilmiş ve sözkonusu karar 27/02/2013 tarihinde yani eldeki davanın karar tarihinden bir gün önce kesinleşmiştir.
    Hâl böyle olunca kesinleşen idare mahkemesi kararının değerlendirilmesi sonucu bir karar verilmesi gerekirken, kararın kesinleşmesi beklenilmeksizin sonuca ulaşılması isabetli değildir.
    Davacının temyiz itirazı açıklanan yönler itibariyle yerindedir. Kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 23.01.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.











    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi