3. Hukuk Dairesi 2014/13739 E. , 2015/6428 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : İSTANBUL 11. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 13/03/2014
NUMARASI : 2012/399-2014/86
Taraflar arasındaki istirdat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili N.. T.."ın paydaşı olduğu İstanbul İli, .. İlçesi, .., 1420 ada, 38 parsel, 1412 ada, 49 parsel, 1424 ada, 11 parsel, 1425 ada, 18 parsel sayılı taşınmazların üzerinde davalı kurumca daha önce tek taraflı vakıf şerhi konulduğunu, taşınmazın maliklerinin rızası alınmadan işlem tesis edilemeyeceğini, tek taraflı idare işlemi ile usulsüz konulan bu şerhin terkini gerekirken, davacının tapuda müvekkilinin hisselerinin bir başka şahsa satış yolu ile yapılacak devir işleminin gerçekleşebilmesi için taviz bedeli adı altında haksız ve mesnetsiz olarak 09.11.2012 tarihinde 30.097,00 TL tutarında haksız ve mesnetsiz bir bedeli davalı kuruma ödemek zorunda kaldığını, bu bedeli yatırdıktan sonra satış işleminin gerçekleştirilebildiğini, davalı idarenin kadastro tespitinden 10 yıl geçtikten sonra yolsuz olarak koydurmuş olduğu şerh sebebiyle taraflarından alınan taviz bedelinin davalı tarafın sebepsiz zenginleşmesine sebep olduğunu belirterek haksız olarak tahsil edilen 30.097,00 TL"nin 09.11.2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; taşınmazın .. Vakfından arsa mukataalı usulle vakfedilmiş olması nedeniyle 5737 sayılı Vakıflar Kanunu"nun 18. maddesi uyarınca davacıdan 30.097,00 TL taviz bedeli alındığını belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece, aynı taşınmazdaki diğer hissedarlar tarafından İstanbul 12. Asliye Hukuk Mahkemesi"nin 2012/269 Esas sayılı dosyasında dava açıldığı, söz konusu dosyada bilirkişi incelemesi yapıldığı, yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılması cihetine gidilmediği, İstanbul 12. Asliye Hukuk Mahkemesi"nin 2012/269 Esas sayılı dosyasında alınan raporla
yetinildiği, bu raporda, dava konusu taşınmaz üzerindeki ".. Vakfı" şerhinin gayri sahih Vakıf kapsamında değerlendirilmesi gerekeceği, davaya konu vakfın mülk itibariyle değil, geliri itibariyle vakfedilmiş yerlerden olması nedeniyle aşar ve rüsumu vakfedilen taşınmazlardan olduğu, Vakıflar Kanunun 18. Maddesi kapsamında tavize tabi yerlerden sayılmayacağı tespit edildiği gerekçesiyle rapor doğrultusunda davanın kabulü ile 30.097,00 TL taviz bedelinin 09.11.2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiştir.
Dava konusu uyuşmazlık; ödenen taviz bedelinin istirdatı talebine ilişkindir.
5737 sayılı Vakıflar Kanunu 27.02.2008 tarihli Resmi Gazete de yayımlanmış ve aynı tarihte yürürlüğe girmiştir. Sözü edilen 5737 sayılı Vakıflar Kanununun 18.maddesi hükmüne göre; icareteyn ve mukataalı vakıf şerhi bulunan gerçek ve tüzel kişilerin mülkiyetinde veya tasarrufundaki taşınmazlar taviz bedeline tabiidir.
Kanunun 3.maddesinde yapılan tanıma göre de; Mukataalı vakıf, zemini vakfa, üzerindeki yapı ve ağaçlar tasarruf edene ait olan ve kirası yıllık olarak alınan vakıf taşınmazlarını, icareteynli vakıf ise, değerine yakın peşin ücret ve ayrıca yıllık kira alınmak suretiyle süresiz olarak kiralanan vakıf taşınmazlarını ifade eder.
Bu halde, somut uyuşmazlığın çözümü için “.. Vakfının” mukataalı veya icareteynli vakıf olup olmadığının veya miri arazilerden mukataalı hayrata tahsis edilmeyenler ile aşar ve rüsumu vakfedilen taşınmazlardan bulunup bulunmadığının yöntemince araştırılması gerekir.
Vakfiye kapsamındaki her taşınmazın coğrafi konumu ve hukuki durumu farklı olacağından bu taşınmazların kadim köy, kasaba ya da şehir içindeki mülk topraklar içinde olup olmadığı keşfen ve uzman bilirkişiler marifetiyle saptanmalıdır.
Bütün bunlardan anlaşılacağı üzere vakıf türünün belirlenmesi ve belirlenen vakıf türüne göre çekişmeli taşınmazda vakfın bir hakkının kalıp kalmadığının, taviz bedeli ödenip ödenmeyeceğinin hiçbir kuşkuya yer bırakmadan saptanması bu tür davalarda önem kazanmaktadır.
Hükme esas alınan İstanbul 12. Asliye Hukuk Mahkemesi"nin 2012/269 Esas sayılı bilirkişi raporu ise, dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde hazırlanmış olup denetime elverişli değildir.
Bu durumda mahkemece, taşınmaza ait tapu kaydı tesis tarihinden itibaren tüm dayanakları ve kadastro tutanağı ile birlikte getirtilmeli, vakıf durumunu gösterir kayıtlar (vakfiye örneği) ve dayanılan diğer belgeler merciinden istenilmeli, Vakıflar Genel Müdürlüğünden kayda işaret edilmiş vakfın türü hakkında bilgi alınmalı, vakfiye örneği ve tapu kaydı üzerinde bu konuda uzman üniversite öğretim üyelerinin de yer alacağı yeni bir bilirkişi kurulu oluşturulmasından sonra mahallinde keşif yapılmalı ve yukarıdaki ilkeleri kapsar biçimde rapor aldırılarak ortaya çıkacak sonuca göre bir hüküm kurulması gerekirken, eksik inceleme ile hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya uygun görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 16.04.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.