10. Ceza Dairesi 2018/504 E. , 2018/3638 K.
"İçtihat Metni"Adalet Bakanlığı"nın, 26/02/2018 tarihli yazısı ile kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan şüpheli ... hakkında açılan kamu davası üzerine yapılan yargılama sonucunda, kamu davasının durmasına dair İzmir 30. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 21/11/2017 tarihli ve 2017/761 esas, 2017/815 sayılı kararının kanun yararına bozulmasına yönelik talebi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nca 08/03/2018 tarihli yazı ekinde dosyanın Dairemize gönderildiği anlaşıldı.
Dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
A) Konuyla ...:
1- Şüpheli hakkında, 04/02/2017 tarihinde işlediği iddia olunan kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan dolayı kamu davasının açılmasının ertelenmesine, bir yıl süre ile tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına karar verildiği; ayrıca tedavinin gereklerine uygun davranmamakta ısrar etmesi, tekrar kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alınması, kabul edilmesi veya bulundurulması, uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanması halinde erteleme kararının kaldırılarak kamu davası açılacağı hususunun ihtar edildiği,
2- Şüphelinin tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin infazına başlanması için gönderilen uyarılı ilk başvuru davetiyesinin 05/05/2017 tarihinde tebliğine rağmen Denetimli Serbestlik Müdürlüğü’ne müracaat etmemesi üzerine gönderilen uyarı müzekkeresinin 13/06/2017 tarihinde tebliğ edildiği,
3- Şüphelinin Denetimli Serbestlik Müdürlüğüne müracaat etmemesi üzerine TCK"nın 191. maddesinin 4. fıkrasının (a) bendi uyarınca “...tedavinin gereklerine uygun davranmamakta ısrar ettiği...” gerekçesiyle kamu davasının ertelenmesi kararı kaldırılarak, kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan kamu davası açıldığı,
4- İzmir 30. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 21/11/2017 tarihli ve 2017/761 esas, 2017/815 sayılı kararı ile "sanığın doğrudan mernis adresine çıkarılan tebligat geçerli kabul edilemeyeceğinden sanığın yükümlülüklere uygun davranmamakta ısrar etmesinden bahsedilemeyeceği" gerekçesiyle, “kamu davasının durmasına” karar verildiği ve kararın yasa yoluna başvurulmadan kesinleştiği,
Anlaşılmıştır.
B) Kanun Yararına Bozma Talebi:
Kanun yararına bozma talebi ve ihbar yazısında, "Dosya kapsamına göre, İzmir 30. Asliye Ceza Mahkemesinin 21/11/2017 tarihli kararıyla, denetimli serbestlik müdürlüğünce usulüne uygun olarak sanığa tebligat yapılmadığı gerekçesiyle kamu davanın durmasına dair karar verilmiş ise de,
İzmir Denetimli Serbestlik Müdürlüğünce, denetimli serbestlik tedbirine başlanılabilmesi için uyarılı davetiyenin yükümlüye ait soruşturma aşamasında savunmasında bildirdiği, aynı zamanda mernis adresi de olan Yaylacık mah. 190/2 sokak no:13/1 adresine 7201 sayılı Tebligat Kanunu"nun 21. maddesi uyarınca 05/05/2017 tarihinde tebligat yapıldığı, yükümlünün başvurmaması üzerine, anılan Denetimli Serbestlik Müdürlüğünce belirtilen adrese uyarı yazısını içeren davetnameye ilişkin, yine Tebligat Kanunu"nun 21. maddesi uyarınca 13/06/2017 tarihinde tebligat yapıldığı,yükümlünün denetimli serbestlik yükümlülüklerine uygun davranmamak konusunda ısrar ettiği anlaşılmakla, kamu davasına devamla esastan inceleme yapılarak bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle durma kararı verilmesinde isabet görülmemiştir." denilerek, İzmir 30. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 21/11/2017 tarihli ve 2017/761 esas, 2017/815 sayılı kararının bozulması istenmiştir.
C) Konunun Değerlendirilmesi:
TCK"nın 191. maddesinin 4. fıkrasının (a) bendinde, "Kişinin, erteleme süresi zarfında; kendisine yüklenen yükümlülüklere veya uygulanan tedavinin gereklerine uygun davranmamakta ısrar etmesi ... hâlinde, hakkında kamu davası açılır." hükmüne yer verilmiştir.
Tebligat Kanunu’nun; 10. maddesinde, “Tebligat, tebliğ yapılacak şahsa bilinen en son adresinde yapılır. Şu kadar ki; kendisine tebliğ yapılacak şahsın müracaatı veya kabulü şartiyle her yerde tebligat yapılması caizdir.
Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır.” şeklinde düzenleme yer aldığı,
21. maddesinin 1 ve 2. fıkralarında ise; “Kendisine tebligat yapılacak kimse veya yukarıdaki maddeler mucibince tebligat yapılabilecek kimselerden hiçbiri gösterilen adreste bulunmaz veya tebellüğden imtina ederse, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza mukabilinde teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırmakla beraber, adreste bulunmama halinde tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini de mümkün oldukça en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirilir. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır.
Gösterilen adres muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olup, muhatap o adreste hiç oturmamış veya o adresten sürekli olarak ayrılmış olsa dahi, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza karşılığında teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırır. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır.” şeklinde düzenlemeler yer aldığı,
Somut olayda, hakkında kamu davasının açılmasının ertelenmesine ve tedavi ile birlikte denetimli serbestlik tedbirine hükmedilen şüpheliye tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin infazına başlaması için uyarılı ilk başvuru davetiyesinin gönderildiği, “tebliğden itibaren 10 gün içinde müracaat etmezse hakkında dava açılacağı” uyarısını içeren bu davetiyenin şüphelinin soruşturma aşamasında alınan ifadesinde bildirdiği bilinen son adresi ve aynı zamanda mernis adresi olan adreste “tebliğ imkansızlığı nedeniyle” şerhi verilerek Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesi uyarınca mahalle muhtarına tebliğ edildiği, birinci uyarının bu şekilde yapılmış olduğu, bu tebliğ ve uyarıya rağmen şüphelinin süresi içinde Denetimli Serbestlik Müdürlüğü’ne müracaat etmeyerek yükümlülüklerini birinci kez ihlal etmesi üzerine yazılı olarak uyarılmasına karar verildiği ve “tebliğden itibaren 10 gün içinde müracaat etmezse tekrar uyarı yapılmadan yükümlülüklerine uymamakta ısrar etmiş sayılarak hakkında dava açılacağı” uyarısını içeren ikinci davetiyenin 13/06/2017 tarihinde tebliğ edildiği, bunun da ikinci uyarı olarak kabul edilmesi gerektiği, ancak şüphelinin yapılan bu uyarıya rağmen 10 gün içinde kuruma başvurmamak suretiyle tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin gereklerini yerine getirmeyerek, ikinci kez yükümlülüklerini ihlal ettiği,
Anlaşılmıştır.
Her ne kadar mahkemece, doğrudan Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesine göre yapılan tebligatların geçersiz olduğu gerekçesine yer verilmiş ise de, tebliğ yapılan adres sanığın bilinen son adresi olup aynı zamanda mernis adresi de olduğu ve tebliğe elverişli olmadığının anlaşılması durumunda mahalle muhtarına tebliğ yapılmasının yasaya uygun olduğu,
Bu hali ile 2 kez uyarılmasına rağmen 2 defa yükümlülüklerini ihlal ettiği görüldüğünden, kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan TCK"nın 191.maddesinin 1. fıkrası uyarınca sanığın cezalandırılması isteğiyle açılan davada "kovuşturma şartı" olan "ısrar koşulu" gerçekleşmiştir. Bu nedenle mahkemece yargılamaya devam edilerek esas hakkında bir hüküm verilmesi gerekirken, “kamu davasının durmasına” karar verilmesi yasaya aykırı olup, kanun yararına bozma talebi yerinde görülmüştür.
D) Karar :
Açıklanan nedenlere göre; İzmir 30. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 21/11/2017 tarihli ve 2017/761 esas, 2017/815 sayılı kararının 5271 sayılı CMK"nın 309. maddesinin 3. fıkrası gereğince kanun yararına BOZULMASINA, aynı Kanun"un 309. maddesinin 4. fıkrasının (a) bendi uyarınca gerekli işlemin yapılması için, dosyanın Adalet Bakanlığı"na iletilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı"na gönderilmesine, 19.04.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.