11. Ceza Dairesi 2015/7743 E. , 2017/1787 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği, görevi kötüye kullanma
HÜKÜM : Beraat
Katılanın, vefat eden eşi ...’u 18.01.2010 tarihinde kalp rahatsızlığı olduğunu düşünerek Salihli İlçe Devlet Hastanesine götürdüğü, burada kardiyolog olarak görev yapan sanığa eşinin durumunu anlattığı, çok ciddi rahatsızlıkları olduğu, hastaneye yatırılmasını istediği, ancak sanığın kas sıkışması olduğunu söyleyerek katılanın eşini evine gönderdiği, 19.01.2010 tarihi sabah saatlerinde ise katılanın eşinin vefat ettiği, bunun üzerine sanığın poliklinik defterleri üzerinde müteveffa için koyduğu tanıları değiştirdiği ve üzerine atılı kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği ve görevi kötüye kullanma suçlarını işlediği iddiası ile açılan kamu davasında; sanığın 21.04.2010 tarihli beyanında; “Bu düzeltmeler bu konuda ifade verildikten sonra EKO raporu ile uyumlu olması açısından tarafımdan yapılmıştır. Hastanın ilk geldiği 18/01/2010 tarihinde ben yalnız çalışmakta idim yanımda hemşire yoktu, etiket bir gün sonra boş bir yer bulunarak yapıştırıldı, hatırlanabildiği kadarıyla anterio hipokinezi hafif olarak not edildi. Tarafımdan yapılan EKO raporu görüldükten sonra hastanın böyle bir tanı özellikleri taşımadığı saptanarak gerekli düzeltme ve karalama yapılarak verilen EKO raporundaki sonuç ile miyalji pulmoner emboli şüphesi tanıları ve göğüs polikliniğine müracaat etmesi yolundaki görüşüm yazıldı.” dediği, 19.08.2010 tarihli savcılık ifadesinde; “muayene tarihinde hasta bana ilk geldiğinde yanımda hemşire bulunmadığından çektiğim EKO neticesi aklımda kalan kısmıyla deftere kaydettim. Tanı kısmına imperior hipokinezi, miyalji+ pulmoner emboli şeklinde yazmıştım. Çekilen EKO ve EKG sonuçları da hastaya verilmişti. Soruşturmadan sonra ben hastaya verilen EKO ve EKG sonuçlarına göre tanının yanlış olduğunu düşünerek üzerini çizdim. Bu yazıya herhangi bir ekleme yapmadım” şeklinde beyanda bulunduğu, 25.08.2010 tarihli savcılık beyanında; “Poliklinik defteri başlıklı 132 numarasıyla numaralandırılan ve ...’un 522. sırada muayene olduğunu gösteren poliklinik defterindeki teşhis ve sevk yazısı şu an adını hatırlayamadığım servis hemşiresi tarafından benim söylemem üzerine yazılmıştır. Muayene ile aynı gün bu ifade yazılmıştır. Bu defterin 213 sırasında kayıtlı olan ...’un EKO sonuçları yazılmıştır. Muayene sırasında bu deftere yine servis hemşiresi tarafından poliklinik defterine yazıldığı gibi inferior hipokinez ifadesi yazılmıştı. Hakkımda ön inceleme başladıktan sonra muhakkikte EKO raporunu görmem üzerine bu ifadenin yanlış olduğunu anladım ve doğrusunu oraya yazdım” şeklinde ifade verdiği, 29.09.2011 tarihli savunmasında ise; “ben o dönemde hastaneye yeni atanmıştım hastanede bizle birlikte çalışan hemşirenin kardiyoloji hemşiresi olmaması nedeniyle söylediklerimi yanlış yazmış, sonrasında eko neticesinde çıkan raporu poliklinik defterine yazdım. Üstü çizili olan kısmı ise hemşire hanım yazmıştır.” şeklinde savunmada bulunduğu, Adli Tıp Kurumu 1. İhtisas Kurulu’nun 30.01.2013 tarihli raporuna göre “nefes darlığı şikayeti ile gelen ve öncesinde pulmoner emboli öyküsü olan bir hastanın ileri tetkik ve tedavi amacı ile göğüs hastalıklarına sevk edilmesinin uygun olduğu, kişi adına düzenlenmiş 18/01/2010 tarih ve 522 sıra nolu poliklinik defter fotokopisinde kişinin göğüs bölümüne sevk edildiğinin kayıtlı olduğu, ilgili belgenin mahkemeniz tarafından doğruluğunun kabulü halinde kişiyi muayene eden hekime atfı kabil kusur bulunmadığı..” tespitinin yapıldığı, Salihli İlçe Devlet Hastanesinin 24.06.2013 tarihli yazısına göre ... isimli şahsın hastanemiz kayıtlarının incelenmesi neticesinde 18.01.2010 ve sonrası tarihlerde göğüs poliklinik kayıtlarına rastlanılmadığının belirtildiği, sanığın aşamalarda değişen beyanları, önce deftere kayıtların hemşire olmaması nedeniyle kendisi tarafından yapıldığını beyan etmesine rağmen sonraki ifadelerinde kardiyoloji hemşiresi olmayan ve adını hatırlamadığı hemşire tarafından kayıtların yanlış olarak yazıldığını beyan etmesi, Adli Tıp Kurumu raporunda poliklinik defterinin 522. sırasına kayıtlı olan yazıların sanığın eli ürünü olmadığı tespit edilmiş ise de, sanığın savunmalarında söz konusu değişikliklerinin kendisinin söylemesi üzerine hemşire tarafından yapıldığını beyan etmesi, Adli Tıp Kurumu 1. İhtisas Kurulu’nun sanığın kusur durumuna ilişkin raporu ve tüm diğer deliller birlikte değerlendirildiğinde, sanığa yüklenen kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği ile görevi kötüye kullanma suçlarının sübuta erdiği, ancak sahtecilik suçlarında, suça konu belgenin aldatma yeteneği bulunup bulunmadığının tespiti gerektiğinden ve dosya arasında bulunan fotokopi belgelerden aldatma yeteneğinin bulunup-bulunmadığı anlaşılamadığından, poliklinik defteri aslının duruşmada incelenerek yapılan değişikliklerin ilk bakışta anlaşılıp anlaşılmadığı ve aldatma kabiliyetinin bulunup bulunmadığı da tespit edildikten sonra sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerekirken eksik araştırma ve isabetsiz gerekçelerle yazılı şekilde karar verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK"nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 13.03.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.