1. Hukuk Dairesi 2014/19964 E. , 2017/870 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : ELATMANIN ÖNLENMESİ VE ECRİMİSİL
Taraflar arasında görülen elatmanın önlenmesi ve ecrimisil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kısmen kabulü ile kısmen reddine ilişkin olarak verilen karar taraflarca yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olup dosya incelendi;Tetkik Hakimi ...’nun raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, imar parseline elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteğine ilişkindir.
Davacı 790 ada 10 ve 11 parseller üzerine davalının ev ve kömürlük yaptığını, ağaç ve sebze diktiğini, keşide ettiği ihtarnameye rağmen taşınmazları kullanmaya devam ettiğini ileri sürerek elatmasının önlenmesine ve 2.430,00 TL ecrimisilin her yıl sonunda işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmisini istemiştir.
Davalı yapılan imar uygulaması neticesinde taşınmazın üç ayrı parsel olarak ifraz gördüğünü, barakanın yaklaşık 40 yıl önce yapıldığını, diğer paydaşların kendi kullanımına ilişkin olarak herhangi bir itirazlarının olmadığını ve paydaşlardan Cemal’in muvafakati ile bu yeri kullandığını, davacının ancak ortaklığın giderilmesi davasından sonraki dönem için ecrimisil talep edebilceğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece; müdahalenin keşfen saptandığı gerekçesiyle elatmanın önlenmesi isteğinin kabulüne, ecrimisil isteğinin ise kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; davacının 790 ada 11 parsel sayılı taşınmazda 178/490 pay, 790 ada 10 parsel sayılı taşınmazda ise tam pay sahibi olduğu, keşif sonucu alınan bilirkişi raporuna göre davacıya ait 10 parsel sayılı taşınmazın 38,67 m²"lik kısmı ile paydaşı olduğu 11 parsel sayılı taşınmazın 61.47m2’lik kısmının davalı tarafından kullanıldığı, Bor Asliye Ceza Mahkemesinde yapılan yargılama sırasında alınan bilirkişi raporu uyarınca ise her iki taşınmazın da imar uygulaması sonucu oluştuğu anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, yasal ayrıcalıkların dışında ayrılmaz parçanın (mütemmim cüz"ün) mülkiyeti ve buna bağlı olarak tasarruf hakkı, üzerinde bulunduğu arza bağlıdır. Bu husus 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu"nun 684. maddesinde açıkça vurgulanmıştır. Ancak, yürürlükten kalkmış olan 6785 sayılı Kanunun 1605 sayılı Kanun ile değişik 42/c ve halen yürürlükte bulunan 3194 sayılı İmar Kanunu"nun 18. maddelerinde özel hükümler getirilmek suretiyle ayrılmaz parça (mütemmim cüz) olan yapı ile arz arasındaki hukuki ilişki kesilmiş, bazı durumlarda yapı, üzerinde bulunduğu yerin malikinden başkasına bırakılarak imar parsellerinin oluşturulabileceği öngörülmüştür. Böylece, yapıların bedelleri ilgili parsel sahiplerince yapı sahibine ödenmediği veya aralarında bu yönde bir anlaşma yapılmadığı ya da ortaklığın giderilmesi davası açılmadığı sürece bu yapıların ömürlerini dolduruncaya kadar eski sahiplerine kullanma imkanı sağlanmıştır.
Gerçekten, bir kimse kendisine veya yasanın himaye ettiği bir hakka dayanarak üçüncü bir şahsa ait bir taşınmaz üzerine ayrılmaz parça (mütemmim cüz) niteliğinde yapı inşaa etmiş, imar uygulaması sonucu bu yer davacıya ait imar parseli içerisinde kalmış ise, kendi arzu ve iradesi dışında idari kararla oluşan bir durum söz konusu olduğundan kusurlu sayılamaz. İşte bu nedenle yasa koyucu imar parseli malikine karşı yapı sahibini koruma zorunluluğunu duymuştur.
Somut olayda, mahkemece yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde inceleme ve araştırma yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur.
Şöyle ki; davalının imar öncesinde hukuken korunmaya değer bir hakkının bulunup bulunmadığı açıklığa kavuşturulmadığı gibi bilirkişi raporu ile elatmanın imar uygulaması sonucu meydana gelip gelmediği de saptanmamıştır.
Kabule göre de, 04/03/1953 tarih 10/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ve 492 sayılı Harçlar Kanununun 16. maddesi uyarınca taşınmaz malın aynına ilişkin davalarda dava değeri elatılan yerin değeri ile talep edilen ecrimisil veya tazminatın toplamından ibaret olup bu şekilde belirlenen dava değeri üzerinden harcın belirlenmesi ve ecrimisilin başlangıç tarihi baz alınmak suretiyle hesaplama yaptırılarak belirlenen ecrimisile, sonraki dönemler için ÜFE oranının tamamının yansıtılması suretiyle bulunacak ecrimisile hükmedilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ve eksik inceleme ile yetinilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır.
O halde, öncelikle taşınmazların imar öncesi kadastral tapu kayıt ve krokileri ile imar sonrası imar kayıtları, belge ve krokilerinin ilgili merciinden celbi ile mahallinde yeniden uzman bilirkişiler marifetiyle keşif yapılarak davalının çekişme konusu taşınmazlara müdahalesinin imar uygulaması sonucu meydana gelip gelmediğinin tespit edilmesi, bilirkişilerden uygulamayı gösterir ve denetime elverişli rapor alınması, yukarıdaki ilkeler gözetilerek hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir.
Davalının temyiz itirazı açıklanan nedenden ötürü yerindedir. Kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 27.02.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.