21. Hukuk Dairesi 2016/690 E. , 2016/4251 K.
"İçtihat Metni"
Davacılar, iş kazası sonucu maluliyetten doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davacılar ile davalı vekillerince temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillere, kanuni gerektirici sebepler ile taraf temyizlerinin kapsamına göre davalı şirket vekilinin tüm, davacılar vekilinin ise aşağıdaki bentlerin kapsamı dışındaki sair temyiz itirazlarının reddine.
2-Dava, 17.10.2011 tarihli iş kazasında yaralanarak %100 oranında sürekli iş göremezliğe maruz kalan sigortalı ile onun eş ve çocuklarının tazminat istemlerine ilişkindir.
Mahkeme, 23.958,69 TL sürekli iş göremezlik zararı, 142.721,80 TL bakıcı gideri olmak üzere toplam 166.680,49 TL maddi tazminatın kaza tarihi olan 17.10.2011 den itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacı sigortalı denmesine, yine davacı sigortalı için 35.000,00 TL, davacı eş için 15.000,00 TL davacı çocuklar için ayrı ayrı 7.500"er TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 17.10.2011 den itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacılara ödenmesine, fazlaya ilişkin taleplerin reddine, karar verilmiştir.
Şöyle ki; 818 sayılı Borçlar Kanununun 47 .maddesi (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 56. maddesi) hükmüne göre hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile sigortalı yakınlarına verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Hakimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, davacının sürekli iş göremezlik oranı, işçinin yaşı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması, hükmedilecek tutarın manevi tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranda olması gerektiği de söz götürmez ve yine 22.06.1966 gün 1966/7-7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde de açıklandığı üzere zarar görenin müterafik kusurunun varlığı halinde bu durumun manevi tazminatın takdirinde göz önünde bulundurulması gerekir.
Bunun yanında yasal hakkaniyet ve takdiri indirimler nedeni ile davanın kısmen kabul edilmesi halinde, indirimden dolayı reddedilen kısım yönünden davalı yararına vekalet ücreti takdir edilip edilmeyeceği de eldeki davada önem kazanmaktadır. Kısmen reddedilen miktar Borçlar Kanunu’nun 51,52 ve 182/son maddesinden kaynaklanan bir indirim ise indirim miktarı yasadan kaynaklandığından bu indirim nedeni ile davalı yararına vekalet ücreti takdir edilemeyecektir. Dairemizin uygulaması bu yöndedir.
Bu açıklamalar sonrasında somut olayda; tarafların sosyal ekonomik halleri, iş kazasının meydana geldiği tarih, tarafların kusur durumları ile özellikle davacı kazalının maluliyet oranı gözetildiğinde davacıların tamamı için hüküm altına alınan manevi tazminatların ayrı ayrı az olduğu ortadadır.
Ayrıca yukarıda açıklandığı üzere davacı kazalının bakım giderinden yapılan indirim nedenine göre davacı aleyhine red vekalet ücreti verilmemesi gerekirken bu hususun karar yerinde göz ardı edilmesinin doğru olmadığı da açıktır.
O halde, davacılar vekilinin bunu amaçlayan temyiz itirazı kabul edilmeli ve karar bozulmalıdır.
SONUÇ: Kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz eden davacılara iadesine ve aşağıda yazılı temyiz harcının temyiz edenlerden davalıya yükletilmesine
14.03.2016 gününde oy birliğiyle karar verildi.