3. Hukuk Dairesi 2014/13386 E. , 2015/6449 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : GAZİANTEP 6. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 01/04/2014
NUMARASI : 2012/571-2014/276
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili, dava dilekçesinde; aboneliğin dava dışı kişi adına kayıtlı ve davalının müşterek malik olduğu işyerinde, kullanılılan su bedellerinin ödenmediğini; alacağın tahsili amacıyla davalı aleyhine başlatılan takibe davalının haksız olarak itiraz ettiğini ileri sürerek; itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, cevap dilekçesinde; davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece; dosya kapsamına göre; davanın kısmen kabulü ile, takibin 3.920,50 TL asıl alacak ve 5.943,87 TL gecikme faizi olmak üzere toplam 9.864,37 TL üzerinden devamına karar verilmiştir.
Hükmü, taraf vekilleri temyiz etmiştir.
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, tarafların aşağıdaki bendin dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde değildir.
Alacak davalarında davalı olma sıfatı, alacağın borçlusuna, haksız fiillerde zarar sorumlularına aittir. Borçlu veya zarar sorumluları dışında üçüncü bir kişiye karşı dava açılması durumunda davanın sıfat yokluğu, bir başka deyişle husumet yönünden reddine karar verilmesi zorunludur.
Ayrıca, HMK 266.maddesi hükmüne göre, çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren konularda bilirkişi oy ve görüşünün alınması zorunludur. Genel hayat tecrübesi ve kültürünün sonucu olarak herkes gibi hakimin de bildiği konularda bilirkişi dinlenmesine karar verilemeyeceği gibi, hakimlik mesleğinin gereği olarak hakimin hukuki bilgisi ile çözümleyebileceği konularda da bilirkişi dinlenemez. Her halde seçilecek bilirkişinin mesleği itibarıyla konunun uzmanı olması gerekir.
Somut olaya gelince; davacı, davalının müşterek maliklerinden biri olduğu yerde (işyeri) aboneliğin dava dışı kişi adına kayıtlı olduğu halde kullanılılan su bedellerinin ödenmediğini, bu bedellerden davalının malik sıfatıyla sorumlu olduğunu öne sürmüş; davalı ise, dava konusu yerde sadece mülk sahibi olduğunu, anılan adreste faaliyette bulunmadığını, fiili kullanıcı olmadığını savunmuştur. Yargılama sırasında, dava konusu yerde kimin ve hangi tarihten itibaren faaliyette bulunduğu araştırılmamış, mahkemece zarar yönünden bilirkişi incelemesi yaptırılmış, bilgisine başvurulan mali müşavir ve hukukçu olan bilirkişiler tarafından düzenlenen rapor benimsenerek yazılı şekilde karar verilmiştir. Rapor düzenleyen bilirkişilerin davanın konusunu oluşturan kaçak su bedeli hesabı konusunda uzman olmadığı, bu nedenle bilirkişi olarak dinlenemeyeceği kuşkusuzdur. Uzman bilirkişiler tarafından düzenlenmeyen rapora dayanılarak karar verilemez.
Hal böyle olunca, yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular gözetilerek, mahkemece; tahakkuklara konu yerde davalının faaliyette bulunup bulunmadığı, faaliyette bulunuyor ise faaliyetin hangi tarihten itibaren başladığı ilgili Ticaret Sicil Müdürlüğü, Vergi Dairesi Müdürlüğü ve diğer kurumlardan sorularak saptanması; su kullanma fiilinin kim tarafından işlendiğinin duraksamasız belirlenmesi; öncelikle husumet sorunu çözümlendikten sonra, davanın esasına yönelik hüküm oluşturulması; mülk sahibinin, kiracının kullandığı kaçak su bedelinden sorumlu olmadığı gözetilerek, kiracılar tarafından su kullanıldığının belirlenmesi halinde, davanın husumet yokluğundan reddine karar verilmesi; su kullanma fiilinin davalı tarafından işlendiğinin tespiti halinde ise, mahkemece dava dosyasının su tüketim hesabı konusunda uzman olan mühendis bilirkişilerin de aralarında bulunduğu üç kişilik heyete verilerek, davalının ödenmesi gereken su bedelinin yönetmelik hükümlerine göre hesaplanması hususunda rapor düzenlettirilmesi gerekirken, eksik inceleme ve konusunda uzman olmayan bilirkişiden alınan rapor doğrultusunda yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 16.04.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.