10. Hukuk Dairesi 2018/7102 E. , 2019/7262 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi
No : 2017/1114-2018/1614
Mahkemesi : Aydın 1. İş Mahkemesi
No : 2015/267-2017/13
Dava, vefat eden sigortalı babasından hak sahibi kız çocuğu sıfatıyla aylık almakta olan davacının, boşandığı eşiyle birlikte yaşadığından bahisle aylıklarının kesilerek, 22.10.2008-23.10.2014 tarihleri arası ödenen aylıkların borç tahakkuk ettirildiğini beyanla, ilgili kurum işleminin iptali ile aylığın kesildiği tarihten itibaren yeniden bağlanması istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı davalı Kurum vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun kabulüne HMK 354 ve devamı maddeleri uyarınca yapılan yargılama süreci sonunda, ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak, davanın kabulüne karar vermiştir.
İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince verilen kararın, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I-İSTEM
Davacının eşi ile muvazaalı boşandığı iddia edilerek borç çıkarıldığını, birlikte yaşamalarının söz konusu olmadığını belirterek Kurum işleminin iptaline, kesilen aylığın kesilme tarihinden itibaren yasal faizi ile tekrar bağlanmasına karar verilmesini istemiştir.
II-CEVAP
SGK vekili, davacı hakkında yapılan denetim sonucu düzenlenen 17/09/2014 tarih ve 2014-GS/77 sayılı rapor ile boşandığı eşi ... ile fiilen birlikte yaşadığının tespit edildiği ve bu nedenle yetim aylığının kesildiğini, yersiz tahsil edilen 23/10/2008-22/11/2014 tarihleri arası 49.940,26 TL"nin faiziyle borç çıkartılarak tahsil işlemlerine başlanıldığını, 5510 sayılı Yasa"nın geçici 56. maddesinin son fıkrası ile eşinden boşandığı halde boşandığı eşi ile birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların bağlanmış olan gelir ve aylıklarının kesilerek ödenen tutarların 5510 sayılı Kanun"un 96. maddesi uyarınca geri alınacağının hüküm altına alındığını, davacı hakkında yapılan ayrıntılı araştırmalar neticesinde düzenlenen rapor doğrultusunda ve yasa hükmü kapsamında davalı kurumca tesis edilen işlemde hukuka aykırı bir durum bulunmadığını beyanla davanın reddine, yargılama giderleri ile avukatlık vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
III-MAHKEME KARARI
A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
Davacının eski eşi arasında eylemli bir birliktelik bulunmadığı, çocukların sorunları için boşanan eşlerin ara sıra görüşmesinin boşanmanın muvazaalı olduğunu göstermeyeceği, ana-baba boşansa dahi müşterek çocuklara karşı hem ahlaki, hem de Medeni Kanundan kaynaklanan yükümlülüklerinin devam edeceği, dosya kapsamında davacının el işi yaparak hayatını devam ettirmeye ve evinin geçimini sağlamaya çalıştığı, kurumun aylık kesme işleminin yeterli bir inceleme araştırmaya dayanmadığı, Sosyal Güvenlik Kurumu Denetmenliğinin 17/09/2014 tarih ve 2014/GS-77 Sayılı raporuna dayalı davacının yetim aylığının kesilmesine ilişkin işleminin hukuka uygun olmadığı, davacının davasında haklı olduğu anlaşıldığından davanın kabulü ile Sosyal Güvenlik Kurumu Denetmenliğinin 17/09/2014 tarih ve 2014/GS-77 Sayılı raporuna dayalı davacının yetim aylığının kesilmesine ilişkin davalı kurum işleminin iptaline, Davacıya yetim aylığının kesildiği 22/10/2014 tarihinden itibaren babası Ali Yeşilçavdar "dan dolayı yetim aylığı bağlanmasına, hükmedilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davalı Kurum vekili istinaf başvuru dilekçesinde; Kurum tarafından düzenlenen denetim raporunun geçersizliğini ispatlayacak bir delil bulunmadığını, tanık beyanlarındaki çelişkilerin giderilmediğini, Kurum işleminin yasaya uygun olduğunu, hükmün gerçeği yansıtmadığını beyanla, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
B-BAM KARARI
İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince,İnceleme konusu davada, davacı ile boşandığı eşinin fiili birlikteliği yönünde Kurumca tutanak düzenlenmiş ve bu tutanak sonucunda davacının babasından aldığı ölüm aylığı kesilmiştir. İstinaf yargılaması aşamasında yapılan yazışmalar sonucunda; boşanma dosyasında taraflara ait adreslerin farklı olduğu, Kuşadası Emniyet Müdürlüğü tarafından yapılan araştırmada davacının boşandığı eşi ile birlikte yaşamadığı yönünde tespit yapıldığı, medula kayıtlarında ve dinlenen kamu tanıklarının beyanlarında da davacı aleyhine kanıt ve beyan elde edilemediği, ilk derece ve istinaf kanun yolu yargılaması sürecinde dosya kapsamına katılan kayıt içerikleri ve tanık anlatımları birlikte değerlendirildiğinde; aylık kesme yönündeki Kurum işlemi ve dayanağı denetim raporundaki tespitlerin yeterli araştırma ve incelemeye dayanmadığını tespit ederek davayı kabul eden mahkeme kararının yerindeliği belirgin olup, HMK 354 ve devamı maddeleri uyarınca yapılan yargılama süreci sonunda, ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak, davanın kabulüne karar vermiştir.
TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
Davalı vekili istinaf dilekçesinde belirtilen nedenlerle İzmir BAM 10.Hukuk Dairesi Kararının bozulması gerektiğini beyan etmiştir.
IV-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
Davanın, yasal dayanağı 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 56"ncı maddesinin ikinci fıkrasıdır. Fıkrada “Eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların, bağlanmış olan gelir ve aylıkları kesilir. Bu kişilere ödenmiş olan tutarlar, 96"ncı madde hükümlerine göre geri alınır.” düzenlemesine yer verilmiştir. Anılan madde 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe girmiştir. 5510 sayılı Yasanın 56. maddesinin Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptali istemiyle Anayasa Mahkemesi"ne yapılan 2009/86 Esas numaralı başvurunun, 28.04.2011 tarihinde verilen karar ile reddedilmiştir.
5510 sayılı Kanunun 56"ncı maddesinin ikinci fıkrası, daha önceki sosyal güvenlik kanunlarında yer almayan, boşanılan eşle fiilen (eylemli olarak) birlikte yaşama olgusu, gelir-aylık kesme nedeni olarak düzenlendiği gibi, eylemli olarak birlikte yaşama, aynı zamanda gelir-aylık bağlama engeli olarak da benimsenmiştir. Burada, eylemli olarak birlikte yaşama olgusunun/durumunun tanımlanması, hukuki sınır ve çerçevesinin çizilip ortaya konulması önem arz etmektedir. Taraflar arasında hangi hukuki sebep ve maddi vakıaya dayanmış olursa olsun sona ermiş evlilik birliğinin hak ve yükümlülüklerinin sürdürüldüğü beraberlikler veya kesinleşmiş yargı kararına bağlı olarak gerçekleşmiş boşanmanın var olan-olası sonuçlarını ortadan kaldırıcı/giderici nitelikteki birliktelikler madde kapsamında değerlendirilmeli, ortak çocuk-çocuklar yönünden, boşanma kararına bağlanan veya bağlanmayan kişisel ilişkilerin yürütülmesini sağlamaya yönelik olarak, eşlerin belirli aralıklarda ve günlerde zorunlu şekilde bir araya gelmeleri durumunda ise kanun koyucunun bu türden ilişkinin varlığının gelir-aylık bağlanmaması veya kesilmesi nedeni olarak öngörmediği kabul edilmeli, boşanılan eşle kurulan-yürütülen ilişkinin, eylemli olarak birlikte yaşama kavramı kapsamında yer alıp almadığı dikkatlice irdelenerek saptama yapılmalıdır.
Anılan 56"ncı maddede, oldukça yalın olarak “eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen” ibareleri yer almakta olup, kanun koyucu tarafından örneğin; “sosyal güvenlik kanunları kapsamında ölüm aylığına hak kazanmak amacıyla eşinden boşanan”, “hak sahibi sıfatını haksız yere elde etme amacıyla eşinden boşanan”, “gerçek boşanma iradesi söz konusu olmaksızın (muvazaalı olarak) eşinden boşanan” veya bunlara benzer ifadelere yer verilmemiş, sade olarak kaleme alınan metinle uygulama alanı genişletilmiştir. Maddede boşanma amacına-saikine yönelik herhangi bir düzenlemeye yer verilmediğinden, gerek Kurumca, gerekse yargı organlarınca uygulama yapılırken; eşlerin boşanma iradelerinin gerçekliğinin-samimiliğinin araştırılıp ortaya konulması söz konusu olmamalı, boşanmanın muvazaalı olup olmadığına ilişkin herhangi bir araştırma-irdeleme ve boşanma yönündeki kesinleşmiş yargı kararının geçerliliğinin sorgulaması yapılmamalı, özellikle, kesinleşmiş yargı organının verdiği karara dayanan “boşanma” hukuki durum ve sonucunun eşlerin gerçek iradelerine dayanıp dayanmadığının araştırılmasının bir başka organın yetki ve görevi içerisinde yer almadığı, kaldı ki, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununda “anlaşmalı boşanma” adı altında hukuki bir düzenlemenin de bulunduğu dikkate alınmalıdır. Şu durumda sonuç olarak vurgulanmalıdır ki, boşanma tarihi itibarıyla gerçek-samimi boşanma iradelerine sahip olan (evlilik birliği temelinden sarsılan) veya olmayan tüm eşlerin, maddenin yürürlük tarihi olan 01.10.2008 tarihinden itibaren her ne sebeple olursa olsun eylemli olarak birlikte yaşadıklarının saptanması durumunda gelirin-aylığın kesilmesi zorunluluğu bulunmaktadır.
