10. Hukuk Dairesi 2017/2903 E. , 2019/7403 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesi
No : 2017/124-2017/113
Mahkemesi : Bakırköy 2. İş Mahkemesi
No : 2016/26-2016/295
Dava, ödeme emrinin iptali istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kısmen kabul kısmen reddine dair verilen karara karşı her iki taraf vekilleri tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesince verilen kararın, davacı ve davalı vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I-İSTEM
Davacı vekili, davacının eski ortağı olduğu ... Tekstil Emprime Baskı İth. İhr. Tic. Ltd. Şti.’nin kuruma olan prim borçları sebebiyle gönderilen ödeme emrinin iptalini talep etmiştir.
II-CEVAP
Davalı vekili, yasa gereği davacının şiketin prim borçlarından sorumlu olduğu, zamanaşımı sürelerinin dolmadığı ve kuruma başvuru şartının yerine getirilmediği gerekçeleriyle davanın reddini savunmuştur.
III-MAHKEME KARARI
A-İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Davacının, ticaret sicil kayıtlarına göre ortaklık tarihleri dikkate alınarak, şirketin 2009/4. ay ile 2012/2. ay dahil prim borçlarından sorumlu olduğu gerekçesiyle “Davanın kısmen kabulü ile, Davacı kurum tarafından davalı aleyhine düzenlenen ..., 11231 sayılı ödeme emrindeki 17.334,80 TL"lik kısmın iptaline, diğer ödeme emirleri hakkında açılan davanın reddine” karar verilmiştir.
B-BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
“Bakırköy 2. İş Mahkemesinin 06/10/2016 tarihli 2016/26 Esas, 2016/295 Karar sayılı kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davacı vekili ile davalı vekilinin istinaf başvurularının ESASTAN REDDİNE” karar verilmiştir.
IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ
Davacı vekili, Bölge Adliye Mahkemesi kararında gerekçeyle hüküm fıkralarının çelişkili olduğu, ilk derece mahkemesi kararının gerekçesiyle hükmün de çelişkili olduğu gerekçeleriyle kararın bozulmasını talep etmiştir.
Davalı vekili, 6552 sayılı yasa gereği kuruma başvuru yapılmadan dava açılamayacağı, davacının yönetim kurulu üyesi olduğu ve zamanaşımı sürelerinin dolmadığı gerekçeleriyle kararın bozulmasını talep etmiştir.
V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME
1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- Davacının, 13.10.2009 tarihli ticaret sicil gazetesine göre 16.05.2009 tarihli devir sözleşmesi ile şirketin %37,5 hissedarı olduğu, 20.03.2012 tarihli ticaret sicil gazetesine göre, 13.03.2012 tarihinde hisselerini devrederek ortaklık sıfatının sona erdiği, dava dışı limited şirketin 2007 yılının 12. ayı ile 2012 yılının 2. ayı arasındaki döneme ilişkin prim borçları sebebiyle gönderilen ödeme emrinin iptalini talep ettiği anlaşılmaktadır.
Davanın yasal dayanaklarını oluşturan, 506 sayılı Yasa’nın 80/12. maddesinde; sigorta primlerini haklı sebepleri olmaksızın, birinci fıkrada belirtilen süre içerisinde tahakkuk ve tediye etmeyen kamu kurum ve kuruluşlarının tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri mesul muhasip, sayman ile tüzelkişiliği haiz diğer işverenlerin üst düzeydeki yönetici veya yetkililerinin Kurum"a karşı, işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu olacakları, 5510 sayılı Yasa"nın 88. maddesinde de Kurum"un sigorta primleri ve diğer alacakları haklı bir sebep olmaksızın bu Kanun"da belirtilen sürelerde ödenmez ise kamu idarelerinin tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri, tüzel kişiliği haiz diğer işverenlerin şirket yönetim kurulu üyeleri de dahil olmak üzere üst düzeydeki yönetici veya yetkilileri ile kanuni temsilcilerinin Kurum"a karşı işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu olacakları bildirilmiştir.
Öte yandan, 6183 sayılı Yasa"nın 35. maddesinde; (Değişik madde: 22.07.1998 - 4369/21. m.) limited şirket ortakları (Değişik ibare: 04.06.2008 - 5766 S.K./3. m.) şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olurlar ve bu Kanun hükümleri gereğince takibe tabi tutulurlar. (Ek fıkra: 04.06.2008 - 5766 S.K./3. m.) Ortağın şirketteki sermaye payını devretmesi halinde, payı devreden ve devralan şahıslar devir öncesine ait amme alacaklarının ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre müteselsilen sorumlu tutulur. (Ek fıkra: 04.06.2008 - 5766 S.K./3. m.) Amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda pay sahiplerinin farklı şahıslar olmaları halinde bu şahıslar, amme alacağının ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre müteselsilen sorumlu tutulur.
Bir sermaye şirketi türü olan limited şirketlerde ortaklar açısından sınırlı sorumluluk ilkesi geçerlidir. Ortağın asıl borcu, taahhüt ettiği sermayeyi ödemektir. Sermaye borcunu tam olarak yerine getiren ortağın sorumluluğu sona ermektedir. Türk Hukukunda ortaklar, limited şirketin borçlarından şahsen sorumlu değildirler. Başka bir ifade ile, limited şirket, iki veya daha fazla gerçek ve tüzel kişi tarafından bir ticaret ünvanı altında kurulup, iktisadi konularda faaliyet gösteren, ortaklık borçlarından sadece ortaklığın malvarlığı ile sınırlı olarak sorumlu bulunduğu, esas sermayesi muayyen ve bu sermaye ortakların sermaye paylarının toplamına eşit olan ortaklıktır. Ortakların sorumluluğu sadece ortaklığa karşıdır ve esas sermaye payı ile sınırlıdır.
İlke olarak kanun, ortaklarla limited şirket alacaklıları arasında bir ilişki kurmamış, alacaklılara gereğinde ortaklara başvurma imkanını tanımamıştır. Bu ilkenin üç istisnası vardır. Birincisi, TTK"nun 532/f.3 maddesindeki açığı kapama yükümü, ikincisi selef sıfatıyla sorumluluk (TTK.529, 530 ve 531 maddeleri) ve üçüncüsü ise kamu borçlarından ortakların sorumluluğudur.
Dava konusu borca ilişkin ödeme emrinde, dava dışı limited şirkete ait prim borçlarının 2007 yılının 12. ayı ile 2012 yılının 2. ayı arasında olduğu ve kurum talebinin, davacının hisse oranıyla uyumlu olarak borcun %37,5’i kadar talepte bulunduğu anlaşılmakla, söz konusu borcun, davacının hissesini devrettiği 13.03.2012 tarihli şirket hisse devrinden önce doğduğu ve limited şirketin borcundan davacının tamamen sorumlu olduğu dikkate alınarak davanın reddine karar verilmesi gerekirken, davanın kısmen kabul kısmen reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararının kaldırılarak İlk Derece Mahkemesince verilen karar bozulmalıdır.
SONUÇ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesi kararının HMK"nın 373/1 maddesi gereğince kaldırılarak temyiz edilen ilk derece mahkemesi hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, karardan bir örneğin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 14.10.2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.