Taraflar arasındaki “kurum işleminin iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kayseri 3. İş Mahkemesince davanın reddine dair verilen 17.05.2011 gün ve 2010/429 E., 2011/235 K sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 10. Hukuk Dairesi"nin 02.07.2012 gün, 2011/9254 E.,2012/12940 sayılı ilamı ile;
(...Davanın yasal dayanağı 506 sayılı Yasanın 79. maddesinin 12 ve 13. fıkralarıdır. Anılan maddenin 13. fıkrasında “sigorta müfettişi tarafından, Kuruma bildirilmediği tespit edilen asgari işçilik tutarı üzerinden Kurumca re"sen tahakkuk ettirilen sigorta primleri bu Kanunun 80 inci maddesi de nazara alınarak işverene tebliğ olunur. İşveren, tebliğ edilen prim borcuna karşı tebliğ tarihinden itibaren bir ay içinde Kuruma itiraz edebilir. İtiraz takibi durdurur. Kurumca itirazın reddi halinde, işveren, kararın tebliğ tarihinden itibaren bir ay içinde yetkili iş mahkemesine başvurabilir.” hükmü mevcuttur.
Eldeki dava dosyasına konu olayda, Mahkemece, Kurumca eksik işçilik tespiti nedeniyle hesaplanan prim borcu ve gecikme zammının ödenmesine yönelik bildirimin, davacıya 30.03.2010 tarihinde tebliğ edildiği, davacının, Kurumun itiraz komisyonuna bir aylık süre içerisinde itirazda bulunduğu, itirazın reddine dair komisyon kararının davacıya 16.04.2010 tarihinde tebliğ edildiği, ret kararına karşı idare mahkemesinde 14.07.2010 tarihinde dava açıldığı bu haliyle bir aylık hak düşürücü süre içinde dava açılmadığı gerekçesi ile karar verildiği anlaşılmaktadır.
Davacı vekilinin Kurum komisyon kararının tebliğinden itibaren süresi içinde Kayseri 1. İdare mahkemesinin 2010/313 Esasına kaydedilen davayı açtığını, anılan davada verilen dilekçenin reddi kararından sonra süresinde 14.07.2010 tarihli iptal davasını açtığını ileri sürmesi karşısında, anılan dava dosyasının celp edilerek, yukarıda zikredilen bir aylık hak düşürücü süre içinde davanın açılıp açılmadığı irdelenerek, varılacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir…)
gerekçesiyle hükmün bozulmasına, karar verilerek dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davacı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, Kurum işleminin iptali istemine ilişkindir.
Davacı vekili, 26/08/2009 tarihinde P. ilçesinde bulunan pazar yerinde, Ç. Z., M. B.ve C. Ç.nin balık satar iken jandarma tarafından yakalandıklarını, hırsızlık suçundan yargılanmamak için kendilerini, müvekkil firmanın işçisi olarak tanıttıklarını, ancak bunların hiçbir şekilde müvekkil işverenle bir bağlantılarının olmamasına rağmen davalı kurum tarafından sigortasız işçi çalıştırılmasından dolayı müvekkili işverene idari para cezası kesildiğini ayrıca prim indiriminin iptal edildiğini, Kurum işlemlerinin iptali için Kayseri 1. İdare Mahkemesine dava açtıklarını ancak davanın görevsizlik nedeniyle reddedildiğini, bu nedenle 16.04.2010 tarih ve 6125776 sayılı prim belgelerine ve 21/04/2010 tarih ve 6379623 sayılı pirim indiriminin iptaline ilişkin, işlemlerin iptali ile Ç.Z.M. B.ve C. Ç."nin müvekkili şirketin çalışanları olmadığının tespitini talep ve dava etmiştir.
Davalı SGK vekili, Ç.Z. M.B.ve C.Ç."nin jandarmaya vermiş oldukları ifadelerinde davacı şirketin iş yerinde çalıştıklarını beyan etmeleri üzerine, davacıdan çalışanların belgelerinin istendiği, 5510 Sayılı Kanunun 59 maddesi uyarınca çalışanların kuruma bildirilmesinin zorunlu olduğunu, davacı iş verenin müvekkil kuruma bildirilmeyen çalışanlar ile ilgili Kurum işleminin yasal olduğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesi savunmuştur.
Mahkemece; 506 sayılı Yasanın 86/7 maddesindeki bir aylık sürenin, hak düşürücü süre niteliğinde olduğunu, davalı kurumun, itirazının reddine ilişkin kararın tebliğinden itibaren bir aylık süre içinde dava açılmaması nedeniyle, Kurum işlemi kesinleştiğinden, bu işleme karşı açılan davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı vekilinin temyizi üzerine, Özel Daire’ce, yukarıda açıklanan nedenlerle karar bozulmuştur.
