1. Hukuk Dairesi 2014/19839 E. , 2017/427 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 24.01.2017 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı ... ve vekili Avukat ... geldi, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen vekili Avukat gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava, inançlı işlem hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmazsa tazminat isteğine ilişkindir.
Davacı, davalı ..."den aldığı borcun teminatı olarak maliki olduğu 209 ada 12 sayılı taşınmazını gerektiğinde davalıya devredilmesi amacıyla davalının kardeşi dava dışı Nurcan"ı vekil tayin ettiğini, borcun 31.12.2010 tarihine kadar ödenmesi halinde taşınmazın iade edileceği kararlaştırılmasına rağmen, borç artırılarak çok fazla talep edilerek taşınmazın iade edilmeyip vekil vasıtasıyla davalıya devredildiğini ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile adına tescilini, olmazsa taşınmazın gerçek değerinin tespit edilerek şimdilik 20.000-TL"nin davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, iddiaların yersiz olduğunu, süresinde vaat edilen ödemenin yapılmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davalının yazılı belgedeki taahhüdüne aykırı davranmadığı, davacı talebinin yerinde olmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden, özellikle dava dilekçesi içeriğinden, ahşap ev niteliğindeki 1340 ada 12 parsel sayılı taşınmaz davacı adına kayıtlı iken vekil aracılığıyla davalı ...’e satış yoluyla temlik edildiği, onunda dava tarihinden önce 22.08.2011 tarihinde satış suretiyle dava dışı Hasan İnce’ye devrettiği, davalı ... tarafından el yazısı ile yazılıp imzalanan ve Nurnberg Başkonsolosluğu tarafından onaylanan 20.08.2010 tarihli başlıksız belgede; “dava konusu taşınmazın davacıya verilen 15.000 Euro karşılığı devralındığı 31.12.2010 tarihine kadar verilen paranın ödenmesi halinde taşınmazın davacıya tekrar iade edileceği ve bu tarihe kadar 3. bir şahsa satılmayacağı” davalı tarafından taahhüt ediliği, bu hali ile davalı tarafından el yazısı ile yazılıp imzalanan ve içeriğine itiraz edilmeyen 20.08.2010 tarihli belgenin, 5.2.1947 tarih 20/6 sayılı İnançları Birleştirme Kararında öngörülen nitelikte yazılı belge olduğu anlaşılmaktadır.
./..
Davacı, 20.08.2010 tarihli belgede belirtilen 15.000 Euro borcu davalıya ödemek istediğini ancak davalı tarafından anılan belgede belirlenen miktardan daha fazla ödeme yapması istenildiğinden davalıya herhangi bir ödeme yapmadığını ileri sürerek eldeki davayı açmıştır.
Bilindiği üzere; inanç sözleşmeleri, tarafların karşılıklı iradelerine uygun bulunduğu için, onlara karşılıklı borç yükleyen ve alacak hakkı veren geçerli sözleşmelerdir. (818 sayılı Borçlar Kanunu (BK) mad.81, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu (TBK)n 97. maddesi) Anılan sözleşmelerde, taraflar, sözleşmenin kendilerine yüklediği hak ve borçları belirlerken, inançlı işlemin sona erme sebeplerini; devredilen hakkın inanılan tarafından inanana iade şartlarını, bu arada tabii ki süresini de belirleyebilirler. Bunun dışında, akde aykırı davranışın yaptırımına da sözleşmelerinde yer verebilirler. Buna dair akit hükümleri de TBK"nin 26 ve 27. maddelerine aykırılık teşkil etmediği sürece geçerli sayılır.
Somut olayda; davacının kayden maliki olduğu çekişme konusu taşınmazın vekil tarafından davalıya satış suretiyle temlik edildiği, 20.08.2010 tarihli belge karşısında taraflar arasındaki ilişkinin gerçek satış olmadığı tartışmasızdır. Esasen bu husus mahkemenin kabulünde olduğu gibi taraflar arasında da bu konu ile ilgili bir ihtilaf bulunmamaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki, dava tarihinden önce çekişme konusu taşınmazın dava dışı 3. kişiye devredildiği, tapu iptali ve tescil istekli davaların kayıt malikine yöneltilmesi gerekeceği, eldeki inançlı işlem hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil davasının kayıt malikine karşı açılmadığı ancak, tapu iptali ve tescil isteği yanında davacının tazminat isteğininde bulunduğu açıktır.
Hal böyle olunca, dava konusu taşınmazın dava tarhindeki değerinin keşfen belirlenmesi, davalının davacıya ödediği (15.000,00 Euro) miktarın bu değerden mahsup edilmesi, davacının terditli tazminat talebi gözetilerek tazminata karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davacı vekilinin temyiz itirazları belirtilen nedenlerle yerindedir. Kabulüyle, hükmün 12.01.2011 tarihinde kabul edilen ve 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK."nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 02.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 1.480.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenden alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 24.01.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.