3. Hukuk Dairesi 2020/11673 E. , 2021/1409 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; 07/03/2006 tarihli satış sözleşmesi ile 58.000 TL bedel ödeyerek davalının 1279 ada 1 parsel sayılı taşınmazdaki hissesini satın aldığını, davalının tapuda gerçekleştirilecek satış işlemini yapmak üzere alım satım işlemine aracılık eden emlakçı ..."ı vekil tayin ettiğini, ancak taşınmazın pafta numarasının yanlış yazılması nedeniyle satış işleminin gerçekleştirilemediğini, sonrasında davalının ..."ı vekillikten azletmesi ve yeniden vekil tayin etmeye yanaşmaması nedeniyle ödenen satış bedelinin işlemiş faizi ile birlikte tahsili için takip başlattığını, davalının ödenen satış bedelinin 11.111 TL olduğundan bahisle yapmış olduğu haksız itiraz nedeniyle takibin durdurulduğunu ileri sürerek; takibe vaki kısmi itirazın iptali ile icra inkar tazminatının davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı; taşınmazdaki hissesi karşılığında davacı tarafından satış bedeli olarak 11.111 TL ödendiğini, ancak sözleşmeye sonradan davacı tarafından 58.000 TL ödenmiş gibi ekleme yapıldığını, ayrıca temerrüde düşürülmemiş olması nedeniyle davacının işlemiş faiz talep edemeyeceğini savunarak, davanın reddi ile kötü niyet tazminatının davacıdan tahsilini istemiştir.
Mahkemece; davanı kısmen kabulüne yönelik olarak verilen kararın taraf vekillerince temyiz edilmesi sonucunda, Dairece verilen 08/07/2019 tarihli ve 2017/10764 E. 2019/6321 K. sayılı ilamla "... keşfen ve uzman bilirkişi marifetiyle davalıya ait hissenin sözleşme tarihindeki rayice göre belirlenen değerinin "mahkemece satış bedeli" olarak kabul edilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, tarafların bu yöne ilişen temyiz itirazlarının reddi gerektiği, mahkemece; satış bedeli olarak kabul edilen değerin, çeşitli ekonomik etkenlerin (enflasyon, ÜFE, TÜFE, faiz, altın ve döviz kurlarındaki artışlar, memur maaş ve işçi ücretlerindeki artışlar vs) ortalamaları alınmak suretiyle ifanın imkansız hale geldiği takip tarihinde ulaşacağı alım gücünün belirlenmesi için konusunda uzman (mali müşavir vb.) bilirkişiden taraf, mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli rapor aldırılması, sonrasında; bilirkişi tarafından belirlenecek tutarın, davacı tarafından takibe konu edilen (asıl alacak ve işlemiş faizden ibaret olan toplam) alacaktan fazla olması halinde taleple bağlılık ilkesi gözetilerek takibe konu tutardan, aksi halde ise bilirkişi tarafından belirlenmiş tutardan, takip dosyasına yapılan kısmi ödeme mahsup edilmek suretiyle uyuşmazlığın esası hakkında karar verilmesi gerektiği, yine alacağın varlığı ve miktarının yapılan yargılama sonucu belirlenmiş olduğu gözetilmeden, davalı aleyhine icra inkâr tazminatına hükmedilmiş olmasının da usul ve yasaya aykırı olduğu..." gerekçeleriyle bozulmuştur.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda ise; davanın kabulüne, davalının eski Kartal 3. İcra Müdürlüğü’nün 2012/4317E. sayılı dosyaya yaptığı itirazın iptali ile takibin devamına; asıl alacağın %20"si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine; davalı tarafça hakkından başlatılan takipten sonra eski Kartal 3. İcra Müdürlüğü’nün 2012/4317 E. sayılı dosyaya 13/06/2012 tarihinde yapılan toplam 11.111 TL ödemenin icra müdürlüğünce dikkata alınmasına karar verilmiş; hüküm, davalı vekilince temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalı vekilinin sair temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Kural olarak bozma kararına uyulmakla bozma kararında belirtilen biçimde işlem yapılması yolunda lehine bozma yapılan taraf yararına kazanılmış hak, aynı doğrultuda işlem yapılması yolunda yerel mahkeme için zorunluluk doğar.
Belirtilmelidir ki; bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlanan bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (09/05/1960 tarihli ve 21/9 sayılı Y.İ.B.K.).
Bu ilke kamu düzeni ile ilgili olup, Yargıtay"ca kendiliğinden dikkate alınması gerekir. Hakimin değişmesi dahi açıklanan bu hukuki ilkeye etki yapamaz.
Mahkemenin, Yargıtay’ın bozma kararına uyması ile, bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış hak oluşabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usuli kazanılmış hak durumu doğabilir. Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usulü kazanılmış hak oluşturmaktadır (4.2.1959 gün ve 13/5 sayılı YİBK).
Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında ise; mahkemece bozma ilamı sonrasında alınan 19/03/2020 tarihli bilirkişi raporunda; davacı tarafın 07/03/2006 sözleşme tarihindeki hisse bedeli 39.826,67 TL satış bedeli kabul edilerek, ifanın imkansız hale geldiği takip tarihi olan 04/06/2012 tarihinde ulaştığı bedelin 67.123,26 TL olarak belirlenmesinde bir isabetsizlik yok ise de, bozma ilamında da belirtildiği üzere bu miktardan davalı tarafın takip dosyasına 13/06/2012 tarihinde yapmış olduğu 11.111 TL’nin mahsup edilmesi suretiyle 56.012,26 TL asıl alacak yönünden icra takibinin devamına karar verilmesi gerekirken, bu husus nazara alınmadan takibin kaldığı yerden devamı ile 13/06/2012 tarihinde icra dosyasına yapılan 11.111,00 TL ödemenin icra müdürlüğünce dikkate alınmasına yönelik hüküm tesisi doğru görülmemiştir.
Bundan ayrı uyulmasına karar verilen bozma ilamında; alacağın varlığı ve miktarının yapılan yargılama sonucu belirlenmiş olduğu gerekçesiyle, davalı aleyhine icra inkâr tazminatına hükmedilmiş olmasının bozma nedeni yapılmış olmasına rağmen, bu husus nazara alınmadan davalı aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesi de doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ:Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE, ikinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK"nın 428. maddesi gereğince davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nın Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nın 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere
, 15/02/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.