Yerel mahkemece; “Bozma ilamında her ne kadar Kayseri 1. İdare Mahkemesinin dosyasının celbedilerek süresi içerisinde dava açılıp açılmadığının irdelenmesi belirtilmiş ise de adı geçen dava dosyası mahkememizin 07/10/2010 tarihli müzekkeresi ile getirtilip 16/12/2010 tarihli celse de de incelenerek dosya arasına alındığı, mahkemenin kararını bu dosyanın incelenmesiyle verdiği, 506 Sayılı Yasanın 79/12-13 ve 80. maddesi gereğince, işverene tebliğ edilen borcuna karşılık kuruma bir ay içinde itiraz edebileceği, itirazın takibi durduracağı, kurumca itirazın reddi halinde işverenin kararın tebliğinden itibaren bir ay içinde yetkili iş mahkemesine başvurabileceğinin düzenlendiğini. dava konusu olayda kurumca yapılan bildirim davacıya 30/03/2010 tarihinde tebliğ edildiği, yasal bir aylık süre içerisinde davacı tarafından kuruma itiraz edildiği, itiraz komisyonu tarafından reddedilen itiraza ilişkin karar davacıya 16/04/2010 tarihinde tebliğ edildiğini, davacının yasal bir aylık süre içerisinde İş Mahkemesinde dava açması gerekirken, yasal süresi içerisinde ne İş Mahkemesine ne de yanılgı sonucuda olsa başka bir yargı merciine dava açılmadığı, yasal süre geçtikten sonra Kayseri 1. İdare Mahkemesinde 14/07/2010 tarihinde dava açtığının anlaşıldığını, bu itibarla yasal süresi içerisinde dava açmayan davacının, hak düşürücü süre geçtikten sonra açtığı davasının ve bozma ilamının yerinde görülmediği” gerekçeleriyle önceki kararda direnilmiştir.
Direnme hükmü davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunun önüne gelen uyuşmazlık; davanın süresinde açıldığının tespiti için Kayseri 1. İdare Mahkemesi’nin 2010/313 esas sayılı dava dosyasının celp edilmesinin gerekip gerekmediği noktalarında toplanmaktadır
I-İşin esasına geçilmeden önce davacı işyeri hakkında üç işçinin çalışmalarının bildirilmediği gerekçesiyle Kurum tarafından re"sen yapılan prim ve gecikme cezası tahakkuk işleminin iptali istemine ilişkin davada sigortalıların davaya dahil edilmesinin gerekip gerekmediği ön sorun olarak tartışılmıştır.
Hemen belirtelim ki üç işçinin çalışmalarının Kuruma bildirilmediği gerekçeleriyle Kurum tarafından resen yapılan prim tahakkuku işleminin iptali istemine ilişkin dava sonucunda verilecek kararın, söz konusu işçilerin de hak alanını ilgilendirdiği kuşkudan uzaktır. Çünkü, davanın kabul edilmesi halinde, Kurumca yapılan re’sen prim tahakkuku işlemi dolayısı ile prime esas teşkil eden çalışmalar da iptal edileceğinden, görülmekte olan davadaki istem hakkında verilecek hükmün, dava dışı Ç.Z. C. Ç. ve M.B.’yü de etkileyecek şekilde sonuç doğuracağından, davanın davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı ile birlikte, anılan işçilere de yöneltilmesi gerekir. Sosyal Güvenlik Hukukunun özelliğinden kaynaklanan ve davanın adı geçen işçiler ile SGK’ya birlikte yöneltilmesini zorunlu kılan bu gereklilik karşısında, SGK ile dava dışı işçiler arasında zorunlu dava arkadaşlığının bulunduğu kabul edilmelidir.
Bir davanın, aralarında zorunlu dava arkadaşlığı bulunanların tümü hakkında açılmadığı durumlarda, dava dışında kalan diğer zorunlu dava arkadaşlarının davaya dahil edilmesi usul hukuku bakımından, zorunludur.
Hal böyle olunca, yukarda açıklanan nedenlere direnme kararı taraf teşkili sağlanması için bozulmalıdır.
II-Yargı yolu yanlışlığının hak düşürücü süreye etkisi konusuna gelince;
Dava hakkı, bir çok uyuşmazlıkta belirli bir süreyle sınırlandırılmıştır.
