21. Hukuk Dairesi 2016/2721 E. , 2016/3194 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Davacı, meslek hastalığı sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere göre tarafların aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine,
2-Dava, meslek hastalığı sonucu sürekli iş göremezlik nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, meslek hastalığı nedeniyle ... tarafından belirlenen %38,20 oranındaki sürekli iş göremezlik oranı esas alınarak ve ... karar tarihi meslek hastalığının tespit tarihi olarak kabulü ile faiz bu tarihten başlatılmak suretiyle maddi tazminat isteminin kabulüne, manevi tazminat isteminin ise kısmen kabulüne karar verilmiş ve bu karar süresinde davacı ve davalı taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Mahkemenin manevi tazminatın takdirine ilişkin kararı yerindedir. Ancak maddi tazminatın belirlenmesi ile meslek hastalığının tespit tarihinde giderek hüküm altına alınan tazminatlara uygulanacak faizin başlangıcında hata yapıldığı görülmektedir.
Dava nitelikçe ... tarafından karşılanmayan zararın giderilmesine ilişkindir. Mükerrer ödemeyi ve haksız zenginleşmeyi önlemek bakımından ... tarafından sigortalıya bağlanan gelirin ilk peşin sermaye değerinin indirilmesi gerektiği Dairemizin giderek Yargıtay’ın yerleşmiş görüşlerindendir. Mahkemece hükme esas alınan 09.11.2015 günlü hesap raporunda davacının maddi zararının hesaplanması sırasında ... tarafından bağlanan gelirlerin ilk peşin sermaye değerinin dikkate alınmadığı görülmektedir. Mahkemece hüküm gerekçesinde, oluşan maluliyet nedeniyle belirlenen maddi kazanç kaybından ... tarafından bağlanan gelirin ilk peşin sermaye değeri düşüldükten sonra bilirkişi raporu ile hesaplanan tutar dikkate alınarak maddi tazminat talebinin kabulüne karar verildiği açıklanmıştır. Oysa Kurum tahsisleri dikkate alınmadan maddi tazminatın belirlendiği bilirkişi raporu ile hesaplanan maddi tazminat karar verildiği giderek, ... tarafından bağlanan gelirlerin ilk peşin sermaye değerinin düşülmesinin söz konusu olmadığı görülmektedir. Hal böyle olunca rücu edilebilir Kurum ödemelerinin indirilmeden maddi tazminata karar verilmesinin isabetsiz olduğu açıktır.
Davacı vekilinin 14.11.2015 tarihinde ek dava açarak ; 32.822,00-TL maddi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ettiği, ek davaya karşı süresi içinde zaman aşımı def-inin ileri sürüldüğü, ek davanın görülmekte olan dava ile birleştirilmesine karar verilerek ek dava konusu talepte dikkate alınmak suretiyle davacının maddi tazminat isteminin hüküm altına alındığı uyuşmazlık konusu değildir. Uyuşmazlık bu tür davalarda gerek yürürlükten kalkan 818 sayılı Borçlar Kanununun 125. maddesi ve gerekse yürürlükteki 6098 sayılı yasanın 146. maddesi gereğince uygulanmakta olan 10 yıllık zaman aşımı süresinin hangi tarihte başlatılması gerektiği, giderek birleşen ek davanın zaman aşımına uğrayıp uğramadığı noktasında toplanmaktadır.
Uygulama ve öğretide kabul edildiği üzere, zamanaşımı failin ve zararın öğrenildiği tarihten başlatılmalıdır. Zarar görenin zararı öğrenmesi demek, zararın varlığı, mahiyeti ve esaslı unsurları hakkında bir dava açma ve davanın gerekçelerini göstermeye elverişli bütün hal ve şartları öğrenmiş olması demektir. Vücut bütünlüğünün ihlalinden doğan zarar, ancak bakım ve tedavi sonucunda düzenlenen hekim raporuyla belirli bir açıklığa kavuşur. Bedensel zararın gelişim, gösterdiği durumlarda zamanaşımına başlangıç olarak hastalık seyrinin yani gelişimin tamamlandığı tarihin esas alınması gerekir.
Dava konusu olayda davacının 03.07.2000 tarihinde tespit edilen meslek hastalığı nedeniyle %83,50 oranında sürekli iş göremezliğe uğradığı ve 04.08.2000 tarihinden başlamak üzere 21.10.2002 onay tarihli gelir bağlandığı dosyadaki bilgi ve belgelerden anlaşılmaktadır. Davacıya sürekli iş göremezlik tayinine esas alınan meslek hastalığı bakımından değişen ve gelişen bir durumun söz konusu olmadığı, Meslek hastalıklarında zaman aşımının meslek hastalığının tespit tarihinden başlayacağı açıktır. Bu duruma göre meslek hastalığının tespit tarihi dikkate alındığında 14.11.2015 ek dava tarihinde yasanın öngördüğü 10 yıllık sürenin geçtiği açıktır. Hal böyle olunca, süresi içerisinde davalı tarafından ileri sürülen zamanaşımı def"inin kabul edilerek ek dava konusu maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekirken, ek dava konusu talebi de kapsar biçimde maddi tazminat isteminin kabulüne karar verilmesi hatalı olmuştur. 2000 yılında tespit edilen meslek hastalığı nedeniyle sürekli iş göremezlik oranına ilişkin olarak 2014 yılında ... . tarafından yapılan değerlendirmenin zaman aşımının başlangıcının belirlenmesi anlamında davacıya bir hak kazandırmayacağı ortadadır.
Davacı asıl ve birleşen davalarda hüküm altına alınan tazminatlara maluliyetin tespit tarihinden itibaren yasal faiz yürütülmesi açıkça istenmiştir. Öte yandan meslek hastalığı sonucu sürekli iş göremezlik nedeniyle açılan davalarda faizin zararın meydana geldiği meslek hastalığının tespit tarihinden itibaren yürütüleceği, meslek hastalığının tespiti ile birlikte zarar veren bakımından temerrüte düşüldüğünün kabulünün gerektiği dairemizin ve giderek Yargıtay’ın yerleşmiş uygulamalarındandır. Hal böyle olunca da davanın niteliğine göre meslek hastalığının tespit edildiği 03.07.2000 tarihinden itibaren faize karar verilmek gerekirken, ... rapor tarihinden itibaren faize karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın ve özellikle, meslek hastalığının tespit tarihinde hataya düşülerek, yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde taraf vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde taraflara iadesine, 01.03.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.