Abaküs Yazılım
20. Hukuk Dairesi
Esas No: 2015/10922
Karar No: 2017/2671

Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2015/10922 Esas 2017/2671 Karar Sayılı İlamı

20. Hukuk Dairesi         2015/10922 E.  ,  2017/2671 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi


    Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi dahili davalı Hazine vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

    K A R A R

    Davacı vekili 26.01.2012 tarihli dilekçe ile müvekkili adına kayıtlı ... ilçesi,... mahallesinde bulunan 875 parsel sayılı taşınmazın bir bölümünün kıyıda kaldığı gerekçesiyle bedelsiz olarak hükmen tapusunun iptaline karar verildiğini, tapunun iptal edilmesi sebebiyle zararın oluştuğunu ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı tutup 10.000.-TL tazminatın 01.07.2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesi istemiyle dava açmıştır.
    Davalı ... Yönetimi; davanın husumet ve esas yönünden reddini savunmuştur.
    Mahkemece; davacının çekişmeli taşınmazı satın aldığı önceki malik aleyhine sebepsiz zenginleşmeye dayalı tazminat davası açması gerektiği, Hazine ve ... Yönetiminden tazminat istenemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, davacının temyizi üzerine Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 12.03.2013 gün 2012/25928 E. - 2013/4202 K. sayılı ilamıyla bozulmuştur.
    Hükmüne uyulan bozma kararında özetle "...TMK"nın 1007. maddesi uyarınca tapu sicilinin yanlış tutulması nedeniyle zarara uğrayan kişinin bütün zararlarından Devletin sorumlu olduğu, Devletin zararın doğmasında kusuru bulunan görevlilere rücu edebileceği, somut olayda Devletin sorumluğuna ilişkin uygun illiyet bağı ve TMK"nın 1007. maddesindeki koşulların oluştuğu, bu tür davalarda aslı sorumlunun Devlet olduğu kabul edilip Hazinenin davaya dahil edilmesinden sonra işin esasına girilerek talep hakkında bir karar verilmesi..." gerektiği belirtilmiştir.
    Bozma sonrasında davacı vekili 22.01.2015 tarihli ıslah dilekçesiyle toplam 49.897,93.-TL tazminat istemiştir.
    Mahkemece bozma kararına uyulduktan sonra ... Yönetimi aleyhine açılan davanın husumet yönünden reddine, Hazineye yönelik davanın ıslah dilekçesi gözetilerek kabulüne, 10.000.-TL tazminatın dava tarihinden 39.897,93.-TL tazminatın ıslah tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm dahili davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Dava, tapu kaydının mahkeme kararı ile iptal edilmesi nedeniyle uğranılan zararın, 4721 sayılı TMK"nın 1007. maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkindir.
    Mahkemece verilen karar usul ve kanuna aykırıdır. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 1989 yılında yapılan kadastro sırasında 875 parsel sayılı 25.225 m2 yüzölçümündeki
    taşınmazın tapu kaydı uygulanarak tarla niteliği ile ... ... adına tespit ve tescil edildiği, 03.05.1993 tarihinde satış yoluyla davacıya geçtiği, ... Yönetimi tarafından açılan dava sonucu... Asliye Hukuk Mahkemesinin 2009/23 E. - 2010/186 K. sayılı ilamıyla 4.052 m2 yüzölçümlü kesiminin ... sınırları içinde kaldığı gerekçesiyle tapu kaydının iptaline karar verildiği, temyiz incelemesinden geçerek 20.04.2011 tarihinde kesinleştiği, davacı vekilinin fazlaya ilişkin haklarını saklı tutup 10.000.-TL tazminat istemiyle 26.01.2012 tarihinde eldeki davayı açtığı, mahkemece verilen ret kararının Yargıtay 5. Hukuk Dairesince bozulmasından sonra yapılan bilirkişi incelemesi sonucu 22.01.2015 tarihli ıslah dilekçesiyle toplam 49.897,93.-TL tazminat isteminde bulunduğu, mahkemece de bozma sonrası verilen ıslah dilekçesi esas alınarak yazılı şekilde hüküm kurulduğu anlaşılmaktadır.