Zamanın haklar üzerinde iki tür etkisi bulunmaktadır. Bunlardan ilki hakkı düşüren, diğeri ise hakkı engelleyen etkilerdir. İlkinde, belli bir zamanın geçmesiyle hak ortadan kalkar. Diğerinde ise, hak düşmez; ancak hak sahibinin bunu ileri sürmesi halinde, hak engellenebilir.
Dava açılmasının maddi ve usul hukuku bakımından bir takım sonuçları bulunmaktadır. Davanın açılması ile dava konusu alacak veya hak için söz konusu olan zamanaşımı kesilirken, hak düşürücü süreler de korunmuş olacaktır.
Davacı vekilince, Kayseri 1. İdare Mahkemesi’nde açılan 2010/313 E sayılı davanın yapılan yargılaması sonucunda; “idari para cezası ile prim uyuşmazlıklarına karşı ayrı ayrı dilekçeler ile dava açılması gerekirken aynı dilekçelerle dava açıldığı" gerekçesiyle, 2577 sayılı Kanun’un 5b maddesi hükmüne uygun bunmayan dava dilekçesinin aynı kanun’un 15. maddesinin d bendi uyarınca bu kararın bildirim tarihinden itibaren 30 gün içinde 2577 sayılı Kanun’un 3 ve 5. maddeleri hükmüne uygun biçimde idari para cezasına karşı ayrı, prim bildirgesine karşı ayrı dava açılmakta serbest olmak üzere reddine, yeniden düzenlenecek dilekçelerde aynı yanlışlılar yapıldığı takdirde davanın reddedileceği hususunun davacıya duyurulmasına, dilekçenin yenilenmesi halinde yeniden harç alınmasına…” ilişkin kararın 17.06.2010 tarihinde davacıya tebliği üzerine bu kez 30 günlük sürede 14.07.2010 tarihinde Kayseri 1. İdare Mahkemesine verilen dava dilekçesi ile “…İdari para cezası ve Prim belgelerinin iptaline karşı birlikte açmış olduğumuz, 21.05.2010 tarihli davada, iptali istenilen her iki belge arasında hukuki bağ olmadığı gerekçesi ile Kayseri 1. İdare Mahkemesi’nin 2010/313 Es. 2010/418 K. sayılı ilamı ile dava dilekçesi reddedilmiştir. İş bu dava ile Kayseri SGK İl Müdürlüğü’nün 08.04.2010 tarih ve 2010/10 Es. 2010/10 K sayılı aylık prim hizmet belgesinin iptali isteminin reddine dair işlemin iptali ile 21.04.2010 tarih ve 6379623 sayılı 5 puanlık prim indiriminin iptaline ilişkin işlemlerin iptali” işteminde bulunması sonucu Kayseri 1. İdare Mahkemesi 21.07.2010 gün ve 2010/50 Esas, 2010/589 sayılı Kararı ile “İdarece aylık prim hizmet belgelerinin istenilmesi ile prim indiriminin iptaline yönelik olarak tesis edilen işlemlerden kaynaklanan uyuşmazlığın çözümünde, yukarıda yer verilen Kanun hükümleri uyarınca Mahkememiz görevli olmayıp adli yargının (İş Mahkemelerinin) görevi olduğu” gerekçesiyle “2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 15 inci maddesinin 1/a bendi uyarınca davanın görev yönünden reddine” karar verilmiştir. Kararın 09.08.2010 tarihinde davacı vekiline tebliğ edilmiş olması üzerine, bu kez 18.08.2010 tarihinde görevli iş mahkemesinde eldeki dava açılmıştır.
Bir uyuşmazlığın hangi yargı düzeni içerisindeki mahkemelerde çözümlenmesi gerektiği hususu kimi kez yanılgılara yol açabilmektedir.
Hatalı olarak, (idari yargıda) açılan davanın görevsizlik kararı ile sonuçlanması halinde, kararın kesinleşmesinden itibaren 10 günlük süre içinde adli yargı yerinde yeni bir dava açılması halinde hatalı yargı yerinde açılan dava, önceki davanın devamı niteliğinde sayılacak ve hak düşürücü süre korunacaktır.(bkz. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 27.02.2008 gün 2008/21-140 E., 2008/205 K. sayılı kararı)
Bu nedenle, 2577 sayılı Kanun’un 5b maddesi hükmüne uygun bulunmayan dava dilekçesinin reddine dair Kayseri 1. İdare Mahkemesi’nin 2010/313 Es. 2010/418 K. sayılı dava dosyasının celp edilerek, davanın bir aylık hak düşürücü süre içinde açılıp açılmadığı irdelenerek, varılacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda (I) nolu bentte gösterilen ilave nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 8/3. fıkrası uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 13.11.2013 gününde oybirliği ile karar verildi.