11. Ceza Dairesi 2017/1607 E. , 2017/2149 K.
"İçtihat Metni"
Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 13/01/2017 gün ve 15003-2016 sayılı kanun yararına bozma istemine atfen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 03/02/2017 gün ve KYB. 2017/7421 sayılı ihbarnamesi ile;
Resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan suçundan sanık ..."ın, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 206/1, 62 ve 52/2. maddeleri uyarınca 1.500,00 Türk Lirası adli para cezası ile canlandırılmasına dair İstanbul 14. Asliye Ceza Mahkemesinin 28/11/2016 tarihli ve 2016/145 esas, 2016/137 sayılı kararının "benzer bir olay sebebiyle Yargıtay 11. Ceza Dairesinin 14/06/2016 tarihli ve 2015/2401 esas, 2016/5531 karar sayılı ilamında ""....Resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan” suçunun oluşması için kişinin açıklamaları üzerine yetkili bir kamu görevlisi tarafından resmi bir belgenin düzenlenmesi ve düzenlenen resmi belgenin, beyanın doğruluğunu ispat edici bir güce sahip olması gerekir. Yalan beyanın tek başına kanıtlama gücünün bulunmadığı, bu beyana rağmen görevlinin, beyan edilen hususların doğruluğunu araştırıp da belgeyi sonra düzenlemesinin gerekli olduğu takdirde, belgeye dayanak oluşturan bilgi yalan beyan olmayıp görevlinin araştırması sonucu ulaştığı bilgi olduğundan yine beyan olunan bilgiler ilgili memur ya da makamın başkaca araştırma yapmasını, belge incelemesini gerektirirse veya yalan beyan üzerine memurun kandırılamaması neticesinde doğru şekilde belge oluşturulması durumunda anılan suçun oluşmayacağı açıktır..." şeklinde belirtildiği üzere, somut olayda sanığın kendisine kimlik soran kolluk görevlilerine ..."ın kimlik bilgilerini sözlü olarak beyan ettiği, daha sonra sanığın kimlik bilgilerinin tespiti için muhafaza altına alınarak Polis Merkezine götürüldüğü, kolluk görevlilerince sanığa kimlik bilgilerini doğru olarak ibraz etmesi istendiğinde, bu kez ... olan gerçek kimlik bilgilerini beyan ettiği, dolayısıyla olayda kamu görevlisi tarafından düzenlenen resmi bir belge olmadığı, sanığın yalan beyanı ile kamu görevlisini kandıramadığı ve neticede doğru bir belge düzenlendiği, bu nedenlerle yüklenen suçun yasal unsurlarının oluşmadığı gözetilmeden, sanığın beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesinde isabet görülmediğinden” bahisle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca, bozulması istenilmiş olmakla,
Dosya incelendi, gereği görüşüldü:
İncelenen dosya içeriğine göre sanığın kendisine kimlik soran kolluk görevlilerine ..."ın kimlik bilgilerini beyan ettiği, daha sonrada sanığın kimlik bilgilerinin tespiti için muhafaza altına alınarak polis merkezine götürüldüğü, kolluk görevlilerince sanığa kimlik bilgilerini doğru olarak bildirmesi istendiğinde bu kez ... olarak gerçek kimlik bilgilerini beyan ettiği, dolayısıyla olayda kamu görevlisi tarafından düzenlenen resmi bir belge olmadığı, sanığın yalan beyanı ile kamu görevlisini kandıramadığı ve neticede doğru bir belge düzenlendiği, bu nedenle yüklenen suçun yasal unsurlarının oluşmadığı, ancak subuta eren fiilin 5326 sayılı Kabahatler Kanunu"nun 40. maddesinde düzenlenen gerçeğe aykırı kimlik bildirme kabahatini oluşturacağı anlaşılmakla Kanun Yararına Bozma istemine atfen düzenlenen ihbarnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden, İstanbul 14. Asliye Ceza Mahkemesinin 28.11.2016 tarih, 2016/145-137 K. Sayılı kararının 5371 sayılı CMK"nın 309. Maddesi uyarınca BOZULMASINA; bu konuda CMK"nın 309/4-d maddesi gereğince karar verilmesi mümkün olduğundan 01/06/2005 tarihinde yürürlüğe giren 5326 sayılı Kabahatler Kanununun 24. maddesine göre, mahkemeler de idari yaptırım kararı verebileceklerinden, sanığın eylemine uygun 5326 sayılı Kanunun 40/1. fıkrası uyarınca 105 TL İDARİ PARA CEZASI İLE CEZALANDIRILMASINA, infazın bu ceza üzerinden yapılmasına, müteakip işlemlerin mahallinde yapılmasına, dosyanın mahalline iadesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 22/03/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.