3. Hukuk Dairesi 2014/14121 E. , 2015/7287 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ANKARA 8. AİLE MAHKEMESİ
TARİHİ : 20/03/2014
NUMARASI : 2013/629-2014/337
Taraflar arasındaki görülen ziynet eşyası alacağı davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili dava dilekçesinde; davacı müvekkili ile davalı Ceyhun"un 18.07.2010 tarihinde gerçekleşen nikah töreni ile evlendiklerini, nikah sonrasında aileleri ve yakınları ile birlikte müşterek konuta gittiklerini, burada davalı Ceyhun"un ablası ve kuzeninin balayında olduğu sırada altınları çalınır düşüncesiyle, evlenmeden önce davacıya ait olan ve nikah töreni sırasında üzerinde bulunan takılar ile nikah töreninde davetlilerce takılan takılardan 60 adet çeyrek altın, her biri 22 ayar ve 10"ar gr. olan 8 adet ray bilezik, her biri 22 ayar ve 25"er gr. olan 2 adet ikili burma bilezik, her biri 22 ayar ve 20"şer gr. olan 2 adet burma bilezik ile her biri 14 ayar ve 7"şer gr. olan 2 adet hediyelik bileziği davacı müvekkilinden aldıklarını ve bu altınların müvekkilinin kayınpederi olan davalı O.. Ö.."e teslim edildiğini, yalnızca altın takı seti, saat ve künyenin müvekkiline bırakıldığını, davalı Ceyhun"un araba almak konusundaki ısrar ve baskıları sonucu müvekkili davacının eşi Ceyhun ile birlikte kayınpederinin evine giderek altınları istediklerini, kayınpederinin sadece bir kısım altınları davacı müvekkiline geri verdiğini, bu altınların müvekkinin rızası olmaksızın davalı eş Ceyhun tarafından bozdurularak aracın peşinatının ödendiğini, davalı Osman tarafından el konulan diğer altınların ise müvekkine hiç iade edilmediğini belirterek, sözü edilen altınların aynen iadesine, olmadığı takdirde bedeli olan 1.000 TL"nin tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacı tarafın iddia ettiği tüm ziynet eşyalarının davacı tarafça evden ayrılırken götürüldüğünü; kaldı ki, davacı ile müvekkili Ceyhun arasında devam eden boşanma davasında davacı tarafın, müvekkilleri davalılara ait aile yadigarı olan kolyenin kendisinde bulunduğunu beyan ettiğini, evden ayrılırken düğün CD"leri, altın takı seti, saat ve künye ile birlikte aile yadigarı kolyeyi dahi yanına alan kadının diğer ziynet eşyalarını yanına almadığı iddiası ve düşüncesinin hayatın olağan akışına uygun olmadığını, müvekkili Osman"a ait aracın peşinatının ve tüm taksitlerinin müvekkili Osman tarafından ödendiğini savunarak; davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; her ne kadar davacı tarafça, bir kısım ziynet eşyalarının çalınmaması için davalılar tarafından kendisinden alındığı ve birkaçı dışında geri kalanlarının iade edilmediği iddia edilmiş ise de, davacı tanıklarının, davalı Ceyhun"un ablası ve kuzeninin dava konusu altınları davacıdan alıp davalı O.. Ö.."e verdiği yönündeki beyanlarına karşın, davalı tanıklarının ise davacının ablası ve eniştesinin altınları alıp evlerindeki kasaya götürdükleri yönündeki beyanları ve yine davalı Ceyhun için alınan otonun peşinatı ödenirken bu altınların bir kısmının taraflarca bozdurulduğu, aile yadigarı olan altının davacı tarafından yargılama sırasında iade edildiği ve altın takı seti, saat, künyelerin davacı tarafta bulunduğunun tesbiti karşısında, davacı tarafın iddialarının ispat edemediği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, sair temyiz itirazları yerinde değildir.
Türk Medeni Kanunu’nun 6.maddesi hükmü uyarınca kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür. Gerek doktrinde, gerek Yargıtay içtihatlarında kabul edildiği üzere ispat yükü hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer. Öte yandan ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimsenin iddia ettiği olayı kanıtlaması gerekir. Hayat deneyimlerine göre olağan olanın bu çeşit eşyanın (ziynet eşyasının) kadının üzerinde olması ya da evde saklanması, muhafaza edilmesidir. Başka bir anlatımla bunların davalı tarafın zilyetlik ve korumasına terk edilmesi olağan durumla bağdaşmaz. Diğer taraftan, ziynet eşyası rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen türden eşyalardandır. Bu nedenle evden ayrılmayı tasarlayan kadının bunları önceden götürmesi, gizlemesi her zaman mümkün olduğu gibi evden ayrılırken üzerinde götürmesi de mümkündür. Bunun sonucu olarak normal koşullarda ziynet eşyalarının kadının üzerinde olduğunun kabulü gerekir.