    Bilindiği üzere ıslah, taraflardan birinin usule ilişkin bir işlemini, bir defaya mahsus olmak üzere kısmen veya tamamen düzeltmesine olanak tanıyan ve karşı tarafın onayını gerektirmeyen bir yoldur. Dava ve hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Hukuk Muhakemeleri Kanununun 176. ve devam eden maddelerinde ıslah kurumu ayrıntılı şekilde düzenlenmiştir. 176. maddede, davanın her iki tarafının da, yargılama usulüyle ilgili bir işlemini kısmen veya tamamen ıslah edebileceği, ancak aynı dava içerisinde bu yola sadece bir kez başvurulabileceği; 177. maddede, ıslahın tahkikatın sona ermesine kadar yapılabileceği belirtilmiştir. Sonraki hükümler, ıslahın şekline ve sonuçlarına ilişkin düzenlemeleri içermektedir. Hukuk Muhakemeleri Kanununun 147. ve izleyen maddeleri hükümlerine göre, tahkikat evresi, ön inceleme aşamasının tamamlanmasından sonra, tarafları duruşmaya çağırmasıyla başlar; tarafların veya vekillerinin duruşmada dinlenmelerinden sonra, gerektiğinde çekişmeli hususlar hakkında tarafların delillerinin toplanmasıyla ve bunların incelenmesiyle sona erer. Tahkikat evresinin ardından, sözlü yargılamanın da (Hukuk Muhakemeleri Kanunu md. 186 ve devamı) tamamlanmasından sonra, davanın hüküm verilecek derecede aydınlanmış olması halinde hüküm verilir ve tefhim edilir. Buna göre, tahkikat kavramı, layihalarla yeterince aydınlanmamış olan bir davada, tarafların duruşmaya çağrılmalarıyla başlayıp, çekişmeli yönlere ilişkin taraf delillerinin toplanmasıyla biten ve uygulamada, davaların tamamına yakın bölümünde gerçekleşen bir evreyi ifade etmektedir. Vurgulanmalıdır ki; tahkikat evresi, bozmanın içerik ve kapsamına göre, bazı hallerde bozmadan sonra da gerçekleşebilir. Ancak, 177. maddedeki "Islah, tahkikatın sona ermesine kadar yapılabilir" ifadesinden, Kanunun, tahkikat ve hüküm arasında düzenlediği sözlü yargılama evresinde ıslaha izin vermediği sonucu çıkarılabilmektedir. Islah, iyiniyetli tarafın, davayı açtıktan veya kendisine karşı bir dava açıldıktan sonra öğrendiği olgularla ilgili yanlışlıklarını düzeltmesine, eksiklikleri tamamlamasına, bu çerçevede yeni deliller sunabilmesine olanak sağlayan bir kurumdur.
    Ne var ki, taraflardan birine davanın herhangi bir aşamasında ıslah olanağı tanınması, davaların sonu alınamayacak şekilde uzamasına neden olmak gibi bir sakıncayı da içermektedir. Hukuk Muhakemeleri Kanununun 177. maddesinde, ıslahın yalnızca tahkikat bitinceye ve hüküm verilinceye kadar yapılabileceği öngörüldüğüne ve temyiz faslında da, bozmadan sonra dahi ıslahın olanaklı bulunduğuna dair açık veya örtülü bir hüküm yer almadığına göre, Kanunun bu olanağı bir devre ve zaman ile sınırlandırdığı kabul edilmelidir. Dolayısıyla, 177. maddenin soyut iznine bakılarak, bu istisnai yolun bozmadan sonraki aşamalara da yaygınlaştırılması, bozmaya uyulmasıyla kazanılan hakları ihlal edebileceği gibi, davanın tamamen ıslah edildiği hallerde, işin sonuçlandırılmasını da güçleştirir. O halde, ıslahla ilgili kuralların, yargılamanın sadeliği, basitliği ve çabukluğunu amaçlayan diğer usul hukuku ilkeleriyle bağdaşacak şekilde yorumlanması; bozmadan sonra ıslahın mümkün olmadığı sonucuna varılması zorunludur.