Gelirin-aylığın kesilme tarihi ile Kurumun geri alım (istirdat) hakkının kapsamına ilişkin olarak; eylemli birlikte yaşama olgusunun gerçekleşme-başlama tarihi esas alınarak bu tarih itibarıyla gelir-aylık kesme veya iptal işlemi tesis edilip ilgiliye, anılan tarihten itibaren yapılan ödemeler yasal dayanaktan yoksun-yersiz kabul edilmeli, ancak, söz konusu madde 01.10.2008 günü yürürlüğe girdiğinden, eylemli birliktelik daha önce başlamış olsa dahi maddenin yürürlük günü öncesine gidilmemeli, başka bir anlatımla 01.10.2008 tarihi öncesine ilişkin borç tahakkuku söz konusu olmamalı, böylelikle açıklığa kavuşturulacak yersiz ödeme dönemine ilişkin olarak 5510 sayılı Kanunun 96"ncı maddesine göre uygulama yapılmalıdır. İnceleme konusu 56"ncı maddede, “eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle” ibareleri yer aldığından, birden fazla evlilik ve doğal olarak birden fazla boşanmanın gerçekleşmiş olması durumunda, boşanılan herhangi bir eşle eylemli olarak birlikte yaşama durumunda madde hükmünün uygulanacağı gözetilmelidir.
Sonuç olarak; 5510 sayılı Sosyal Sigortalar Ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 56"ncı maddesinin ikinci fıkrasına dayalı açılan bu tür davalarda eylemli olarak birlikte yaşama olgusunun tüm açıklığıyla ve özellikle taraflar arasındaki uyuşmazlık konusu dönem yönünden ortaya konulması önem arz etmektedir. Bu aşamada, özellikle Anayasa"nın 20., 5510 sayılı Kanunun 59., 100., 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri Ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunun 28., 45., 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun 3., 45 – 53., 4857 sayılı İş Kanununun 32., 01.10.2011 günü yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 6., 24 – 33., 189., 190., 191., 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 6., 19., 20., maddeleri ve diğer ilgili mevzuat hükümleri göz önünde bulundurulmak suretiyle yöntemince araştırma yapılmalı, tarafların göstereceği tüm kanıtlar toplanmalı, bildirilen ve dinlenilmesi istenilen tanıkların ifadeleri alınmalı, davacı ile boşandığı eşinin yerleşim yerlerinin saptanmasına ilişkin olarak; muhtarlıktan ikametgah senetleri elde edilmeli, ilgili Nüfus Müdürlüklerinden sağlanan nüfus kayıt örnekleri ile yerleşim yeri ve diğer adres belgelerinden yararlanılmalı, adres değişiklik ve nakillerine ilişkin bilgilere ulaşılmalı, özellikle ilgili Nüfus Müdürlüğü’nden adres hareketleri, tarihleriyle birlikte istenilmeli, ilgililerin su, elektrik, telefon aboneliklerinin hangi adreste kimin adına tesis edildiği saptanmalı, seçmen bilgi kayıtları getirtilmeli, varsa çalışmaları nedeniyle resmi-özel kurum ve kuruluşlara verilen belgelerde yer alan adresler dikkate alınmalı, boşanan eşler 4857 sayılı Kanun hükümleri kapsamında yer almakta iseler adlarına ödeme yapılabilecek özel olarak açılan banka hesabı bulunup bulunmadığı belirlenmeli, boşanan eşlerin kayıtlı oldukları bölge-bölgeler yönünden kapsamlı Emniyet Müdürlüğü-Jandarma Komutanlığı araştırması yapılmalı, anılan mahalle-köy muhtar ve azalarının tanık sıfatıyla bilgi ve görgülerine başvurulmalı, böylelikle “boşanılan eşle eylemli olarak birlikte yaşama” olgusunun gerçekleşip gerçekleşmediği, toplanan kanıtlar ışığı altında değerlendirildikten sonra elde edilecek sonuca göre karar verilmelidir.
Somut uyuşmazlıkta, Mahkemece, Nüfus Müdürlüğünden gelen kayıtlardaki adresler dikkate alınarak, davacı ile boşandığı eşinin iş bu adreslerindeki komşularının, kapıcı ve yöneticilerin tespiti ile re"sen tanık sıfatıyla ayrı ayrı dinlenilmek suretiyle bilgi ve görgülerine başvurulmalı, yine davacı ile boşandığı eşinin abonelik, banka ve medula sistemlerindeki adresleri ile nüfus kayıt adresleri arasındaki çelişki üzerinde de durulmak suretiyle oluşan çelişkinin sebebi ortaya konulmalı ve boşanılan eşle eylemli olarak birlikte yaşama olgusunun gerçekleşip gerçekleşmediği toplanan tüm delillerin sonucuna göre şüphe bırakmayacak şekilde ortaya konulmalı, varılacak sonuca göre hüküm kurulmalıdır. Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece eksik inceleme ve araştırma sonucu davanın kabulüne karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi"nin istinaf başvurusunun kabulüne ilişkin kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi kararının yukarıda açıklanan nedenlerle HMK’nın 373/2 maddesi gereğince BOZULMASINA, dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 09.10.2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.