21. Hukuk Dairesi 2015/14558 E. , 2016/4149 K.
"İçtihat Metni"
Davacı, ölüm aylığını iptal eden Kurum işleminin iptaline, almış olduğu aylıklardan dolayı Kuruma borçlu olmadığının tespitine, kesilen aylığının tekrar bağlanmasına, ödenecek aylıkların yasal faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, taraf vekillerince temyiz edilmesi ve davacı vekili tarafından duruşma talep edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan ve temyiz konusu hükme ilişkin dava, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 438. maddesinde sayılı ve sınırlı olarak gösterilen hallerden hiçbirine uymadığından Yargıtay incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasına ilişkin isteğin reddine karar verildikten sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere göre davalı Kurumun tüm, temyiz itirazlarının reddine,
2- Davacının temyizine gelinde; dava, davacının emekli sandığı mensubu eşinden ötürü ölüm aylığı alırken, 1479 sayılı Yasa kapsamında sigortalı olan babasında dolayı bağlanan ölüm aylığını kesen davalı Kurum işleminin iptali ile davacının davalı Kuruma borçlu olmadığının tespiti, ölüm aylığının kaldığı yerden yasal faizi ile tekrar ödenmeye başlanması istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile davacıya sigortalısı olan müteveffa babası nedeniyle ölüm sigortası kolundan, kesildiği tarih itibariyle yeniden aylık bağlanmasına ilişkin talebin reddine; ancak bu aylığın bağlanmasında davacının gerçeğe aykırı beyanı veya kastı söz konusu olmadığından, Kurumun hatalı işlemi ile aylık bağlandığından 5510 sayılı Yasanın 96. Maddesi uyarınca, hatalı işlemin tespit tarihi olan 29.04.2014 tarihinden geriye doğru 5 yıllık sürede ödenen aylıklar toplamının davacıya tebliğ edildiği tarihten itibaren 24 aylık süre içerisinde yapılan ödemelerin faizsiz olarak, 24 aylık süre dolduktan sonra yapılan ödemelerin ise bu sürenin sonundan işleyecek yasal faizi ile birlikte davacıdan tahsiline karar verilmiştir.
Dosya içindeki kayıt ve belgelerden; 1479 sayılı Yasa uyarınca sigortalı olan davacının babası tarihinde vefat ettiği ve davacının talebi üzerine 25.12.2002 tarihinde davacıya ölüm aylığı bağlandığı, davacının emekli sandığı mensubu olan eşi ise tarihinde vefat ettiği ve eşinden ötürü de 01.05.1999 tarihinden itibaren ölüm aylığı aldığı, Kurumun 29.04.2014 tarihli yazısı ile; 2013/26 sayılı genelge uyarınca eşinden dolayı aldığı ölüm aylığının brüt asgari ücretin üzerinde olduğu tespit edildiğinden babasından almakta olduğu sicil numaralı ölüm aylığının iptal edildiği ve yersiz alınan aylıkların borç olarak kaydedildiği anlaşılmaktadır.
.../...
Somut olayda; davacının babasının ölüm tarihindeki mevzuata göre gelirinin bulunması nedeni ile aylık bağlanması mümkün değilse de, 1479 sayılı Yasa"nın 45. maddesine 24.07.2003 tarih 4956 sayılı Yasa"nın 23. Maddesi ile eklenen (c) fıkrası uyarınca “ onsekiz yaşını, orta öğrenim yapması halinde yirmi yaşını, yüksek öğrenim yapması halinde yirmibeş yaşını doldurmayan ve (18 yaşını doldurmayanlar hariç) bu Kanun ile diğer sosyal güvenlik kanunları kapsamında çalışmayan, bu kanunlar kapsamındaki çalışmalarından dolayı gelir veya aylık almayan veya yaşları ne olursa olsun çalışamayacak durumda malul olan çocuklarla, yaşları ne olursa olsun evli olmayan, evli olmakla beraber sonradan boşanan ve veya dul kalan ve bu Kanun ile diğer sosyal güvenlik kanunları kapsamında çalışmayan, bu kanunlar kapsamındaki çalışmalarından dolayı gelir veya aylık almayan kız çocuklarının her birine %25"inden az aylık bağlanamaz” hükmü uyarınca kız çocuklarına aylık bağlanması mümkün hale gelmiştir. 24.07.2003 tarihinde çıkan yasa hükmü önceki düzenlemeye göre lehe olup uygulanmasının gerektiği ortadadır.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine 14.03.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.