    04.02.1948 tarih ve 10/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca da soruşturma ve yargılama bitinceye kadar bir defaya mahsus olmak üzere ıslah yapılabilir. Yargıtayca karar bozulduktan sonra bu yoldan yararlanmaya olanak yoktur. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 177/1. maddesi ile mülga 1086 sayılı HUMK"nın 84. maddesi aynı doğrultuda olup ıslahın, tahkikatın sona ermesine kadar yapılabileceği hükümlerini içermektedir. Bozmadan
    sonra ıslahın olanaklı olduğuna dair açık ya da örtülü bir hüküm de kanunda yer almamaktadır. Ancak koşullarının varlığı halinde ek dava açılabilir.
    Mahkemece, yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler karşısında bozmadan sonra ıslah yapılamayacağı halde bozma sonrasında verilen ıslah dilekçesine değer verilerek işin esası hakkında hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
    Diğer taraftan davacının zararı,... Asliye Hukuk Mahkemesinin 2009/23 E. -2010/186 K. sayılı kararının kesinleştiği 20.04.2011 tarihinde oluşmuş olup, mahkemece bu tarihin değerlendirme tarihi olarak esas alınması gerekirken dava tarihinin değerlendirme tarihi olarak kabul edilmesi de isabetsizdir. Bunlardan ayrı hükme dayanak yapılan bilirkişi kurulu tarafından düzenlenen raporda; çekişmeli taşınmazın üzerinde çam ağaçlarının bulunduğu, bölgede zeytin ve badem yetiştiriciliğinin yapıldığı açıklanıp zeytin ve badem geliri üzerinden net zirai gelir yöntemiyle tazminat belirlenmiştir. Çekişmeli taşınmaz üzerinde kapalılık tesis edecek şekilde badem ve zeytin ağaçları bulunmadığı halde anılan kesimin arazi niteliği itibariyle çevredeki ekilebilir ürünler araştırılıp net gelir metodu ile gerçek değerinin tespit edilmesi gerekirken badem ve zeytin geliri üzerinden belirlenen tazminata hükmedilmesi de doğru görülmemiştir.
    Bu durumda tapusu iptal edilen taşınmazın arazi niteliğinde olduğu hususunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmadığından çevrede yetiştirilen ürünlerin münavebesi, dekar başına ortalama verim, toptan satış fiyatı ve üretim maliyeti resmi verileri ilçe tarım müdürlüğünden getirtildikten sonra konunun uzmanı bilirkişiler aracılığıyla yeniden keşif yapılarak, çekişmeli taşınmazın sulu-kuru olup olmadığı, yerleşim alanına uzaklığı, iklim şartları, arazinin toprak ve topoğrafik yapısı ve bölgesindeki konumu gözetilerek, taşınmaz üzerinde meyve ağaçları varsa ağaçların cinsleri de dikkate alınmak suretiyle elde edilen verilere uygun biçimde değerlendirme yapılıp net gelir yöntemiyle değerlendirme tarihi olan 20.04.2011 tarihindeki gerçek değerinin hesaplattırılması, taşınmazın varsa mütemmim cüzleri, muhdesat ve sökülemeyen teferruatlarının değerleri bayındırlık birim fiyatları ve yıpranma oranları gözetilerek değerlendirme tarihine göre tespit ettirilmesi, bu şekilde tapusu iptal edilen taşınmazın zemin değeri, var ise üzerindeki mütemmim cüz, muhdesat ve sökülemeyen teferruatlarının değerleri esas alınarak bu şekilde tapusu iptal edilen tapu sahibinin gerçek zararının saptanması, oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve araştırma sonucu yetersiz bilirkişi raporuna dayalı verilen karar usul ve kanuna aykırıdır.
    Hal böyle olunca, yukarıda açıklanan şekilde çekişmeli taşınmazın ... yapılan kesiminin 20.04.2011 tarihindeki gerçek değerinin belirlenmesi, bozma kararından sonra ileri sürülen ıslah isteğinin reddedilmesi ve dava dilekçesindeki istekle bağlı kalınarak hüküm kurulması gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi bozma nedenidir.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, dahili davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA 30/03/2017 günü oy birliğiyle karar verildi.








    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi