11. Hukuk Dairesi 2015/12613 E. , 2017/489 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada ... 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 22/04/2015 tarih ve 2014/1367-2015/341 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili; müvekkili ile davalı arasında genel kredi sözleşmesi ve opsiyon sözleşmesi akdedildiğini, opsiyon sözleşmesinin, türev işlemlerden olduğunu, davalı ile yapılan sözleşmelerde genel şartlara aykırılık bulunduğunu, davalının davacıya haber vermeden ve sonrasında da her hangi bir onay almadan 4 adet döviz opsiyon işlemi ve royal halı hisse senedi alımını gerçekleştirerek davacıyı zarara uğrattığını ve hile ile işlem tarihlerinden sonra imzalarını aldığını, bu hali ile davalının sözleşme ve mevzuata aykırı davrandığını ileri sürerek zararın ne kadar olduğu tespit edilemeyeceğinden HMK 107. maddesi uyarınca şimdilik 10.000,00 TL"nin reeskont faizi ile davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili; işlemlerin talimatlar doğrultusunda yapıldığını, davacının dürüstlük kuralına aykırı davrandığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre; davacının iddia ettiği gibi bir zararı varsa bunu açık ve net olarak belirleyebilme imkanına sahip olmasına rağmen ve tek tek açıkça her bir meblağ ve tarihini dilekçesinde zikretmiş olmasına rağmen ve yine ... halı hisselerine ilişkin olarak da hissenin alım tarihi, alım fiyatı ve adedi belli ve eğer satılmış ise aradaki farkın çok kolay bir şekilde tespiti mümkün olmasına rağmen kısmi dava açılmış olduğu, HMK 109/2 maddesi uyarınca kısmi dava açılamayacağı, kısmi dava açmasında da HMK 114/1 maddesindeki hukuki yarar şartının da bulunmadığı gerekçesiyle davanın davalı ...Ş yönünden HMK 114/1-h maddesindeki hukuki yarar dava şartı yokluğundan diğer davalı gösterilen şube yönünden ise hem HMK 114/1-d maddesindeki taraf ehliyeti dava şartı yokluğundan hemde HMK 114/1-h maddesindeki hukuki yarar dava şartı yokluğundan davasının HMK 115/2 maddesi gereğince usulden reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava, türev işlem sözleşmesinden kaynaklı alacak istemine ilişkin olup, davacı dava dilekçesinde, rızası veya onayı olmaksızın davalı tarafından yapılan işlemler nedeniyle zarara uğradığı iddia ederek 6100 sayılı HMK"nın 107. maddesine dayanarak talepte bulunmuş, ancak mahkemece, davacının iddia ettiği zararının belirlenebilir olduğu ve kısmi dava açılamayacağı gerekçesiyle dava şartı yokluğundan dava reddedilmiştir.
6100 sayılı Kanunun 107. maddesine göre,"(1) Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir.(2) Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir.(3) Ayrıca, kısmi eda davasının açılabildiği hâllerde, tespit davası da açılabilir ve bu durumda hukuki yararın var olduğu kabul edilir."
Davanın belirsiz alacak davası türünde açılabilmesi için, davanın açıldığı tarih itibariyle uyuşmazlığa konu alacağın miktar veya değerinin tam ve kesin olarak davacı tarafça belirlenememesi gereklidir. Belirleyememe hali, davacının gerekli dikkat ve özeni göstermesine rağmen miktar veya değerin belirlenmesinin kendisinden gerçekten beklenilmemesi durumuna ya da objektif olarak imkansızlığa dayanmalıdır. Davacının alacağının miktar veya değerini belirleyebilmesi için elinde bulunması gerekli bilgi ve belgelere sahip olmaması ve bu belgelere dava açma hazırlığı döneminde ulaşmasının da mümkün olmaması ve dolayısıyla alacağın miktarının belirlenmesinin karşı tarafın elinde bulunan bilgi ve belgelerin sunulmasıyla mümkün hale geleceği durumlarda alacak belirsiz kabul edilmelidir. Alacağın miktarının belirlenebilmesinin, tahkikat aşamasında yapılacak delillerin incelenmesi, bilirkişi incelemesi veya keşif gibi sair işlemlerin yapılmasına bağlı olduğu durumlarda da belirsiz alacak davası açılabileceği kabul edilmelidir. 6100 sayılı Kanun ile birlikte, yukarıda belirtilen çerçevede belirsiz alacak davası açma imkanı tanınmış ve kısmi dava açma imkanı sınırlandırılmıştır.
Kısmi dava, alacağın yalnızca bir bölümü için açılan dava olup, alacağın tümünün aynı hukuki ilişkiden doğmuş olması ve alacağın şimdilik belirli bir kesiminin dava edilmesi gerekir. Diğer bir söyleyişle, bir alacak hakkında daha fazla bir miktar için tam dava açma imkânı bulunmasına rağmen alacağın bir kesimi için açılan davaya kısmi dava denir. Kısmi dava açılabilmesi için talep konusunun bölünebilir olması gerekli olup, açılan davanın kısmi dava olduğunun dava dilekçesinde açıkça yazılması gerekmez. Kısmi dava 6100 sayılı Kanun" un 109. maddesinde düzenlenmiştir. Anılan maddenin birinci fıkrasında; talep konusunun niteliği itibarıyla bölünebilir olduğu durumlarda, sadece bir kısmının da dava yoluyla ileri sürülebileceği; ikinci fıkrasında ise talep konusunun miktarı, taraflar arasında tartışmasız veya açıkça belirli ise kısmi dava açılamayacağı belirtilmiştir. Bununla birlikte ikinci fıkra 11.04.2015 tarih ve 6644 sayılı Kanunun 4. maddesi ile yürürlükten kaldırılarak alacağın taraflar arasında tartışmasız ve belirli olup olmadığına bakılmaksızın kısmi dava açılması olanağı sağlanmıştır.
Tüm bu açıklamalardan sonra somut olaya baktığımızda, davacı dava dilekçesinde açıkça uğramış olduğu zararı belirleyebilmesinin mümkün olmadığını, davalılar tarafından yapılan işlemlerin türev işlem niteliğinde olup sermaye piyasası işlemi olduğunu, fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak HMK"nın 107. maddesi uyarınca zararının belirlenmesini ve tahsilini talep etmiştir.
O halde davacı vekilinin talebi açıkça belirsiz alacak davası olduğundan mahkemece davanın belirsiz alacak davası olduğunun kabulü ile bu yönde inceleme ve değerlendirme yapılması gerekirken, davanın kısmi dava kabul edilerek davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış, hükmün davacı yararına bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile hükmün davacı yararına BOZULMASINA, ödediği peşin temyiz harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 25.01.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.