Somut olayda, davacı kadın, dava konusu ziynet eşyalarının davalı Ceyhun"un ablası ve kuzeni tarafından, balayında oldukları esnada, çalınır düşüncesi ile kendisinden alındığını ve diğer davalı kayınpederi O.. Ö.."e teslim edildiğini, davalı Ceyhun"un araba almak istemesi üzerine davalı Osman"ın bir kısım ziynet eşyalarını iade ettiğini ve davalı eşi Ceyhun"un kendi rızası olmaksızın bu altınları bozdurarak, aldığı arabanın peşinatını ödediğini iddia edilmiştir. Dinlenen davacı tanııkları, dava konusu altınların davacıdan alınarak davalı O.. Ö.."e verildiğini ve davacıya iade edilmediğini, altınlardan yalnızca bir kısmının davacıya geri verildiğini, bu altınların da taraflarca bozdurularak alınan aracın peşinatının ödenmesinde kullanıldığını belirtmişler, davacı tanığı Yusuf beyanında ayrıca bozdurulan bu miktarın 6,000 TL olduğunu, arabanın alınması konusunda davacı ve davalı Ceyhun"un hem fikir olduklarını, yine davacı tanığı Neslihan ise, bozdurulan miktarın 8.000 TL olduğunu ifade etmiştir. Buna karşın, davalı tanıklarından bir kısmı, altınlara dair bilgileri olmadığını beyan etmekle birlikte, davalı tanığı A.. Ö.. ise, davacı Nagihan ile davalı Ceyhun balayına giderken altınlar çalınmasın diye, davacının ablası ve eniştesinin altınları alarak kendi evlerindeki kasaya götürdüklerini beyan etmiştir. Tüm dosya kapsamı ve tanık beyanlarına göre davacı tarafın, dava konusu ziynet eşyalarının davalının yakınları tarafından kendisinden alınarak davalı Osman"a teslim edildiği yönündeki iddiaları sabit ve mahkemenin de kabulündedir.
Bununla birlikte; her ne kadar, davalı taraf evlilik birliği içerisinde aldığı aracın peşinatını ve taksitlerini kendisinin ödediğini belirtmiş ise de, dinlenen davalı tanıkları davalının bu iddiasını destekler nitelikte beyanda bulunmamış, buna karşın davacı tanıkları ise, davalı Osman tarafından davacıya iade edilen bir kısım altınların bozdurularak aracın peşinatının ödendiğini belirtmişlerdir. Davacı tanıklarının bu yöndeki beyanları davacının iddialarını destekler niteliktedir. Bu kapsamda bir kısım ziynet eşyalarının davalı Ceyhun tarafından araç alırken bozdurularak aracın peşinatının ödemesinde kullanıldığı anlaşılmaktadır.
Dava konusu ziynet eşyalarının, çeşitli sebeplerle bozdurularak harcanması durumunda davacı kadın tarafından bu altınların karşılığının davacı kocaya hibe edildiği, yani geri iade edilmemek üzere kocaya verildiği ispat edilmedikçe bu ziynet eşyalarının davacı kadına iadesi zorunludur. Bu durumda davada ispat külfeti yer değiştirmiştir. Davacı kadının araç alımı sırasında bu ziynet eşyalarının kullanılmasına muvafakat ettiği kabul edilse dahi, davalı taraf, bu altınların bir daha iade edilmemek üzere kendisine verildiğini kanıtlamadıkça iade ve tazmin ile yükümlüdür.
O halde mahkemece; taraflarca satın alınan ve davalı adına kayıtlı olduğu belirtilen .. plakalı aracın (alım-satım) bedeli ile (davalı tarafça aracın taksitle alındığı iddia edilmiş olmakla) araç alımı için ödenmiş ve ödenecek olan tüm taksit tutarının belirlenerek; araç bedelinden taksit miktarı düşürüldüğünde kalan kısım araç alımı için ödenen peşinat olacağından, bu miktara isabet eden miktar kadar altın bedeline hükmedilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın tümüyle reddine yönelik hüküm kurulması doğru görülmediğinden hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 28.04.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.