3. Hukuk Dairesi 2014/21139 E. , 2015/6440 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : KÜÇÜKÇEKMECE 1. AİLE MAHKEMESİ
TARİHİ : 21/10/2014
NUMARASI : 2014/762-2014/859
Taraflar arasındaki iştirak nafakasının artırılması davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili dava dilekçesinde; tarafların boşandıklarını, boşanma ile birlikte müşterek çocuk için aylık 500 TL iştirak nafakasına hükmedildiğini, müşterek çocuğun üç yaşını doldurduğunu, eğitim çağına geldiğini, anne ve babasının sosyal ekonomik durumundan faydalanması gerektiğini, davalının büro sahibi avukat olduğunu, kendisinin ise bir özel şirkette aylık 3.750,00 TL ücret ile avukatlık yaptığını, iştirak nafakasının yeterli olmadığını ileri sürerek iştirak nafakasının aylık 2.500,00 TL"ye yükseltilmesini dava ve talep etmiştir.
Davalı cevap dilekçesinde, boşanma ve velayete ait mahkeme kararının kesinleşmesinin üzerinden dava tarihinden itibaren henüz 1,5 yıl geçtiğini bu süre içerisinde ülkenin ekonomik durumunda büyük bir değişiklik bulunmadığı gibi kendisinin de gelirinin artmadığını ancak davacının mali durumunun çok iyi olduğunu, aldığı aylık 3.750,00 TL dışında babasından kalan mal varlıklarının bulunduğunu, çok değerli bir lüks villada oturduğunu, hizmetçisi bulunduğunu, kendisinin ise 170,000,00 TL ye aldığı bir konutun kredi borcunu ödediği gibi bunun dışında aylık 2.251,00 TL giderinin olduğunu, belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, her ne kadar her iki taraf tanık listesi vermiş ise de davada tanık dinlenilmesine gerek görülmediğinden, Hukuk Muhakemeleri Yasasının 320/1.maddesi uyarınca duruşma yapılmaksızın karar verilmesi uygun görülerek, davanın kısmen kabulü ile Küçük D.. Ş.. için Büyükçekmece 2. Aile Mahkemesinin 28/02/2013 tarihinde kesinleşen 2012/272 Esas -2013/18 Karar sayılı kararı ile taktir edilen aylık 500,00 TL iştirak nafakasının dava tarihinden geçerli olmak üzere aylık 625,00 TL"ye yükseltilmesine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, iştirak nafakası istemine ilişkindir.
1982 Anayasasının “Hak Arama Hürriyeti” başlıklı 36.maddesinde; “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.” hükmü yer almaktadır.
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun “Hukuki Dinlenilme Hakkı” başlığı adı altındaki 27.maddesinde ise; “(1) Davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahiptirler.
(2) Bu hak;
a) Yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını,
b) Açıklama ve ispat hakkını,
c) Mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içerir.” şeklinde düzenleme yapılmıştır.
HMK.nun 27.maddesinde düzenlenen “Hukuki dinlenilme hakkı” iddia ve savunmada bulunma hakkından daha geniş olarak ve Anayasanın 36.maddesine uygun bir düzenlemedir. Buna göre davanın taraflarının yargılama ile ilgili bilgi sahibi olma, açıklama ve ispat hakkı bulunmaktadır. Maddenin gerekçesinde açıklandığı üzere bu hak Anayasanın 36.maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6.maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsurudur. İddia ve savunma hakkı olarak da bilinen bu hak, tarafların yargılama konusunda tam bilgi sahibi olmalarını, açıklama ve ispat hakkını tam ve eşit olarak kullanabilmelerini, yargı organlarının da bu açıklamaları dikkate alarak gereği gibi değerlendirme yapıp karar vermelerini zorunlu kılmaktadır. Hakim tarafları dinlemeden veya açıklama ve ispat hakkını kullanmaları için kanuna uygun biçimde davet etmeden hükmünü veremez. (YHGK."nun 2009/52 Esas, 2009/105 Karar sayılı kararı)
HMK.nun 137.maddesinde; “(1) Dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra ön inceleme yapılır. Mahkeme ön incelemede; dava şartlarını ve ilk itirazları inceler, uyuşmazlık konularını tam olarak belirler, hazırlık işlemleri ile tarafların delillerini sunmaları ve delillerin toplanması için gereken işlemleri yapar, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebileceği davalarda onları sulhe teşvik eder ve bu hususları tutanağa geçirir.
(2) Ön inceleme tamamlanmadan ve gerekli kararlar alınmadan tahkikata geçilemez ve tahkikat için duruşma günü verilemez.” hükmü ile ön incelemenin kapsamı belirlenmiştir.
HMK.nun 138- (1).maddesinde de, “Mahkeme, öncelikle dava şartları ve ilk itirazlar hakkında dosya üzerinden karar verir; gerektiği takdirde kararını vermeden önce, bu konuda tarafları ön inceleme duruşmasında dinleyebilir.” hükmü ile dava şartları ve ilk itirazlar hakkında mahkemece verilecek karara ilişkin vurgulama yapılmıştır.
Hakim, dilekçeler tamamlandıktan sonra, öncelikle dosyayı bu haliyle incelemeli ve mümkünse gerekli kararı vermelidir. Dosya üzerinden karar verilmesi mümkün olan ön inceleme işlemleri, dava şartları ve ilk itirazlardır. (HMK 138) Dava şartları ve ilk itirazlarda eksiklik yoksa diğer ön inceleme işlemleri için duruşma açılmalıdır. (Prof.Dr.Hakan Pekcanıtez, Prof.Dr.Oğuz Atalay, Prof.Dr.Muhammet Özekes, Medeni Usul Hukuku, 2013 14.Baskı, sayfa 572 vd.)
Somut olayda; mahkemece dava dilekçesi ve tensip zaptı davalıya; tensip zaptı davacıya tebliğ edilmiş, ön inceleme duruşması yapılmadan, duruşma günü için taraflara davetiye çıkartılmadan dosya üzerinden ve davanın esasına yönelik karar verilmiştir.
Yukarıda da bahsedildiği üzere, dava şartları ve ilk itirazlar dışında ön inceleme işlemlerinin duruşmalı olarak incelenmesi, ön inceleme aşamasının tamamlanmasından sonra gerekli görülmesi halinde tarafların tahkikat için duruşmaya davet edilerek davanın esasına yönelik karar verilmesi gerektiği kuşkusuzdur.
Hal böyle olunca, taraflar iddia ve savunmada bulunmaları için usulüne uygun olarak mahkemeye çağrılıp dinlenilmeden, hukuki dinlenilme hakkı ihlal edilerek davanın esasına yönelik hüküm kurulaması bozmayı gerektirmiştir.
Bozma nedenine göre, sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 16.04.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.