3. Hukuk Dairesi 2018/3068 E. , 2018/10205 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ:ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; 9710 nolu numaralı tarımsal sulama abonesi olduğunu, sulama tesisinin 07/09/2012 tarihinde trafo ve panoların yanması üzerine tesisine yeni sayaç takılması için Dedaş" a talepte bulunduğunu, davalı tarafından sayacın okunmayan dönem için 30.074,00 TL fatura tahakkuk ettirildiğini, hesaplamanın endeks esasına dayalı olarak yapılmadığını belirterek faturanın borçlusu olmadığının tespitine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı; davacının kurumun ... ili ... İlçesi ... köyünde 9710 numaralı tarımsal sulama tesisini kuran abonesi olduğunu, davacıya fatura edilen 30.074,00 TL" nin yönetmeliğine uygun olarak düzenlendiğini, davacının sayacın yandığını iddia ettiğini, sayacın güvenliğinin ve korumasının kullanıcıya ait olduğunu ileri sürerek davanın reddini dilemiştir.Mahkemece; davanın kısmen kabulü ile; davacının davalı kuruma 30.074,00 TL borçlu olmadığının, 7.011,98 TL borçlu olduğunun tespitine karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir. Anılan karar Dairemizin 2014/8867 Esas- 2015/1278 Karar sayılı ve 22.01.2015 tarihli kararı ile “Somut olaya gelince, mahkemece yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen raporda, davacının sayaç çalışır duruma geldikten sonraki iki dönem tüketim ortalaması esas alınarak hesaplama yapılmış, mahkemece alınan bu rapor benimsenerek yazılı şekilde karar verilmiştir. EPMHY 19.maddesine göre, sayacın müşterinin kusuru dışında herhangi bir nedenle tüketim kaydetmediğinin tespiti halinde öncelikle müşterinin aynı döneme ait sağlıklı olarak ölçülmüş geçmiş dönem tüketimleri dikkate alınarak hesap yapılması gerektiği kuşkusuzudur. Mahkemece benimsenen rapor yetersizdir. Hal böyle olunca, dosyanın önceki bilirkişiler dışında oluşturulacak ve aralarında elektrik mühendisi bilirkişilerin de bulunduğu üç kişilik uzman bilirkişi kuruluna verilmesi, bilirkişi heyetinden davalı kurumun davacı taraftan isteyebileceği elektrik bedelinin, öncelikle aboneliğin başlangıcından tahakkuk tarihine kadar olan geçmiş dönem tüketimleri incelenerek Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliğinin 19.maddesine göre hesaplanması konusunda denetime elverişli yeni bir rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yetersiz bilirkişi raporu benimsenerek hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.” gerekçesi ile bozulmasına karar verilmiştir.Mahkemece bozma ilamına uyulmasına karar verildikten sonra verilen 06.12.2017 tarihli son kararında; Davanın kısmen kabulü ile, davacının davalı kuruma, 26.620,77 TL borçlu olmadığının tespitine, bu meblağ yönünden davanın kısmen kabulüne, davacının davalı kuruma 3.453,83 TL borcu olduğunun tespitine bu meblağ yönünden davanın kısmen reddine karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir. Uyuşmazlık, abonelik sözleşmesinden kaynaklanan menfi tespit talebine ilişkindir. “Taraflardan yalnız birinin temyizi halinde Yargıtay, hükmü temyiz edenin aleyhine bozamaz. (Aleyhe bozma yasağı). Bundan başka, taraflardan yalnız birinin hükmü temyiz etmesi halinde, Yargıtay"ın (temyiz eden tarafın lehine olarak) verdiği bozma kararına uyan yerel mahkeme de artık, temyiz eden tarafın,önceki (bozulan) karara oranla daha aleyhine olan bir hüküm veremez. Buna da "aleyhe hüküm verme yasağı" denir. Taraflardan yalnız birinin temyizi üzerine verilen bozma kararına uyan mahkemenin temyiz eden tarafın, önceki (bozulan) karara oranla daha aleyhine olan bir hüküm vermemesi ilkesi, usule ilişkin kazanılmış hak müessesesi ile de yakından ilgilidir.” (Prof.Dr.Baki Kuru,Hukuk Muhakemeleri Usulü, 6. Baskı, Cilt ;5, 2001, s; 4732 -4737)
Somut olayda, mahkemece ilk kararda davacının 7.011,98 TL bölümü yönünden borçlu olduğunun tespitine karar verilmiş anılan bu karar sadece davalı vekili tarafından temyiz edilmiş ve yukarıda anılan nedenler ile bozulmuştur. Bozmaya uyulduktan ve bozma gerekleri yerine getirildikten sonra bu defa davacının davalı tarafa 3.453,83 TL yönünden borçlu olduğunun tespitine karar verilmiştir. Oysa, önceki karar davacı tarafından temyiz edilmemiş olduğundan o kararda hükmedilen miktar davalı yararına kazanılmış bir hak oluşturmuştur.O halde mahkemece, davacının 7.011,98 TL borçlu olduğu yönünde davalı yararına kazanılmış hak oluştuğu göz önünde bulundurularak karar verilmesi gerekirken aleyhe hüküm verme yasağına aykırı olacak şekilde karar vermiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün HUMK" un 428. maddesi gereğince davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nın Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nun 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 17.10.2018 gününde oy birliğiyle karar verildi.