3. Hukuk Dairesi 2017/233 E. , 2018/10343 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ:TÜKETİCİ MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı ,davalı kurumun kendisine 3.667,40 TL borçlu olduğunda dair ekstre yolladığını, oysa kendisinin ilgili taşınmazı 24/12/1997 tarihinde sattığını ve elektrik borcu olan taşınmazın 16 yıldan beri maliki olmadığını, tapu senedinden de anlaşılacağı üzere bu taşınmazı dava dışı... adlı kişiye sattığını, 10/10/2013 tarihi itibariyle taşınmazın İSKİ faturalarının bu şahıs adına geldiğini, ayrıca muhtardan edinilen bilgiye göre elektrik borcu olan taşınmazda 2009 yılı Ağustos ayından 2012 yılı Mayıs ayına kadar dava dışı ... adlı kişinin ikamet ettiğini,... faturasının da dava dışı ... adına geldiğini, kendisinin davalı kuruma borcu bulunmadığını,nitekim anılan borcun kendisinin malik olduğu yıllara ait olmadığını ileri sürerek, davalıya 3.667,40 TL borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı ,davacının söz konusu yerin sözleşmesini fesh etmedikçe sözleşmelerin nisbiliği ilkesi gereğince ilgili abonelik sözleşmesi ile bağlı olup sorumluluğunun devam ettiğini,davacı aleyhine düzenlenen faturanın aradan uzun süre geçmesine rağmen ödenmediğini, ilgili borca dayanak kullanılan taşınmazın devredilmiş olmasının aboneliğin feshi anlamına gelmediğini savunarak,davanın reddini istemiştir.
Mahkemece,davanın kabulü ile, davacının 31/08/2013 tarihli 3.667,40 TL bedelli fatura yönünden borçlu olmadığının tespitine karar verilmiş,hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dava;elektrik aboneliğinden kaynaklı borca ilişkin menfi tespit istemine ilişkindir.
Uyuşmazlık ise , aboneliği iptal ettirmedikçe abonenin kullandığı elektrik bedelinden sorumlu olup olmayacağı noktasında toplanmaktadır.Elektrik abonelik sözleşmesini imzalayan ve aboneliği devam eden abone, tesisatta kullanılan elektrik bakımından elektrik dağıtım şirketine karşı sözleşme gereği sorumlu olduğu gibi, elektrik sayacının muhafazası konusunda da sorumluluğu devam eder. Buna göre, fiili kullanıcıya karşı rücu hakkı mevcut olan abonenin sözleşmesi iptal edilmediği sürece, fiili kullanıcı ile beraber elektrik dağıtım şirketine karşı kaçak elektrik kullanımı ve normal kullanım bedelinden dolayı müteselsil sorumluluğunun devam edeceği kuşkusuzdur.Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun ve Dairemizin istikrar kazanmış uygulamasına göre abonelik iptal ettirilmedikçe o abonelik üzerinden tüketilen su, elektrik ve doğalgaz bedelinden fiili kullanıcı ile birlikte abone de müteselsilen sorumludur. Bu durumda, aboneliğini iptal ettirmeyen ve kaçak kullanıma sebebiyet veren abone davacının sözleşme nedeni ile sorumlu bulunduğunun kabulü gerekmektedir. Nitekim, aynı ilkeler HGK 27.04.2011 tarih ve 2011/19-104 E.-239 K. sayılı kararında da benimsenmiştir.Somut olayda;davacının davalı elektrik şirketi ile aralarında imzalanan 19.12.1997 tarihli abonelik sözleşmesi ile davalı şirketin elektrik abonesi olduğu,davacının ilgili adresten taşınmasına karşın aboneliğini sonlandırmadığı dosya kapsamındaki belgeler ile sabit olmakla,davaya konu edilen elektrik tüketim bedelinden sorumlu olacağı kuşkusuzdur.Hal böyle olunca mahkemece;yukarıdaki açıklamalar,Dairemizin ve YHGK’nun yerleşik içtihatları da nazara alınmak suretiyle,davacının davaya konu edilen elektrik tüketim bedelinin ne kadarından sorumlu olduğunun tespiti noktasında, alanında uzman bilirkişiden rapor alınması suretiyle davacının sorumlu olduğu elektrik tüketim bedelinin belirlenmesi yönünden Yargıtay ve taraf denetimine elverişli nitelik ve nicelikte rapor alınması suretiyle sonucuna uygun hüküm tesisi yoluna gidilmesi gerekirken,yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş,bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince davalı vekili yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nun 440. maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 22.10.2018 gününde oy birliğiyle karar verildi.